6 Nisan 2014 Pazar

Sezonun En Güzel Gecesi

  Hiç şüphesiz, Mart ayı Galatasaray için yarışlardan kopma ayı oldu. Sürekli olarak eleştirilen Mancini, yandaşları tarafından hep ‘’3 kuluvarda da takımı yoluna devam ettiriyor’’ dayanağı üzerinden savunuluyordu. Ancak geride kalan 3-4 haftalık zaman diliminde önce avrupa’ya veda ettik, sonra lige havlu attık, Türkiye Kupası’nda da finale kalma şansını bir hayli zora soktuk… Ortaya böyle bir tablo çıkınca taraftar da yavaş yavaş  başta hoca olmak üzere yönetim ve takıma sırtını dönmeye başladı.
   İşte hal böyleyken, etraftaki karabulutları dağıtmanın tek yolu alınacak bir Fenerbahçe galibiyetiydi herhalde. Bir nevi, Mancini ve yönetimin can simidi oldu bu akşamki Fenerbahçe karşılaşması. Çünkü bu akşam alınacak galibiyetin, taraftarın bazı olumsuzlukları en azından bir süreliğine de olsa görmezden gelmesi demek olacağının bilincindeydi yönetim kurulumuz. Bu doğrultuda da başta Ünal Aysal olmak üzere takımla 3 yıldır hiç ilgilenmedikleri kadar ilgilendiler hafta boyunca...
    Tabi ki Galatasaray bugün galibiyete çok daha fazla ihtiyacı olan, doğal olarak da maçı daha çok isteyen taraftı karşılaşma öncesinde. Zaten yüksek tempodaki, presli-baskılı oyun başlangıcı bunun en güzel ispatı oldu. Arena’da oynanan birçok maçta olduğu gibi yine santrayla beraber rakibi yoğun baskı altına bir Galatasaray vardı sahada. Zaten sezon içerisinde Galatasaray’ın en önemliği özelliği bu oldu. Oyunun başında yoğun baskı kurup golü erken bulabildiğimiz karşılaşmaları genelde farklı ve rahat kazandık. Ancak ilk bölümde gol gelmediyse, seyirciyi uyutup 1 puana razı olduk…
  İşte bugün bu iki senaryodan ilki gerçekleşti. İnsan üstü pres beraberinde golü  getirdi. 9.dakikada Selçuk ve Melo’dan arka arkaya 2 müthiş pas, sonrasında Sniejder’in enfes gol vuruşu…
  Tabi golün erken gelmesi hepimiz üzerinde ‘’Acaba 3-4 farklı bir galibiyet gelir mi?’’ düşüncesi yarattı. Çünkü 45 dakika boyunca, golün de verdiği moralle Galatasaray sahanın tek hakimiydi. Hatta koca devre boyunca Muslera’ya hiç top gelmedi sanırım.
  Herşey zaten lehimize giderken, ilk dakikadan itibaren sürekli olarak kasti tekmeler atan Emre Belözoğlu’nun da 39.dakikada nihayet oyun dışı kalması, iyiden iyiye ‘’kazandık’’ havasına soktu bizi. Hatta az önce bahsetmiş olduğum fark beklentisi de artmış oldu. Ancak gelin görün ki, ikinci 45 dakikanın senaryosu bambaşka gelişti. 10 kişi kalmasına rağmen ilk yarıya oranla daha iyi oynayan, ayağında daha çok top tutan bir Fenerbahçe vardı sahada. Özellikle kanatlardan etkili akınlar geliştirmeye çalıştılar. Neyse ki final paslarında sıkıntı yaşadılar hep.
  Açıkçası 10 kişi kalmış rakibe karşı bu kadar zorlanmamız biraz canımı sıktı. Sonuçta taraftarına bir özür borcu olan futbolcularımızın, rakibi böyle yakalamışken hazır farka gitmeleri gerekirdi... Emin olun Fenerbahçe bizi bu şekilde yakalamış olsa çok rahat 3-4 yapardı…
  Tabi oyunun sürekli faullerle durması, sarı kartların havada uçuşması ve saha içinde sürekli yaşanan ikili gerginlikler de 2.devrede oyundan düşmemize etken olan faktörlerdendi.
  87.dakikada Melo’nun da (beklenildiği üzere) kırmızı kart görüşü, maçın 10’a 10 tamamlanması anlamına geldi. Beklenildiği üzere dedim, çünkü Melo’da maç boyunca hiç rahat durmadı. Çok daha erken de atılabilirdi…
  İlk yarısını iyi, ikinci yarısını kötü oynadığımız karşılamaşmayı neredeyse hiç pozisyon vermeden tamamlamış oluşumuz ve buna karşılık yararlanamadığımız 3-4 net pozisyonumuz oluşu, gecenin bizim adımıza güzel kısmıydı. Ancak hepsinden önemlisi, 3 haftadır kazanamayan ve şampiyonluk yarışına havlu atmış takımımızın lider Fenerbahçe’yi devirmesiydi elbette. Sonuçta derbi derbidir ve kazanmak herşeyden önemlidir.
  En başta da belirtmiş olduğum gibi bu karşılaşma Ünal Aysal ve Mancini için sezonu kurtarma maçıydı ve bu doğrultuda hedeflerine ulaşmış oldular. Hatta Mancini muhtemelen gelecek sezon da takımın başında kalmayı garantiledi. Ancak şimdilik evdeki hesap çarşıya uymuş gibi görünse de, kalan 6 haftada deplasmanlarda puanlar saçılmaya devam edilir ve lig 3.bitirilip Şampiyonlar Ligi tehlikeye sokulursa, o zaman neler olur, onu da bekleyelim ve görelim derim.

                                                       e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR