Artık ne yazıyım, neyi eleştiriyim inan bilmiyorum. Yani
söylenebilecek pek bir şey de kalmadı çünkü... Her hafta sonu 90 dakikalık bir
sinir harbi yaşıyoruz, sonra da yenisini bekliyoruz... Olayın Galatasaray için
gelmiş olduğu son nokta bu…
Sinyor’un biri
keyfinin estiği doğrultuda takım çıkartacak, o takımda sahada amaçsızca bir
şeyler yapmak için uğraşacak diye, bizler maça gitmek ya da televizyon
karşısına geçmek zorundayız yani öyle mi? Bir şey söylerdim ya neyse…
Galatasaray Spor
Kulübü’nün 109 yıllık şanlı tarihinin en kötü yönetimiyle en kötü teknik
direktörünün (gerçi bu adamdan bahsederken ‘’teknik direktör’’ ünvanını
kullanmak bu mesleğin gerçek temsilcilerine hakarettir bir yerde) bir araya
geldiği bu sezonda, ortaya böyle bir tablonun çıkması kaçınılmazdı aslında.
Taraftarlık duygularımızla olaylara biraz daha ‘’sarı-kırmızı’’ baktığımız için
bizler ‘’Sen şampiyon olacaksın!’’ gazıyla falan götürürüz belki işi dedik ama
tutmadı tabi…
Çarşamba akşamı
oynadığımız Bursa maçının yıldızlarından Veysel ve Yekta (ki kendisini
muhtemelen en çok eleştiren insan benimdir) bugün sahada olmayı hakediyorlardı
bence. Ancak ne var ki, bizim kağıtçı formayı dağıtma konusunda adalete ve
hakkaniyete zerre önem vermediği için bu 2 oyuncumuzun yedek kulübesinde oluşu
hiç ama hiç şaşırtmadı beni!
Yine Çarşamba akşamı
sağ bekte sergilediği performansla özellikle karşılaşmanın ikinci yarısında
yıldızlaşan Sabri’nin bugün ‘’sol bek’’ oluşu da tarafımca pek normal
karşılandı. Çünkü böyle anormal tercihler kağıtçının doğasında var!
Bu adam bu takımın
başına geçtiği günden beri 2 maç arka arkaya aynı onbirle sahaya çıkmadı.
Galatasaray’ın ideal dizilişi şu veyahut ideal sistemi bu diyebileceğimiz bir
yapı kesinlikle belirleyemedi. Bursa maçı dışında yenik duruma düştüğü hiçbir
karşılaşmayı çeviremedi. Tek bir oyuncumuzun performansını bir adım ileri
götüremedi. Buna karşılık birçok oyuncumuzun performansı ise dibe vurdu. Ama
tüm bunlara rağmen, Allah-u Teala’nın bir hikmeti olsa gerek, bazılarının
gözünde hala ‘’büyük hoca’’kendisi! Hatta öyle ki, bu kitleye göre en azından 1
sezon daha şans verilmeliymiş muhtereme. Çünkü bu takımı o kurmamış. Kendi
takımı değilmiş yani. Peki sormazlar mı adama; son 2 sezonda ligi sürklase eden, 2 Süper Kupa Finali'nde de Fenerbahçe'yi deviren, derbilere ambargo koyan, Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynayıp Mourinho'nun Real Madrid'ine ecel terleri döktüren, sezon başında ne kadar hazırlık turnuvası olsa da Emirates Cup'ta Porto ve Arsenal'i yenerek kupayı alan takımı bile o seviyeden alıp bu noktalara getirdiyse bu adam, yani tıkır tıkır işleyen o şahane makinayı bile mahvettiyse daha Türkçesi, sıfırdan kendi kuracağı takımla neyin başarısını yakalamasını bekliyor ve umut ediyorsunuz siz Allah aşkına? Bu kadar mı futbol cahili, bu kadar mı mantık yoksunu insanlarsınız?
Bakın şimdiden söylüyorum, eğer gelecek sezona da Mancini'yle başlanırsa, bu akşam aldığı mağlubiyetten sonra 2.lik şansını da azaltan takımımız ligi 3.bitirdiği takdirde Şampiyonlar Ligi'ne falan giremez. Hangi rakibin geldiği farketmeksizin ön elemede direk elenir. Ligde de ilk 8-10 haftada arka arkaya alacağı kötü sonuçlarla kendini bir anda şampiyonluk yarışının dışında bulur! Çünkü yeni sezonda çok daha oturmuş bir Fenerbahçe ve Beşiktaş olacak karşımızda.
Yani demek istediğim şu ki, bu zaat sezon sonunda kovulmasa bile yeni sezonun ilk haftalarında mutlaka kovulacak. Öyle bir durumda da tıpkı bu sezon yaşadığımız gibi Galatasaray'ımızın bir sezonu daha çöpe gitmiş olacak. Dolayısıyla en azından geleceği kurtarmak adına, bana kalsa hemn yarın, hadi biraz daha insaflı olmak gerekirse 4 hafta sonra Mancini'yle yollar mutlaka ama mutlaka ayrılmalı!
Aslolan Galatasaray'sa ve Galatasaray'ın menfaatleri herşeyden üstün geliyorsa, yapılması gereken yegane hareket yeni sezona Mancini'siz bir Galatasarayla başlamaktır. Yerine getirilecek isim de inanın bana o kadar önemli değil. Kim gelirse gelsin şu ankinden daha kötüsünü yapamaz çünkü...
Şampiyonlar Ligi'nden elenen, lige havlu atan, 2.lik şansını da her geçen hafta biraz daha azaltan ve elde kalmış tek hedefi Türkiye Kupası olan bir Galatasaray varsa ortada bunun tek mimarı hiç şüphesiz Roberto Mancini'dir!
Her fırsatta ''Ben başarısız insanlarla çalışmam'' diyen Ünal Aysal sezon sonu nasıl bir karar verecek bakalım? Hadi kendi başarısızlığını geçtim ancak hocasının başarısızlığını da görmeyen veya görmek istemeyen bir başkan, kulübüne ne oranda hizmet verebilir kafamda ciddi anlamda soru işaretleri var açıkçası...
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR