Belki de başlığı gördükten sonra bazılarınız ‘’Yahu yeter
artık, sen de takımı falan bir kenara bıraktın, Mancini’ye giydirmekle bozdun
kafayı’’ diyeceklerdir. Ama umrumda değil. İsteyen hakkımda istediğini
düşünsün. Hattı varsınlar beni Mancini düşmanı ilan etsinler. Benim için her
zaman asılolan Galatasaray’dır ve bu doğrultuda Galatasaray’ın menfaatleri neyi
gerektiriyorsa o şekilde hareket ederim!
Şimdi bu Mancini
denen zatı muhteremin Real Madrid maçından sonra da yazmış olduğum gibi teknik
direktörlükle falan uzaktan yakından alakası yok. Çünkü her hafta saçma bir
onbirle başlıyoruz karşılaşmalara. Kimse doğru yerde, kendi mevkiisinde
oynamıyor. Takımımızın ne bir taktiği var, ne de sistemi. Hepsini geçtim adam
kati suretle oyunu okuyamıyor. Peki sizlere sorayım şimdi; bu saymış olduğum
etkenlerin hiçbirini yerine getiremeyen birisinden ‘’teknik direktör’’
unvanıyla bahsetmek, bu işi gerçekten doğru bir şekilde yapan diğer
meslektaşlarına haksızlık olmaz mı?
Göreve geldiği
günden beri 2 maça üst üste aynı kadroyla başlamayan bu arkadaş, ne yapmak
istiyor, kafasında nasıl bir şeyler şekillendirmeye çalışıyor ben hiçbir
şekilde anlayamadım. Eğer anlamış olan varsa bir zahmet anlatsın bana da.
Sezon başından beri
yediğimiz hemen hemen tüm gollerde hatası olan Chedjou’nun hala ısrarla
oynatılıyor oluşunun nedeni nedir mesela? Gerçekten çok ciddi soruyorum bunu.
Chedjou’nun her hafta takımını yaktığını televizyon başındaki milyonlar
görüyorken, saha içindeki Mancini nasıl olur da göremez?? O zaman ya görmek
işine gelmiyor ya da görüyor ama görmezlikten geliyor! Bunun başka bir
açıklaması olamaz çünkü…
Fenerbahçe maçındaki
Galatasaray’a bakıyorum, Real Madrid maçının 2.yarısındaki Galatasaray’a
bakıyorum, bu akşam ilk 45’teki Galatasaray’a bakıyorum, sahada aciz bir
şekilde dolaşan sarı kırmızı formalı futbolculardan başka hiçbir şey
göremiyorum! Peki koskoca Galatasaray’ı böylesine biçare hallere düşürmeye,
sahada böylesine aciz bırakmaya kimin hangi suretle hakkı olabilir ki? Yazık
günah değil mi, her hafta bir umutla bu takımın maçlarına giden ya da
televizyondan seyredebilmek için bir sürü para ödeyen insanlara, bizlere? Bunu
mu hakediyoruz biz? Böylesine kişiliksiz, ruhsuz bir takım izlemeyi…
Kasımpaşa Takımı’nı
küçük gördüğümden değil ama adı üstünde işte, Kasımpaşa... Sen Galatasaray’sın
yaaa! Koskoca Galatasaray! Nasıl olur da, böylesine mütevazi bir ekip
karşısında 45 dakika boyunca sahadan silinirsin? Nasıl olur da Kasımpaşa takımı
seni kendi yarı alanına hapseder ve sana 2 pas yaptırmaz? Ayıp be ayıp! Vallahi
de ayıp, billahi de ayıp! Bu takımı, geride kalan 2 sezonda fırtına gibi esen
bu takımı bu hallere düşürenlere ben hakkımı kesinlikle helal etmiyorum! Eğer
biraz olsun sağ duyuları varsa diğer Galatasaraylı kardeşlerim de etmezler!
Ülke olarak ne
çektikysek bu yabancı hayranlığımızdan çektik zaten. Ne zamanki kendi
özdeğerlerimizin farkına varırız, onların kıymetini biliriz, işte o zaman ölmez
sağ kalırsak neyin ne olduğunu görürüz zaten. Gerçi o günlere erişeceğimizden
pek umutlu değilim ya neyse…
Şu an ki Galatasaray
Takımı bana hiçbir maç öncesi güven vermiyor. Yani ‘’Galatasaray bu maçı rahat
kazanır’’ cümlesini kesinlikle telaffuz edemiyorum ben. Her hafta zihnimdeki ‘’acaba?’’
larla izliyorum takımımızın maçlarını…
Senelerdir sol
beksiz oynayan, yarım Hakan Balta’yla koca sezonu geçirmeyi ümit eden bu
zihniyet bu duruma daha ne kadar kayıtsız kalacak inanın çok merak ediyorum.
Ocak Ayı’nda da yine bir sol bek transfer edilmezse, benim daha söyleyebilecek
hiçbir sözüm olmaz.
Drogba diyoruz,
Burak diyoruz ama sağolsunlar o topu o 3 direğin arasından geçirmeyi bir türlü
başaramıyorlar. Bugün maç 1-1’ken
Drogba’nın kaçırdığı o 2 golü yerli bir oyuncumuz kaçırmış olsa birçoğumuz
kendisine ana avrat küfrederdi! Bundan adım gibi eminim. Ancak söz konusu
Drogba olunca herkes her şeyi gayet normal karşılıyor nedense! İnanın bana, şu
an takıma en çok zararı olan isim belki de Drogba. Haftalardır yapamadıkları
yapabildiklerinden o kadar fazla ki... Her maç onlarca faul yapıyor, onlarca
top kaybediyor. Takımdan çok kendine oynuyor. Kazanılan ne kadar duran top
varsa bir Allah’ın kuluna bırakmıyor. Hadi bu atışlardan bir şeyler yapabilse
içim gam yemeyecek ama gelin görün ki ortada olumlu bir şey de yok. Eee o zaman
Drogba sadece ismi Drogba olduğu için mi oynuyor?
Daha 11.haftasında 9 puan geriye düştüğünüz bu
ligi, rakibinizin puan kaybettiği haftaları siz de puan kaybederek geçerseniz nasıl
olacak da zirvede tamamlayacaksınız? Bir gece önce Fenerbahçe bana göre
mükemmel oynadığı bir maçı şanssızlığının kurbanı olarak 2 puan yitirerek
tamamlamış ve bize bir nebze de olsa kendilerine yaklaşma imkanı tanımış, ancak
bu akşam sahada öyle bir Galatasaray izliyoruz ki, sözkonusu durum hiç kimsenin
zerre umrunda olmamış! Yazık, cidden çok yazık…
Göreve geldiği
günden beri üzerine basa basa ‘’Ben başarısız insanlarla çalışmam.’’ diyen Ünal
Aysal, eğer biraz objektif bir insansa, şu an ki başarısızlığın sorumlusunun
kendisi olduğunu kabullenir ve bırakır gider o başkanlık koltuğunu! Hee bunu
yapabilecek kadar ögüveni yüksek bir insan değilse de o zaman takımı her hafta
biraz daha geriye götüren bu İtalyan’ın görevine son verir! Vallahi de billahi
de Mancini’yi ülkesine yollayıp bu takımın başına Yılmaz Vural’ı getirin, bakın
bakalım bir anda nasıl 180 derece değişmiş bir Galatasaray izliyorsunuz? Ama
gerek yok böyle şeylere. Ne de olsa çare Mancini’lerde, Rijkaard’larda,
Skibbe’lerde…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR