16 Aralık 2013 Pazartesi

Deplasmanlarda Kayıp...

  Aslına bakarsanız, geçen sezondan beri deplasmanlar Galatasaray için adeta bir kabus haline geldi. Her ne kadar şampiyon olarak tamamlamış olsakta geride kalan sezonu, deplasman karnemiz pek iç açıcı değildi. Bu sezon da aynı olumsuz tablo ne yazık ki devam ediyor…
  Oyuncularımız maç mı seçiyor, ya da takımın yaş ortalaması yüksek olduğu için haftada 3 maçı mı kaldıramıyorlar bilemiyorum ama ortada bir gerçek var ki, Galatasaray takımı bir türlü istikrarı yakalayamıyor. Bir bakıyoruz ASLANLAR gibi mücadele eden bir takım var sahada, bir bakıyoruz futbolcular sahaya çıktıklarına bin pişman… Hangisi gerçek Galatasaray peki?
  Juventus karşılaşmasının ardından, hele ki 2 gün boyunca yaşanan bin bir olumsuzluğun üstüne deplasman maçı oynamanın kolay olmadığını ben de biliyorum. Ancak futbolcularımızın sahada bu kadar etkisiz kalmaya, tabiri caizse bizleri uyutmaya da haklarının olmadığını düşünüyorum…
  Sezon başından beri ne çektiysek şu 6-0-4 kuralından çektik zaten. Şampiyonlar Ligi maçlarında harika performanslar sergileyen yabancı oyuncularımız 3 gün sonra kendilerini tribünde bulunca ister istemez hayal kırıklığı yaşıyorlar ve bu durum onların performansını olumsuz etkiliyor. Çünkü oyuncunun teknik ekibe olan inancı ve güveni sarsılıyor. ‘’Bugün harikalar da yaratsam hafta sonu beni oynatmayacak nasılsa’’ düşüncesiyle çıkıyor sahaya Bruma, Riera ya da Dany… Bu noktada verilebilecek en güzel örnek; son 2-3 karşılaşmanın en iyilerinden Riera’nın bugün 18’de olamayışı mesela.
  Selçuk İnan Gençlerbirliği karşısında Galatasaray’a geldiği günden bu yana en kötü futbolunu oynadı bence. Bu kadar çok pas hatası yaptığı, attığı her topun rakibe gittiği başka bir karşılaşma hatırlamıyorum. Bizim tanıdığımız bildiğimiz Selçuk’a böyle bir oyun yakışmadı tabi ki. Ancak o da insandır ve onun da kötü oynamaya hakkı vardır. Ayrıca bizlerdeki kredisi oldukça fazladır. O yüzden de canı sağolsun deyip konuyu kapatmak istiyorum…
  Sakatlıktan yeni çıkan Sneijder doğal olarak tutuk henüz. Ancak bu tutukluğu üzerinden atması umarım çok uzun sürmez. Tam form tutmaya ve takıma bir şeyler vermeye başlamışken yaşadığı sakatlık çok zamansız oldu çünkü. Açıkçası Sneijder’i kazanmak için bir 7-8 ay daha sabretmek hiçbirimizin işine gelmez…
  Galatasaray’ın kötü oynadığı maçlarda bile en az 3-4 tane %100’lük gol kaçırdığını hepimiz biliyoruz artık. Bugün de bu durum değişmedi ne yazık ki... Karşılaşmanın hemen başında Sneijder, 1-1’den sonra da Burak Yılmaz akıl almaz fırsatları kaçırdılar. Son dakikalarda ardı ardına yaptığımız ortalarda ise Drogba oldukça şanssızdı. Bu yüzden de 2.golü bir türlü bulamadık...
  Toparlamak gerekirse, gündüz maçlarını yıllardır puan kayıplarıyla geçen takımımız bugün de bu geleneğini sürdürmüş oldu. Ancak 85 dakika boyunca sahada yokları oynamaları ve böylesine isteksiz bir görüntü çizmeleri elbette hiç hoş değildi. Umarım bunun hesabı kendilerinden sorulur. Tabi daha ligin ilk devresinde 11 puan gibi ciddi bir farkla geri düşen bu takımın bu farkı kapatabileceğine insanın pek inanası gelmiyor. Hele ki ortada böylesine hırslı, arzulu, kazanama alışkanlığı elde etmiş bir Fenerbahçe varken…   Onlar sürekli olarak kazanırken bizim önce arayı kapatıp sonra da onları geçmemiz en azından şu aşamada pek olası gözükmüyor. Yine de çıkmadık candan umut kesilmez misali, ligin sonuna kadar şu puan kayıplarını minimuma indirerek elimizden gelenin en iyisini yapmak için çalışmalıyız, çalışmak zorundayız…

                                                                e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR