Açıkçası hafta boyunca Beşiktaş’a en azından
kaybetmeyeceğimizi düşündüm. Gerek son yıllarda rakibimiz üzerinde kurduğumuz
ezici üstünlük gerekse de Beşiktaş’ın uzun zamandır bu tarz büyük maçlardan hep
başarısız sonuçlarla ayrılması, bizi bir nebze de olsa öne çıkarıyordu
şüphesiz. Ayrıca bakıldığı zaman Galatasaray’ın Beşiktaş’a oranla oldukça geniş
bir kadro derinliğine sahip oluşu ve skora direk etki yapabilecek oyuncu
sayısının fazlalığı da yine ibreyi bizim lehimize döndüren etkenlerdi.
Hamza Hamzaoğlu’nun
Galatasaray’ının Prandelli ve Mancini dönemlerinden temel farkı, takımın ideal
bir onbirinin oluşu. Geçtiğimiz sezonun tamamında ve bu sezon Prandelli’yle
geçen süreçte sanırım hiç birimiz maçlardan önce Galatasaray’ın onbirini doğru tahmin
edemezdik. Ancak Hamza Hoca’yla beraber artık sahaya çıkacak oyuncuları ezbere
sayabiliyoruz. Zaten başarı da istikrar ve devamlılıkla gelir. Futbolcu,
gelecek hafta yerinin garanti olduğunu bilirse daha rahat ve özgüvenli oynar.
Bu da performansını arttırır.
Bugün 90 dakikanın
tamamında kontrollü oynayan ve rakibe rahat pozisyon imkanı vermeyen bir
Galatasaray izledik. Oyuna dengeli başladık, dengeli götürdük ve dengeli
bitirdik. İki devrenin de hemen her bölümünü aynı tempoda oynadık diyebilirim.
Buna rakip 10 kişi kaldıktan sonraki zaman dilimi de dahil. Göze pek hoş
gelmeyen bir futbol anlayışı olsa da bu, böylesine kritik bir derbi
karşılaşması için en doğru oyun şekli diyebiliriz. Çünkü, bugün kazanmaktan çok
kaybetmemek önemliydi bizim için. Alacağımız bir mağlubiyet bir anda
şampiyonluk yarışından oldukça uzaklaşmamız anlamına gelecekti. Fakat
kaybetmezsek ara pek fazla açılmayacaktı. Biraz daha fazlasını başarıp sahadan
3 puanla ayrıldığımız takdirde ise tatile oldukça moralli ve kafamız rahat bir
şekilde girecektik. Çok şükür, öyle de oldu.
Sahada daha derli
toplu bir görüntü çizen, ağırlıklı olarak kendi yarı sahasında olsa da daha çok
pas yapan, bu sayede de oyunun kontrolünü elinde tutmaya çalışan takımımız
öncelikli olarak Beşiktaş’ın erken gol bulup rahatlama çabasını engelledi.
Sonrasında da oyunu yavaş yavaş rakip yarı alana taşıyıp poziyonlar üretmeye
çalıştı. İlk 45 dakikada 2 aşamalı bu planın birinci aşaması başarılı oldu
diyebiliriz. İkinci devrede de diğer aşamanın iyi uygulanmasıyla hedefe
ulaşılmış oldu.
Golsüz eşitlikle
geçilen devrenin ardından ikinci 45’te Melo’yla erken bulduğumuz gol, her
anlamda çok rahatlattı bizi. Golden sonraki 5-10 dakikalık bölümde Beşiktaş’ın
bir an önce skoru eşitleme isteğiyle üzerimizde kurduğu baskıyı da kazasız
belasız savuşturunca, bu sefer siyah beyazlı oyuncuların sinirleri bozulmaya
başladı. Nitekim Veli gereksiz hareketi sonucu kırmızı kart görerek kendi
dışarda buldu.
Beşiktaş’ın 10 kişi
kalması Hamza Hamzaoğlu’nun planlarında değişikliğie yol açmadı. En başta
söylemiş olduğum gibi 90 dakikanın tamamını aynı tempoda, aynı mantalitede
oynayan bir Galatasaray izledik bugün.
1-0’dan sonra
rakibin de 10 kişi kalması, özellikle son 20-25 dakikada inanılmaz geniş
alanlar bulmamıza neden oldu. Hatta bunun bilincinde olan Hamza Hoca Bruma ve
Olcan’ı oyuna aldı. Ancak ne var ki bir türlü 2.golü atmayı becremedik. Ceza
sahası civarındaki final paslarında hep hata yaptık. Bazı pozisyonlarda acele
ettik, bazı pozisyonlarda da yanlış tercihlerde bulunduk. Dolayısıyla da bir
türlü 2.golü bulup maçı koparamadık.
Tabi 2.golün
gelmemesi, her ne kadar 10 kişi kalmış olsalar da, Beşiktaş’ı moral olarak
sürekli oyunda tuttu. Gökhan Töre, Sosa, Oğuzhan gibi isimler ferdi
yeteneklerini kullanarak bir şeyler yapmaya çalıştılarsa da pek başarılı
olamadılar.
Artık duraklama
dakikaları oynanırken, Emre Çolakla kazandığımız topu bu oyuncumuz bekletmeden
Burak’a aktardı. Burak’ta süratini kullanarak, iki Beşiktaşlı’yı peşine takıp
önündeki bomboş alanda yaklaşık 60 metre sürükledi topu. Beşiktaşlı oyuncular
Burak’ın müthiş deparına hiçbir şekilde karşılık veremeyince kendini kaleci Tolga’yla
karşı karşıya bulan Kral, gecenin finalini yapmış oldu! Zaten golün santrası
bile yapılamadı.
Prandelli’yle
başlanıp Şampiyonlar Ligi’ne son 2 yılın aksine çok erken havlu atılan sezonda,
ligden de kopma noktasına gelinmişken Hamza Hamzaoğlu’nun dümene geçmesi,
sanırım 2014’ün son günlerinde bizim için yepyeni bir başlangıç oldu. Arka
arkaya aldığı galibiyetlerle kendine olan özgüvenini tekrar kazanan takımımız,
performansı dibe vurmuş bazı oyuncularımızın yeniden form tutmasıyla
şampiyonluğun en büyük adaylarından biri konumuna geldi şüphesiz. Prandelli’siz
çıktığı son 6 lig maçında 5 galibiyet, 1 beraberlik alarak 16 puan toplayan
Galatasaray, devre arası tatiline lider Fenerbahçe’nin sadece 1 puan gerisinde
ve yarışa her anlamda ortak olarak giriyor. 18 haftalık 2.perdede fikstür
avantajının da bizde olacağını hesaba katarsak, 4.yıldız hedefine ulaşmamamız
için ortada hiçbir neden göremiyorum…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR