23 Aralık 2013 Pazartesi

Arena'da KRAL'ın Gecesi

  Haftalar sonra Fenerbahçe’nin mağlup olması, devre arası tatiline ve ara transfer dönemine sayılı günlerin kaldığı şu süreçte ikinci devre adına umutlarımızın bir nebze de olsa yeşermesi anlamında iyi bir fırsattı bizim için. Aradaki puan farkını 8’e düşürebilmek için ne yapıp edip 50 bin taraftarının önünde Trabzonspor’u yenmek zorundaydı takımımız.
  Mancini haftalardır yediğimiz neredeyse tüm gollerde bariz hataları olan Chedjou’yu nihayet kesmişti takımdan. Eboue’nin de grip oluşu form grafiği her geçen gün yükselen Riera’ya ilk onbir yolunu açmıştı. Ayrıca yine Mancini’nin orta alanı Selçuk-Melo-Yekta şeklinde üçlemesi Sneijder’e Drogba ve Burak’ın arkasında serbest oynama olanağını sunuyordu.
  Haftalar sonra ilk kez taşları yerine tam oturmuş takımımız uzun zamandır üzerinde durduğum ‘’2 ayrı Galatasaray’’ muhabbetini bir kez daha teyid etti bizlere. İlk yarım saatte vasatın bile altında, son 1 saatte ise her anlamıyla performansı tavan yapan bir Galatasaray seyrettik çünkü. Tabi ki bizim her daim arzuladığımız, görmek istediğimiz Galatasaray son 1 saatteki...
  Uykumuzu getiren ilk 30 dakikanın ardından Sneijder önderliğinde öyle bir Galatasaray çıktı ki ortaya, hani uyuydan dev uyandı derler ya, işte o hesap oldu bizimki de. Gerçekten son düdüğe kadar yerimizde duramadık. Hop oturduk hop kalktık. Çünkü hemen her atağımız bir gol pozisyonuydu. Hatta öyle bir bölüm oldu ki , Sneijder’in bazukalarıyla Onur’un mükemmel kurtarışlarının düellosuna döndü olay.
  Gerçekten müthiş bir Sneijder vardı sahada. Geldiği günden bu yana ilk kez böylesine diri, böylesine çabuk  gördüm onu. Fakat daha önemlisi takımın tüm ataklarını yönlendiren tam bir maestro gibiydi.
  Riera’da bana göre yediğimiz goldeki hatası dışında mükemmele yakın oynadı. Trabzonspor’un sağ tarafını çok süratli bir oyuncu olmamasına rağmen otobana çevirdi. Ataklarımızın %90’ı o kanattan gelişti diyebilirim.
  Burak Yılmaz’da aylar sonra formda bir görüntüdeydi. Her zaman söylüyorum, Burak’tan tam verim almak istiyorsanız onu kaleye yakın oynatmak zorundasınız. Kanatlarda oynayan bir Burak’tan randıman almayı beklemeniz hayalcilikten öteye gidemez ne yazık ki. Ayrıca ne kadar gol kaçırırsa kaçırsın, ne kadar ofsayta düşerse düşsün, bu adam sahadaysa şayet o 90 dakikada en az 1 golü var demektir. Bu gerçeğin bilinciyle hareket edilirse her şey takımımızın menfaati açısından çok daha iyi olacaktır bence...
  Gökhan Zan ve Drogba dışında hemen herkesin görevini yerine getirdiği, Sneijder ve Riera’nın performanslarının tavan yaptığı, Selçuk’un 2 kişilik koştuğu, Burak Yılmaz’ın da nihayet kendini bulduğu bu kritik karşılaşmayı 3 puanla tamamlamak elbette çok güzel oldu bizim için. Şimdi Mancini’nin de söylemiş olduğu gibi dört gözle beklediğimiz devre arası tatili öncesinde son bir karşılaşmamız kaldı. Onu da kayıpsız geçip ara transfer döneminde kadromuzu nokta atışlarıyla kusursuz hale getirmek ve şampiyonluk için daha umutlu olabilmek hepimizin en büyük temennisi…

                                                            e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR