Salı günü Juventusla belki de sezonun en önemli maçını
oynayacak olan takımımız, dün akşam son provasını yapmak için sahadaydı. Böyle
bir dönemde kiminle maç yapmak isterdiniz diye sorsalar Mancini’ye, o da %99
Elazığspor’u seçerdi herhalde. Çünkü Elazığspor’un şu an ki haliyle bu ligin en
zayıf halkası olduğu bir gerçek.
Yaklaşık 35 gün
sonra kalede Muslera’nın oluşu elbette ki hepimize ayrı bir güven verdi. Kim ne
derse desin, tüm iyi niyetine rağmen Eray’ın Galatasaray’ın 1. kalecisi olması şu
an için imkansız. Çok ama çok çalışması, epey de bir mesafe kat etmesi lazım.
Kalemiz güvendeydi
güvende olmasına ancak Mancini baya bir çekinmiş olacak ki Elazığspor’dan kaleyle
sınırlı kalmayıp takımı tüm hatlarıyla güvende tutmak istemişti! Lig
sonuncusuna karşı kendi sahanızda 5li savunma yaparsanız siz, bilmiyorum ama rakipleriniz
için güzel bir espri konusu çıkar herhalde ortaya…
Kadrolar ilk
açıklandığında ben orta sahada 4 tane
göbek oyuncusuyla oynayıp, oyun üstünlüğünü özellikle bu bölgede elimizde
tutmaya çalışacağız diye düşünmüştüm. Fakat gelin görün ki, karşılaşmanın
başlamasıyla birlikte dizilişi gördüğümde hayatımın en büyük şoklarından birini
yaşadım! Atak dahi yapamayan, kalemize gelmekte aşırı güçlük çeken bu zayıf
rakibe karşı 5li savunma… Neyse, daha fazla bir şey demiyim. Vardır herhalde
bir bildiği…
5-3-2 Galatasaray
oyuna gerçekten hızlı başladı. Öyle ki bu sezon pek alışık olmadığımız bir
biçimde ilk 5 dakikada bitirdik işi. Önce Selçuk’un kafası, ardından Burak’ın
25 metreden attığı frikik golü…
Tabi henüz
5.dakikada 2 farklı öne geçtiğiniz zaman, ister istemez farklı bir galibiyet
futbol anlamında da görsel bir şölen bekliyorsunuz takımınızdan. Ancak ne var
ki Galatasaray dün sadece ilk 5 dakika futbol oynadı. Geriye kalan 85 dakika
sahada hiçbir şey yapmadı. Yapamadı değil yalnız yapmadı. Maçı erken koparınca tamamen Juventus’a
odakladılar kendilerini. Bu durum maç esnasında pek hoşumuza gitmemiş olsa da,
mantıklı düşündüğümüz zaman en doğrusunu yapmış olduklarını söyleyebiliriz
sanırım.
Rakibimiz öylesine güçsüzdü ki, 85 dakika
sahada gezen Galatasaraya’a karşı bile oyunun hiçbir anında üstünlük kuramadı.
Muslera yere yatmadan bitirdi mesela 90 dakikayı. Bir yerde de isabet oldu
fazla zorlanmaması.
Yalnız dün sahada öyle bir isim vardı ki, ciddi anlamda bir sabır imtihanına soktu bizleri.
Attığı harika gol dışında takıma zerre katkı veremeyen Burak Yılmaz’dan
bahsediyorum… Arkadaş koskoca Galatasaray’ın santraforu her maç 8-10 tane
ofsayta düşer mi yaa? Dün akşam artık sinirlerimiz bozuldu ve Burak ofsayta düştükçe kahkahalar atmaya başladık.
Hiç mi çalışmıyor bu konu üzerinde ya da saha içinde rakip savunmayı hiç mi
kontrol etmiyor? Pes dedim cidden. Top ayaktan çıktığı her an o kadar öndeki
rakip savunmadan, ofsaytta olduğunun farkına varamaması gerçekten çok enteresan…
Sözün özü, futbol
anlamında sıkıcı geçen gecenin kazananı takımımız oldu. İlk yarının bitmesine
sayılı haftaların kaldığı şu dönemde kayıpsız ilerleyebilmek elbette önemli
olan. Bu yüzden de zaman zaman eleştirsem de takımı, teknik heyeti ya da
yönetimi, bazı olumsuzluklara çok fazla takılmadan sadece alınabilecek 3
puanlara bakmaya çalışıyorum. Çünkü yönetim kurulumuzdan bazı isimler verdikleri demeçlerde ara
transferi nokta atışlarıyla tamamlayacaklarını ve 2.devre bizlere bambaşka bir Galatasaray
izleteceklerini iddia ediyorlar. Bizde büyük bir merakla bekliyoruz bakalım…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR