26 Ekim 2015 Pazartesi

Zihniyet Değişmeli!

  Dile kolay 16 senelik hasret, 16 senedir galip gelinemeyen bir stad… Dünya’nın neresinde olursa olsun, bu durum her takımın taraftarını üzer elbet. Tıpkı bizleri üzdüğü gibi...
  Değişen onca futbolcu, onca teknik direktör, onca başkan… Fakat değişmeyen tek şey kafa yapısı! Artık birilerinin bu takımın Kadıköy’e korkmadan, cesurca, kendine güvenerek çıkması gerektiğini idrak etmesi kaçınılmazdır!
  Bakıyorum, son yılların belki de en kötü Fenerbahçe’si var ortada. Ancak bu Fenerbahçe’ye karşı bile son 5 maçını kazanmış, geçen hafta Gençlerbirliği’ne 4 atmış, 3 gün önce Benfica’yı devirmiş Galatasaray sahaya beraberlik için çıkıyor! Aman önce oyunu tutalım, rakibi soğutalım da sonrasına bakarız… Böyle bir zihniyet ve mantalite Galatasaray’ın hiçbir döneminde hiçbir şekilde yoktur, olmamıştır!
  İlk 45 dakikanın neredeyse tamamında, rakip kaleye yüklenmek yerine tehlikesiz bölgede mümkün olabildiği kadar topu tutarak, süreyi eritmeye ve rakibi kendi kalesinden uzak tutmaya çalışan bir Galatasaray izledik. Peki böyle bir oyun şekliyle maçı tamamlayabileceğine inanıyor muydu gerçekten Hamza Hoca? Bunu merak ettim cidden.
  50 bine yakın taraftarının desteğiyle, zaten son 16 yılda inanılmaz bir üstünlük yakaladığı atmosferde, oyuncularının skoru bulmak adına hiçbir şey yapmadığı bir gecede Fenerbahçe’nin golü bulamayacağını falan mı düşünüyordu Hamza Hoca? Nitekim 35’te Diego’yla geldi o gol!
  Golden sonra Carole’un sakatlanıp yerine Olcan’ın dahil oluşunun, maçın seyrini değiştireceğinden hepimiz bi haberdik tabi o sıralar…
  İlk 45 dakikanın Galatasaray adına en etkisiz isimleri Umut, Sabri ve Bilal’di. Hamzaoğlu’nun gereksiz Umut ısrarını anlamak mümkün değil. Burak Yılmaz sakat ya da cezalı olmadığı sürece mevcut kadro yapısında bu takımın her zaman 1.santraforudur. Bunu daha önce de bir çok kez üzerine basa basa söylemiştim! Ancak Hamza Hoca’nın sezon başından beri anlamsız bir şekilde Burak Yılmaz’la sürtüşmeye girmiş oluşu gerçekten kabul edilemez bir durum!
  Son haftalarda mevkisi olmadığı halde sağ bekte oldukça başarılı bir performans sergileyen Denayer’in, sakatlığı geçtiği halde son 2 karşılaşmada düşünülmeyişi ve artık hemen hepimizin hakkında olumsuz konuşmaktan bıktığı, usandığı Sabri’nin yine ne yapıp edip formayı kapması, söylenecek fazla bir şey bırakmıyor geriye…
  İkinci devrenin başlamasıyla birlikte takımımız oyunda daha çok gözükmeye başladı. Devrenin tamamında topa hakim olan taraf olsak da, bunu pozisyon üretkenliğine çeviremedik ne yazık ki. Tabi bunda ileride top tutacak, topu saklayacak bir oyuncumuzun olmayışı ve iki kanat oyuncumuz Yasin ve Podolski’nin günlerinde olmayışının da etkisi büyüktü.
  Nihayet 57’de bir şeyler dank ettik Hamzaoğlu’na da Umut Bulut inadından vazgeçti. Kral’ın oyuna girişi Benfica maçında olduğu gibi Galatasaray’ın çehresini değiştirdi sanki. Son yarım saatte kondisyon olarak biten ve oyundaki bütün üstünlüğü Galatasaray’a bırakan Fenerbahçe’nin üzerine biraz akıllıca gidebilsek, biraz atak yapabilsek rahatlıkla bu maçtan galip ayrılırdık. Ancak bunu başaramadık ne yazık ki… Evet topa ve oyuna hakim olduk ancak bunu pozisyonlara dönüştürmeyi başaramadık…
  Dakikalar 82’yi gösterirken kısa pasla kullandığımız köşe vuruşunda, 2.buluşmasında topu ceza sahasına mükemmel kesen Sneijder, Olcan Adın’ın Josef de Souza ile Abdoulaye Ba arasında Hakan Şükürvari vurduğu kafanın baş mimarıydı! Olcan’ın köşeye gidip ağlarla buluşan kafa vuruşu gerçekten 1.sınıftı!
  Skorun 1-1’e gelmesi  ve rakibin moralman dibe vurması, ister istemez galibiyet beklentisine soktu bizleri. Ancak ne var ki, en başından beri söylediğim gibi dünkü Galatasaray’ın ne rakibi baskı altına alma isteği, ne de bunu yapabilecek özgüveni vardı.
  Sneijder hariç bütün oyuncularımızın rakip ceza sahasına yaklaştıkları andan itibaren bir panik havasına girdikleri ve Aziz Yıldırım’ın söylediği gibi adeta ‘’ayaklarının birbirine dolaştığı’’ hepimizin bariz bir şekilde gördüğü bir şeydi. Bu denli panik ve özgüvensiz oynamak Galatasaray’a hiç ama hiç yakışmadı. Tabi bu durumun yegane sorumlusu oyuncularını motive edemeyen ve onlara daha maç başlamadan beraberliği kabullendiren Hamza Hamzaoğlu’dur!
  Sonuç itibariyle Kadıköy deplasmanında alınan 1 puan tabi ki kötü sayılmaz. Ancak 16 yıldır orada kazanamamamız ve bu serinin bu zihniyetle daha uzun yıllar sürecek gibi duruşu oldukça üzücü. Bütün samimiyetimle söylüyorum, dün Galatasaray’ın başında Fatih Terim ya da aynı özgüvene sahip yabancı bir teknik direktör olsaydı şayet sahadan çok rahat bir şekilde galibiyetle ayrılmıştık. Ve bugün bir tarih yeniden yazılmıştı! Ancak Hamzaoğlu’nun daha sahaya çıkmadan beraberliğe tav oluşu ve takımını o doğrultuda yönetmesi,  1 puana razı olmamıza neden oldu. Artık bu durumdan kurtulup orada galip gelmeyi istiyorsak, bu kafa yapısının, bu zihniyetin değişmesi gerektiği gün gibi ortadadır…

                                                                                           Kerem ZÜLFİKAR