Öncelikle dün akşam sahaya çıkan Galatasaray onbirini takdir
etmek lazım. Mancini’nin yaptığı onca saçmalığa rağmen ellerinden geldiğince
mücadele edip, ilk yarıda buldukları
gollerle galibiyete ulaştıkları için.
Sizlere sorarım,
Dany’i takımınıza stoper olarak, Eboue’yi sağ bek olarak, Riera’yı da sol açık
olarak transfer edersiniz değil mi? Yaptığınız bu transferler için de kimse
size herhangi bir laf söyleyemez. Ancak
siz kalkıp sol açık Riera’yı sol bekte, stoper Dany’i sağ bekte, sağ bek Eboue’yi
de sağ açıkta oynatırsanız, üstüne üstlük sağ açık oynasın diye 10 milyon euro
gibi astronomik bir bonservis bedeli ödeyerek transfer ettiğiniz Bruma’yı da
tribüne yollarsanız, insanların size söyleyebilecek bir hayli lafı olacaktır
elbet…
Gerçekten dün sahaya
çıkan Galatasaray onbirine akıl sır erdirmek mümkün değildi. Mancini nasıl
kadro yapmış, ne düşünerek bu seçimleri gerçekleştirmiş, oturup 6 ay da
düşünsem bir tahmine varamam bence…
Sahaya çıkan bu
saçma kadroya rağmen takımımız son haftaların en iyi futbolunu oynadı. Mancini’nin
gelişinden bu yana İstanbul’daki Kopenhag maçından sonra en iyi oyunumuzu
sergiledik. Bu da haklı bir 3 puan getirdi bize.
Burak santrafor dışı
bir pozisyonda oynamaması gerektiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Aynı
şekilde Selçuk’ta bu takımın 1 numaralı duran topçusu olması gerektiğini. Ama
bunu kim anladı, o da aryrı bir konu tabi…
Real Madrid maçı
düşünülerek riske edilmeyen Drogba, oyuna son 10 dakikada Burak sakatlandığı
için dahil oldu. Sahada kaldığı 10 dakikalık sürede 2 Sivaslı’yı oyundan
attırması bizi oldukça rahatlatmış olsa da, her hafta yaptığı gibi yine bütün
duran topları kullanma isteği iyiden iyiye canımızı sıkar hale geldi…
Yıldız futbolcu
demek, her şeyi yapabilmek demek değildir bence. Sen en iyi yaptığın şeyi
yapmaya devam ettiğin sürece o takımın ‘’yıldızısındır’’ zaten. Drogba’nın da
en iyi yaptığı şey hiç şüphesiz gol atmaksa, bıraksın penaltı-frikik kullanmayı
da, ceza sahası içinden yapacağı son vuruşlara konsantre etsin bence kendini.
Farz edelim ki, dün
Drogba penaltıyı kaçırdıktan sonra kaleci Korcan uzun bir degaj yaptı, top bir
şekilde bizim ceza sahamıza düştü ve bir Sivaslı oyuncu da vurdu attı golü...
Bunun hesabını kim verecekti o zaman? Drogba’nın vermeyeceği kesin…
Dün akşamın bir
başka sorumsuzu da Dany’di elbet. Sürati ve yüksek top tekniği gibi üstün
özelliklerine rağmen oynadığı hemen her karşılaşmada, ya yaptığı bireysel
hatalarla bize gol yediren ya da anlamsız hareketlerle kendini oyundan attıran
bu stoperimiz dün de bu alışkanlığını sürdürerek ortada hiçbir şey yokken,
üstelik sarı kartlı olduğu halde bilerek rakibinin baldırına tekme atmak
suretiyle henüz 20.dakikada takımını 10 kişi bıraktı. Arkadaşlar, ben böyle
sorumsuz insanların üzerinde Metin Oktay’ın sarı-kırmızı parçalı formasını
görmek istemiyorum! Çünkü böyle futbolcular ne o ruha, ne de o formaya hiçbir
suretle yakışmıyorlar! Şu an Galatasaray
Yönetimi’nde olsam, Ünal Aysal’a söyleyeceğim ilk şey ‘’ara transferde
döneminde Dany’i yollayalım.’’ olurdu!
Toparlamam
gerekirse, Mancini’nin kötü onbirine ve sorumsuz Dany’e rağmen Sivasspor’u
mağlup ederek 12.haftayı kayıpsız geçen futbolcularımızı bir kez daha tebrik
etmek istiyorum. Şimdi önümüzde çok önemli bir Real Madrid maçı var. Oradan
puan ya da puanlarla dönebilmek elbette çok çok zor. Ama top yuvarlıktır
demişler. Bakarsınız Ancelotti sahaya tamamen yedeklerle çıkar, şansta bizim
yanımızda olur ve oradan tarihi bir sonuçla döneriz. İşte o zaman da son hafta
Juventusla yapacağımız final karşılaşmasına bir adım önde çıkan taraf biz
oluruz...
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR