4 Ocak 2015 Pazar

Bizde Böyle, Her Sene Böyle!

  Açıkçası hafta boyunca Beşiktaş’a en azından kaybetmeyeceğimizi düşündüm. Gerek son yıllarda rakibimiz üzerinde kurduğumuz ezici üstünlük gerekse de Beşiktaş’ın uzun zamandır bu tarz büyük maçlardan hep başarısız sonuçlarla ayrılması, bizi bir nebze de olsa öne çıkarıyordu şüphesiz. Ayrıca bakıldığı zaman Galatasaray’ın Beşiktaş’a oranla oldukça geniş bir kadro derinliğine sahip oluşu ve skora direk etki yapabilecek oyuncu sayısının fazlalığı da yine ibreyi bizim lehimize döndüren etkenlerdi.
  Hamza Hamzaoğlu’nun Galatasaray’ının Prandelli ve Mancini dönemlerinden temel farkı, takımın ideal bir onbirinin oluşu. Geçtiğimiz sezonun tamamında ve bu sezon Prandelli’yle geçen süreçte sanırım hiç birimiz maçlardan önce Galatasaray’ın onbirini doğru tahmin edemezdik. Ancak Hamza Hoca’yla beraber artık sahaya çıkacak oyuncuları ezbere sayabiliyoruz. Zaten başarı da istikrar ve devamlılıkla gelir. Futbolcu, gelecek hafta yerinin garanti olduğunu bilirse daha rahat ve özgüvenli oynar. Bu da performansını arttırır.
  Bugün 90 dakikanın tamamında kontrollü oynayan ve rakibe rahat pozisyon imkanı vermeyen bir Galatasaray izledik. Oyuna dengeli başladık, dengeli götürdük ve dengeli bitirdik. İki devrenin de hemen her bölümünü aynı tempoda oynadık diyebilirim. Buna rakip 10 kişi kaldıktan sonraki zaman dilimi de dahil. Göze pek hoş gelmeyen bir futbol anlayışı olsa da bu, böylesine kritik bir derbi karşılaşması için en doğru oyun şekli diyebiliriz. Çünkü, bugün kazanmaktan çok kaybetmemek önemliydi bizim için. Alacağımız bir mağlubiyet bir anda şampiyonluk yarışından oldukça uzaklaşmamız anlamına gelecekti. Fakat kaybetmezsek ara pek fazla açılmayacaktı. Biraz daha fazlasını başarıp sahadan 3 puanla ayrıldığımız takdirde ise tatile oldukça moralli ve kafamız rahat bir şekilde girecektik. Çok şükür, öyle de oldu.
  Sahada daha derli toplu bir görüntü çizen, ağırlıklı olarak kendi yarı sahasında olsa da daha çok pas yapan, bu sayede de oyunun kontrolünü elinde tutmaya çalışan takımımız öncelikli olarak Beşiktaş’ın erken gol bulup rahatlama çabasını engelledi. Sonrasında da oyunu yavaş yavaş rakip yarı alana taşıyıp poziyonlar üretmeye çalıştı. İlk 45 dakikada 2 aşamalı bu planın birinci aşaması başarılı oldu diyebiliriz. İkinci devrede de diğer aşamanın iyi uygulanmasıyla hedefe ulaşılmış oldu.
  Golsüz eşitlikle geçilen devrenin ardından ikinci 45’te Melo’yla erken bulduğumuz gol, her anlamda çok rahatlattı bizi. Golden sonraki 5-10 dakikalık bölümde Beşiktaş’ın bir an önce skoru eşitleme isteğiyle üzerimizde kurduğu baskıyı da kazasız belasız savuşturunca, bu sefer siyah beyazlı oyuncuların sinirleri bozulmaya başladı. Nitekim Veli gereksiz hareketi sonucu kırmızı kart görerek kendi dışarda buldu.
  Beşiktaş’ın 10 kişi kalması Hamza Hamzaoğlu’nun planlarında değişikliğie yol açmadı. En başta söylemiş olduğum gibi 90 dakikanın tamamını aynı tempoda, aynı mantalitede oynayan bir Galatasaray izledik bugün.
  1-0’dan sonra rakibin de 10 kişi kalması, özellikle son 20-25 dakikada inanılmaz geniş alanlar bulmamıza neden oldu. Hatta bunun bilincinde olan Hamza Hoca Bruma ve Olcan’ı oyuna aldı. Ancak ne var ki bir türlü 2.golü atmayı becremedik. Ceza sahası civarındaki final paslarında hep hata yaptık. Bazı pozisyonlarda acele ettik, bazı pozisyonlarda da yanlış tercihlerde bulunduk. Dolayısıyla da bir türlü 2.golü bulup maçı koparamadık.
  Tabi 2.golün gelmemesi, her ne kadar 10 kişi kalmış olsalar da, Beşiktaş’ı moral olarak sürekli oyunda tuttu. Gökhan Töre, Sosa, Oğuzhan gibi isimler ferdi yeteneklerini kullanarak bir şeyler yapmaya çalıştılarsa da pek başarılı olamadılar.
  Artık duraklama dakikaları oynanırken, Emre Çolakla kazandığımız topu bu oyuncumuz bekletmeden Burak’a aktardı. Burak’ta süratini kullanarak, iki Beşiktaşlı’yı peşine takıp önündeki bomboş alanda yaklaşık 60 metre sürükledi topu. Beşiktaşlı oyuncular Burak’ın müthiş deparına hiçbir şekilde karşılık veremeyince kendini kaleci Tolga’yla karşı karşıya bulan Kral, gecenin finalini yapmış oldu! Zaten golün santrası bile yapılamadı.
  Prandelli’yle başlanıp Şampiyonlar Ligi’ne son 2 yılın aksine çok erken havlu atılan sezonda, ligden de kopma noktasına gelinmişken Hamza Hamzaoğlu’nun dümene geçmesi, sanırım 2014’ün son günlerinde bizim için yepyeni bir başlangıç oldu. Arka arkaya aldığı galibiyetlerle kendine olan özgüvenini tekrar kazanan takımımız, performansı dibe vurmuş bazı oyuncularımızın yeniden form tutmasıyla şampiyonluğun en büyük adaylarından biri konumuna geldi şüphesiz. Prandelli’siz çıktığı son 6 lig maçında 5 galibiyet, 1 beraberlik alarak 16 puan toplayan Galatasaray, devre arası tatiline lider Fenerbahçe’nin sadece 1 puan gerisinde ve yarışa her anlamda ortak olarak giriyor. 18 haftalık 2.perdede fikstür avantajının da bizde olacağını hesaba katarsak, 4.yıldız hedefine ulaşmamamız için ortada hiçbir neden göremiyorum…

                                                              e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR