28 Kasım 2013 Perşembe

MANCINI, MANCINI, MANCINI...

 Şüphesiz ki, Ağustos sonunda Şampiyonlar Ligi grup kuraları çekildiğinde, hemen hepimiz deplasmandaki Real Madrid karşılaşması için 0 puanı yazmıştık tabelaya. Hele ki Fatih Terim’in görevden ayrılıp yerine Mancini’nin gelişinden sonra, deplasman maçlarını korkakça! oynayan takımımızın Santiago Barnebau’dan 3 puanla dönebilmesi tarihin en büyük mucizelerinden biri olurdu herhalde.
  Son haftalarda saçma sapan 11'ler çıkarmayı kendine adet edinen saygıdeğer hocamız, bu akşam da bu geleneği sürdürdü. Geldiği günden bu yana yüzüne bakmadığı Amrabat’ı böylesine önemli bir karşılaşmada takıma koyarken ne düşündü acaba? Ya da 3 gün evvel yaptığı büyük sorumsuzlukla 3 puanımızı ciddi tehlikeye sokan Dany’i ödüllendirmek istercesine sahaya sürerken…
  Bugün de bir kez daha belgelendiği üzere bu Mancini 10 sene de bu takımın başında kalsa, kendisine kadro olarak dünyalar da verilse (tıpkı Manchester City’de olduğu gibi) Galatasaray’a en ufak bir faydası dokunmaz. Çünkü adam gerçekten oyunu okuyamıyor…
  Karşılaşma başlamış, oyun dengede gidiyor. Devrenin ortalarına doğru Segio Ramos oyundan atılarak ev sahibi ekibi 10 kişi bırakmış, böylece elimize mükemmel bir fırsat geçmiş. Sonrasında kalecimiz Eray tecrübesizliğinin kurbanı olmuş ve kötü bir gol yemiş, fakat takımımız yediği golün etkisini üzerinden çabuk atarak 1 dakika sonra Umut Bulutla beraberliği yakalamış, devrenin kalan bölümünde de Real Madrid üzerinde resmen üstünlük kurmuş. Belki devre 5-6 dakika daha fazla oynansa soyunma odasına önde gidecektik. Öylesine iyi oynamaya başlamıştık çünkü… Gelin görün ki, devre arasında ne olduysa artık ikinci yarıda bambaşka bir Galatasaray izledik. Sanki  1 kişi eksik oynayan taraf Real Madrid değil de bizdik. Gerçi devrenin hemen başında Umut Bulutla attığımız buz gibi gol yardımcı hakkemin eyyamı sonucu güme gitti ya neyse!
  İkinci 45 dakikanın tamamında hiçbir şey yapamayan Galatasaray’ın bu çaresiz halini skor 3-1 olana dek izlemekten başka hiçbir şey yapamayan Mancini adlı bu şahsı çok aradı mı bizim yönetimimiz cidden merak ediyorum!
  Adam göreve geleli 2 ay oldu, hala utanmadan çıkmış ‘’Henüz takımı tanımıyorum’’ diyor. Her maça farklı bir kadro, her maça farklı bir taktik... Yap boz tahtası mı kardeşim bu?
  Sen 10 milyon Euro’luk Bruma’yı Şampiyonlar Ligi’nden Şampiyonlar Ligi’ne oynat, ondan sonra da adamdan üstün performans bekle. Oldu! Görürsem söylerim!
  Haftalardır 18’e bile giremeyen, onu geçtim geçen sezonun başından beri takıma 5 kuruşluk katkısı olmayan, takımdaki günleri sayılı olan Amrabat’ı sen hangi akla hizmet böylesine önemli bir karşılaşmada pat diye onbire koyarsın arkadaş? Adama sormazlar mı ‘’Amacın ne senin?’’ diye!
  10 kişilik Real Madrid, Galatasaray Takımı’na elini kolunu sallaya sallaya 4 tane gol atıyorsa ve bazıları hala utanmadan çıkıp ‘’En başından beri söylediğimiz gibi asıl hedefimiz Juventus maçı’’ diyebiliyorsa, benim söyleyecek hiçbir sözüm yok bunun üzerine! Yazıklar olsun senin gibi başkana Ünal Aysal! Fatih Terim gibi dibe vurmuş bu takımı yeniden şaha kaldıran bir teknik direktörü kişisel egoların için kovup bize hoca olarak böylesine bir korkağı layık gördüğün için!
  Sevgili Galatasaraylılar, yukarıda da söylemiş olduğum gibi bu Mancini takımımızın başında kalmaya devam ettiği sürece sittin sene başarı falan gelmez. Çünkü adam gerçekten oyunu okuyamıyor. Sahada olup bitenleri analiz edemiyor. Hepsinden önemlisi hiçbir suretle doğru onbiri çıkaramıyor sahaya. Dolayısıyla böyle bir teknik direktörle hele hele Avrupa Kupaları’nda başarı beklemek ciddi anlamda Polyannacılık olur…  Bu yüzden de Juventus karşılaşması için de fazla umutlanmayın derim ben.

                                                                   e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR