Şüphesiz, oldukça ilginç ve hareketli bir haftayı geride
bıraktık. Hiç hesapta olmayan bir anda Hamza Hamzaoğlu’nun görevine son
verilmesi, zaten sezon başından beri çalkantılı günler geçiren takımımızı
iyiden iyiye çıkmaza sürükledi. Bu saatten sonra iyi hoca bulabilmek gerçekten
çok zor çünkü...
Bu noktada şuna
üzülüyorum: Hamzaoğlu ile sezonun tamamlanamayacağı daha lig başlamadan
belliydi zaten. Yani %80’imiz bunun böyle olacağından emindik. Çünkü tüm iyi
niyetine ve geçtiğimiz sezon ki başarılarına rağmen Hamza Hoca’nın Galatasaray’a
1 beden ufak kaldığı çok net bir şekilde görülüyordu. Madem er ya da geç
ayrılacaktı yollar, keşke sezon öncesinde alınsaydı bu karar… Benim nezdimde
alınan karar doğrudur fakat zamanlama açısından oldukça yanlıştır!
Geldiği günden bu
yana gerek verdiği anlamsız demeçler, gerek saha içinde yetersiz kalışı,
gerekse de oyuncuların bir çoğu ile yaşadığı sürtüşmeler Hamzaoğlu’nun sonunu
hazırlayan unsurlar oldu. Son olarak ‘’Umut’un sözleşmesi otomatik olarak
uzamasaydı da ben uzatacaktım zaten’’ cümlesi bardağı taşıran son damlaydı.
Kusura bakma Hamza Hoca ama burası Galatasaray Spor Kulübü! Gün gelmiştir,
Avrupa Gol Kralı unvanlı Tanju Çolak’a, Büyük Kaptan Bülent Korkmaz’a, KRAL
Hakan Şükür’e, hatta ve hatta değil 3, 13 kupalı İMPARATOR Fatih Terim’e bile
hiç tereddüt etmeden güle güle denmiştir! Dolayısıyla kimse Galatasaray’dan daha
büyük değildir, Galatasaray isminin önüne geçmesi de mümkün değildir! Bu
gerçeği unutanlar olursa şayet kendisine acı bir şekilde hatırlatılmak zorunda
kalınır ne yazık ki.
Evet bundan sonra
Hamza Hamzaoğlu olmayacak. Kimin olacağı da henüz belli değil. Bu beceriksiz
yönetimin, bu sezon adına Şampiyonlar Ligi'nde tamam ya da devam maçımız olan hayati
nitelikteki Atletico Madrid maçına kadar herhangi bir teknik direktörle
anlaşabilme ihtimali de oldukça düşük bence… Hee gidip fazla tecrübesi
bulunmayan, sırf teknik direktör getirmiş olmak için birilerini getirirlerse
ona bir şey diyemem tabi…
Düne gelecek olursak, Antalyaspor takımı belki
de ligin bize en ters gelen takımı. Her sezon illa en az 1 karşılaşmada bizden
puan almayı başarıyorlar ya ne diyeyim… Küme düştüler diye sevinmiştim, bu
sezon tekrar geri döndüler ve görüldüğü üzere başımıza bela olmaya devam
ediyorlar. Tabi dünkü puan kaybını Antalyaspor’un becerisinden çok bizim
beceriksizliğimize bağlamak daha doğru olur gibi.
Bir takım düşünün,
kendi sahasında 25 bini aşkını taraftarının müthiş desteğine rağmen 3 kere öne
geçtiği bir karşılaşmanın, öne geçtiği 3 anında da skoru korumayı başaramıyor.
Hele hele 90+1’de 3.golü bulmuşken, sadece 3 dakika bile müdafaa yapamıyor…
Adama gülerler be! Vallahi de gülerler, billahi de gülerler!
Taffarel’in
karşılaşmaya Chedjou yerine sezonun şu ana kadarki en kötülerinden Semih’le başlaması
çok anlamsızdı. Semih’in forma giydiği son 2 maçta 7 tane gol yedik sevgili
Galatasaraylılar. Bu takımın, Galatasaray gibi bir markanın yani, 2 resmi karşılaşmada
kalesinde 7 tane gol görmesi ciddi bir utanç tablosudur!
Burak Yılmaz moral
olarak da kafa olarak da fizik olarak da kısacası her anlamda dibe vurmuş
durumda. Geldiği günden bu yana formsuz dönemleri oldu, kötü oynadığı maçlar
oldu, saç baş yoldurduğu haftalar oldu hatta. Fakat bu kadar vurdumduymaz, bu
kadar umursamaz, bu kadar boşvermiş olduğu başka bir dönem hatırlamıyorum ben.
Dün sahada kaldığı 91 dakika boyunca takımı adına tek bir olumlu hareket
yapmadı. Koşmuyor, pres yapmıyor, rakip savunmayı rahatsız edecek hiçbir girişimde
bulunmuyor… Sürekli olarak ya ofsayta
düşüyor ya da faul yapıyor. Rakibe her girişi faul. Tabi en önemlisi de eline
geçen %100’lük fırsatları gole çeviremiyor… Dün ilk yarıda kaçırdığı pozisyonda
yaptığı vuruş, her şeyin özetiydi aslında. Burak gibi bu ligde 2 kez gol
krallığı tacını takmış, ‘’KRAL’’ unvanını almış, belki de ligin sağ ayak içini
en iyi kullanan forveti olan bir oyuncu, o pozisyonda o topu oraya vuruyorsa,
söylenecek fazla bir şey kalmamış demektir… Burak acilen kendine çeki düzen
vermeli. Yeni gelecek teknik direktörün ilk icraatlarından biri Burak’a
kaybettiği o özgüveni yeniden kazandırmak olmalı bence. Hee mutsuzsa şayet,
yani gitmek istiyorsa Ocak ayı’nda kendisine kolaylık sağlanmalı. Diğer türlü
olan takıma olur çünkü…
Taffarel’in oyun
okuma ve değişiklikler yapma konusunda oldukça yetersiz kaldığı karşılaşmayı,
elimize geçen 3 altın fırsata rağmen, beraberlikle noktaladık ne yazık ki… Beşiktaş’ın
bu akşam alacağı olası bir galibiyet, henüz ligin 12.haftasında bizi 7 puan
geri atar ki, bu bizim için kabul edilemez bir durum…
Sezona zor
şartlarda başlayan, haftalar ilerledikçe işler daha da karışan takımımız için,
kim teknik direktörlüğe gelip de sihirli bir dokunuşla her şeyi değiştirecek,
hep birlikte göreceğiz bakalım. Bu noktada sadece şunu söylemek istiyorum: Gelecek
olanın Allah yardımcısı olsun…
Kerem ZÜLFİKAR