19 Mart 2014 Çarşamba

Rezil Futbol !!!

  Şüphesiz ki bu akşam maçın da turun da mutlak favorisi Chelsea’ydi. Açıkçası benim ne maça ne de tura dair %10 bile umudum yoktu. Sonuç olarak da çok üzülmüş olmama rağmen haklı çıktım...
  Chelsea’ye elenebilirsiniz.  Chelsea’ye yenilebilirsiniz. Hatta farklı da yenilebilirsiniz. Bunların hepsi gayet normal karşılanır. Ve hiç kimseler de ‘’Neden?’’, ‘’Nasıl?’’ diye sorgulayamaz sizi. Ancak dün gece sahada olup bitenler, yenilmekten ya da elenmekten çok daha öte şeylerdi bence...Sahada 90 dakika boyunca utanç veren bir Galatasaray vardı çünkü! Rakip kaleye gitmekten aciz, tek şut atmadan, 1 tane bile korner kullanmadan maçı bitiren rezil bir Galatasaray!
  Ne geçen sezon Real Madrid’den 3 yediğimiz ilk maçta, ne de bu sezonun başında İstanbul’da 6 tane attıkları karşılaşmada, bu kadar ruhsuz, bu kadar acınası bir Galatasaray izlememiştim ben! Hatta o 2 maçı bir kenara bırakın, son 15-20 yılda bu kadar aciz, bu kadar basiretsiz oynadığımız sadece 1 maç daha geliyor aklıma; o da yine Mancini önderliğinde sezonun ilk yarısında Fener’e karşı Kadıköy’de oynadığımız karşılaşma…
  Bu adam zaten deplasman kazanamıyor. Bunu artık sokaktaki 5 yaşındaki çocuk bile biliyor. Dolayısıyla da deplasmanlarda kendimizi herhangi bir beklenti içerisine sokmuyoruz. Ancak dış sahada 5 tane büyük maç oynadı (Juventus, Kopenhag, Real Madrid, Chelsea ve Fenebahçe maçları) hepsinde de sahadan silindi. Demekki sadece ‘’iç saha hocası’’ olmakla beraber, dış sahadaki büyük maçları kaldırabilecek kapasitesi de yok!
  Benim Mancini hakkındaki görüşlerim en başından beri hep aynı. Çok kötü bir teknik direktör olduğunu ve futbolu hiç bilmediğini yineliyorum sürekli olarak. Ve haftalar ilerledikçe, başlarda kendisini yere göğe sığdıramayan, hatta uğruna Fatih Terim’i yerin dibine sokmakta tereddüt etmeyen insanların, takım hedeflerinden birer birer uzaklaşmaya başladıkça benim 6 aydır söylediğim şeylere yeni yeni hak vermeye başladıklarını görüyorum. Ne diyim ki, yabancı hayranlığından bir türlü kendini soyutlayaman ülke insanımıza müstehak böyle şeyler…
  Bu akşam Chelsea’ye elenmek ya da elenmemek değildi önemli olan. Sahada futbol namına hiçbir şey yapamayan, ayakta durmakta dahi oldukça zorlanan 8-9 tane oyuncumuzun ve bu rezaleti ayaklarını uzatarak izlemeyi tercih eden Mancini’nin Galatasaray’a olan ihanetiydi bence üzerinde durulması gereken şey!
  Herşeyi bir kenara bırakalım, benim çocukluğumdan beri gördüğüm Galatasaray kültürü, takımının saha içindeki acizliğini, çaresizliğini ayaklarını uzatarak izleyen bir teknik direktörü sahiplenmeyi, kabullenmeyi öğretmedi bana! Üzerindeki gömleği terden sırılsıklam olan Fatih Terim’i, 70 yaşında olmasına rağmen hop oturup hop kalkan Feldkamp’ı, alnının ortasından şakır şakır kanlar akan Eric Gerets’i gördüm, bildim ben teknik direktör olarak!
  Oyuncularla ilgili birşeyler söylemek gerekirse; birkaç ay önce bir lig maçının ardından hakkında ‘’Bugün kötü oynamıştır. Ama herkes gibi onun da yeri geldiğinde kötü oynamaya hakkı vardır. Bizlerdeki kredisi de oldukça fazladır.’’ cümlelerini sarfetmiş olduğum Selçuk İnan, o kredilerini tamamen tüketmiştir artık. Haftalardır takıma 5 kuruşluk katkı yapmadan, saha içerisinde adeta kaçak dövüşerek, etliye sütlüye karışmadan ve hiçbir sorumluluk almadan sözde futbol oynamasını ben bir taraftar olarak kabullenemiyorum. Dolayısıyla da bu şartlar altında kalan 8-9 haftalık sürede, aklının başına gelip en azından gelecek sezonu kurtarmak adına yedek kulübesinde oturtulması gerektiğini düşünüyorum!
  Drogba’nın artık bize bir şeyler veremeyeceği aşikar.  Geçtiğimiz sezonun şu günlerindeki görüntüsünden bile çok gerilerde şu an. Geçen her gün, her ay ondan biraz daha götürüyor. Macera aramanın manası yok. Sezon sonu kendisine teşekkür edilerek yollar ayrılmalı. Drogba’ya verilecek yıllık 5-6 milyon euro ücretle de kendisinden en az 8-10 yaş daha genç, 1.sınıf bir golcü alınmalı. Galatasaray’ın menfaatleri doğrultusunda en doğru karar bu bence.
  Aynı şekilde en beğendiğim oyuncularımızdan olup oynatılmadığı zamanlar hep hata yapıldığını savunduğum Eboue’de belli ki kafasına bitirmiş Galatasaray’ı. Gerçi 1 oynayıp 3 oynamayan bir oyuncudan da bundan fazlası beklenemez herhalde…
  Burak Yılmaz ve Sneijder’de sürekli olarak yanlış yerlerde oynatılmalarından ötürü beklenen katkıyı yapamıyorlar takıma. Özellikle de Sneijder gibi halihazırda avrupa’nın en yetenekli, en yaratıcı 5 orta saha oyuncusunden biri olan yıldızı, takıma hiçbir şey vermeyen Selçuk uğruna sola hapsedip yeteneklerinden ve yaratıcılığından faydalanma oranını %30’lara indirmek hem takıma hem de Sneijder’e yapılan büyük bir ihanettir! Aynı şekilde top sürme, adam geçme gibi özellikleri bünyesinde barındırmayan ve kanatlarda oynatıldığı için bitme noktasına gelen kariyeri, Şenol Güneş’in elinde santrafora dönüşmesiyle tavan yapan Burak Yılmaz’ı sağ açık oynatmakta!
  Sonuç itibariyle Mancini geldiği günden bu yana takıma olumlu hiçbir şey katamamıştır. Hiçbir oyuncumuzun performansında artış yaşanmamış, takımın deplasman karnesi içler acısı hale gelmiştir. Özellikle dış sahada oynadığı büyük maçlarda rakip kaleye şut atamadan 90 dakikayı tamamlayan bir Galatasaray çıkmıştır ortaya. Ancak ne var ki, hali hazırda hala kendisine inanan ve kayıtsız şartsız savunan bir kitle varken, yönetimimiz de her türlü arkasındayken ben ne yazarsam yazıyım, ne söylersem söyleyeyim hepsi boş… Demek ki ‘’aslolan Galatasaray’' değil Mancini’ymiş…

                                                               e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR