Çarşamba akşamı Astana karşısında alınan beraberlik hepimizi
ciddi anlamda hayal kırıklığına uğratmıştı. Şampiyonlar Ligi’ne ilk kez katılan
3.sınıf bir ekibe karşı galip gelememek, 86’da öne geçip 90 dakikayı 1 puanla
tamamlamak hiçbir şekilde kabul edilemezdi çünkü...
Çarşamba’nın moral
bozukluğundan sıyrılıp Başakşehir maçına konsantre olmak oldukça zordu tabi.
Hele ki geçtiğimiz yıl oynadığımız 2 karşılaşma da dün gibi hafızalarımızdayken…
Hamza Hoca, Astana
maçının en kötüsü Semih’i beklenildiği üzere kulübeye çekip sakatlığı düzelen
Chedjou’ya forma verdi. Bunun yanında Umut Bulut’u da yedek soyundurup
haftalardır basın ve taraftarın daha fazla süre alması için yoğun baskı
oluşturduğu Sinan Gümüş’e de ilk kez on bir de şans verdi.
Karşılaşmanın ilk
yarısı için son 5-6 yılda izlediğim en sıkıcı, en kötü oyunlardan biriydi diyebilirim.
Orta alanda bir oraya bir buraya gitti geldi top. Gol pozisyonu, toplasan iki
takımın 3 tane çıkar veya çıkmaz… Podolski’nin 6 pas içinden diziyle dokunup
çerçeveyi bulamadığı topla, Mehmet Batdal’ın benzer noktadan Muslera’yı
geçemediği %100’lük pozisyon sadece aklıma gelenler.
Sinan Gümüş’e 45
dakika boyunca toplasan 5 sefer değmemiştir top. Sahada resmen gezdi. Kayboldu
gitti. Oynatılmadığı zaman ‘’Neden oynatılmıyor?’’ diye tepki gösteriliyor,
süre aldığı zamanlarda ise hiçbir varlık gösteremiyor! Peki burada suçlu Hamza
Hoca mı yoksa Sinan mı?
İkinci yarıya
zorunlu Denayer-Sabri değişikliği ile başladık. Esas yeri stoper olan Denayer
haftalardır sağ bekte sürekli olarak gidip gelmeyi kaldıramamış olacak ki, geri
dönüşlerde ağrıları olduğunu söylemiş ve riske edilmemiş.
İkinci 45’te daha
iyi bir Galatasaray seyrettik diyebilirim. En azından rakip kaleye daha çok
gitmeye çalıştık. Kanatları daha etkili kullandık. Özellikle de Carole’un
kanadını.
Orta alanda Bilal ve
Selçuk yine sahte okey gibiydiler. İkisi de ne doğru düzgün sorumluluk aldı, ne
oyunda sivrildiler. Yalandan yere yatıp 3-5 faul kazandırmakla olmuyor bu işler…
Sneijder ise hep
aynı Sneijder… Dünya çapında yıldız ama ne hikmetse 1 tane adam geçemez, 1 tane
asist yapamaz, takımın zorlanmaya başladığı bölümlerde sorumluluk alıp
arkadaşlarını rahatlatamaz, atakları yönlendiremez, attığı her pas rakibe veya
taca gider… Tek yaptığı iş 30’dan 35’den toplara vurmak. Başka? Başka hiçbir özelliği
yok. Kimse kusura bakmasın da böyle yıldız olmaz! Hele hele böyle 10 numara hiç
olmaz! Sözleşmesi de uzatılmış, hayırlı olsun diyelim ama 2 sezon daha bu
Sneijder’le işimiz zor bizim…
Öyleydi böyleydi
derken nihayet 77’de geldi golümüz. Carole’un soldan yaptığı ortada kafalardan
seken top arka direkte Podolski’nin önüne düştü. Kontrolü sırasında eline
çarptı çarpmadı tartışmaları arasında düzgün bir vuruşla topu ağlarla
buluşturdu Poldi!
Golün getirdiği
moral ister istemez üzerlerinde büyük baskı olan oyuncularımızı bir hayli
rahatlattı. Başakşehir takımı beraberlik için kalemize daha kontrolsüz gelmeye
başlayınca geride boşluklar vermeye başladılar. İşte bunu fırsat bilen Podolski
kişisel becerileri ve mücadelesiyle topu ceza sahasına kadar taşıdı neredeyse.
Sonra sol çaprazda müsait durumda bekleyen Sneijder’i gördü. Demin asist yapamaz
dediğim Sneijder ise 4. Sezonundaki toplasan 5.asistini yapmış oldu… Umut’a boş
kaleye dokunmak kaldı.
Kalan kısa sürede
farklı bir şey olmayınca sahadan 2-0’lık galibiyetle ayrılmış olduk. En başta
da belirtmiş olduğum gibi Astana dönüşünde böylesine zorlu bir rakibe karşı
oynayıp 3 puan alabilmek pek kolay olmasa gerek. Dolayısıyla hala istediğimiz
seviyede futbol oynamıyor olsalar da bir şekilde galip gelmeyi bilen
oyuncularımızı tebrik ediyor, bu galibiyetlerin devamını diliyoruz…
Kerem ZÜLFİKAR