30 Mart 2014 Pazar

''Çilekçi'' ve ''Kağıtçı'' Gururla Sunar!

  Haydi Ünal Başkan zafer çığlıkları at, kutlama yap, davet ver! Boş durma işte, yap bir şeyler. Sonunda erdin muradına. Hayal ettiğin, çok arzu ettiğin o ruhsuz takımı yarattın işte! Daha Mart ayı bitmeden hedefsiz kalmış, mücadele ettiği tüm kulvarlara birer birer havlu atmış, şampiyonluğun ş’sini ağzına alamaz hale gelmiş bir takım değil miydi en başından beri senin hayalindeki? Sinsice tezgahladığın planlarını bu amaç uğruna yapmadın mı hep? Öve öve bitiremediğin ‘’elit’’ hocan tam istediğin gibi bir tablo çıkardı işte karşına. Al şimdi o elit hocanı tepe tepe kullan! Hatta 10 yıllık mukavele yap bence!
  Şu saatten sonra söylenebilecek, yazabilecek hiçbir şey kalmadı ne yazık ki. ‘’çilekçi’’ ve ‘’kağıtçı’’ verdiler el ele, zirve yapmış takımı vurdurdular dibe… Ortada olumsuz hiçbir şey yokmuş gibi de çıkmışlar utanmadan televizyonlara, biri  ‘’İnancımızı kaybetmedik’’ diyor, diğeri  ‘’Belki Fener’e 4 atarız.’’ Çocuk mu kandırıyorsunuz arkadaş siz? Ya da karşınızdakileri aptal falan mı zannediyorsunuz? Emin olun, bizler bu futbolu ikinizden de çok ama çok daha iyi biliyoruz!
  Deplasmanda galip gelmenin nasıl bir duygu olduğunu inanın unuttuk artık. O kadar uzun zaman oldu ki… Ama bazıları için sorun teşkil etmiyor bu durum. Deplasmanda maç kazanmak hemen olacak bir şey değilmiş çünkü. Zaman istermiş biraz. Öyle söyledi geçen hafta bizim kağıtçı. Adam haklı ama. Ne de olsa, teslim aldığı takım son deplasman galibiyetini 3-4 sezon önce almıştı! Adamın elinde sihirli değnek mi var?
  Haftalardır takım kanatsız oynuyor ve deplasmanlarda futbola dair hiçbir şey koyamıyor ortaya. Ancak ne var ki, bu durumu düzeltmek adına en ufak bir değişiklikte bulunmuyor bizim kağıtçı.  Farkına varamıyor oyunun ortada sıkışıp kaldığının, takımın rakipleri göbekten delemediğinin.  Bu problemi ortadan kaldırmanın yolunun da kanatlara inmekten geçtiğinin. Varsa yoksa kağıt yolluyor işte! Boşuna demedik ya kağıtçı diye!
  Ceyhunla Yekta denen iki oyuncumuz var, Allah düşmanımın başına vermesin! Biri 5 metreye pas atamaz, ötekinin attığı her top rakibe gider. Topu sadece çalabiliyorlar. Kullanmak, doğru yere yollamak 0. Ama ne var ki, bizim çok bilmiş basınımız özellikle Yekta’yı ‘’çok iyi top kullanan oyuncu’’ etiketiyle tanımlıyor!  Ya ben bu futboldan anlamıyorum ya da her hafta yanlışlıkla başka maç seyrediyorum! Çünkü benim gördüğüm Yekta ile basında lanse edilen Yekta arasında on bin kat fark var…
   Yine Burakla Umut denen iki oyuncumuz var, isterse sezonda 150 tane gol atsınlar gene de istemem takımıma! Al birini vur ötekine. Sanırım Galatasaray Tarihi’nin gördüğü en yeteneksiz, en kabiliyetsiz 2 santrafor. Adam geçmek yok, sırtı dönük oynamak yok, top tutmak-saklamak yok, top indirmek yok, pas dağıtmak yok... Eee ne iş yapar peki bu arkadaşlar? Efendim gol atıyorlamış. Özellikle de Burak olanı. Olur yaaaa, Burak’ın önüne top gelir de götürür sağ ayağının içiyle köşeye bırakır diye  (ki bu sezon onu da beceremiyor) her maç 8 ofsayt, 13 faullük istatistiklerine göz yumarım ben! İleride hiçbir şekilde top tutamadığı için rakip yarı alanda baskı kuramamamız da cabası olur!
  Adam bir taktı Sneijder’i solda oynatıcam diye, hem Sneijder’i bitirdi hem de takımı… Öyle ki, Sneijder’in son haftalardaki görüntüsünün bizim yerli oyunculardan hiçbir farkı yok. İşte bu da bir teknik direktörün oyuncusunu rezil de vezir de edebileceğinin en güzel örneklerden biri olsa gerek.
   Mutlaka galip bitirmemiz gereken bir maçta, oyunun en kritik bölümünde, A Takımla bugüne dek hiç lig maçı oynamamış olan gencecik Berk İsmail’i oyuna kurtarıcı olarak sokmanın mantığı nedir mesela? Sen o çocuğa nasıl bir yük yüklediğinin, nasıl bir misyon verdiğinin farkında mısın eyyy kağıtçı??? Bu karşılaşma mıdır gencecik bir oyuncunun takıma ısındırılması, forma şansı verilmesi gereken karşılaşma? Hem çocuğa yazık hem de haybeye giden değişiklik hakkına…
  Dakika olmuş 90+2, maçın bitmesine saniyeler kalmış, adam Ontivero’yu oyuna sokmaya kalkıyor. Kafa mı buluyorsun sen bizle? Yoksa Galatasaray ismiyle aklınca alay edip ego tatmini yapmaya mı çalışıyorsun? İnanın bana, hayatımda böylesine komik bir değişiklik teşebbüsü görmedim ben. Ama ne de olsa Mancini’yle ilkleri yaşıyoruz bu sezon. Bu da onlardan biri oldu işte.
  Ne yaptığı şuğursuz değişiklikler, ne de bir halta yaramaz kağıtları galibiyet golünü getirmeyince, bir deplasmandan daha 2 puan bırakarak ayrılmış olduk. Ancak yitirilen 2 puandan daha önemlisi ‘’Şampiyonluk yarışında biz yokuz’’ dedik bu akşam. Öyle ki, Pazartesi akşamı alacağı olası galibiyet Fenerbahçe’nin bize ligin bitmesine daha 7 haftalık bir süre varken, 13 puan fark yapması anlamına gelecek. Daha kötüsü, gelecek hafta derbiyi de kazanamazsak şayet, biz de Fenerbahçe’ye rakip sahada şampiyonluk kutlama şansı tanımış olacağız bir yerde! Sanırım böyle bir durumu hiçbir Galatasaray taraftarı kabullenemez. Kabullenmemiz mümkün de değil zaten!
  Sonuç olarak, bazı şeylerin yoluna girmesi için ‘’çilekçi’’ ve ‘’kağıtçının’’ acilen bu kulüple olan bağlarını koparmaları, hem teknik hem de yönetimsel bazda işi bilenlerin başa geçmeleri gerekmektedir. Yoksa olan Galatasaray’ın tıpkı bu yıl olduğu gibi boşa giden sezonlarına olacaktır…

                                                               e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR