Bazı şeylerden bir anda kurtulmak, alışkanlıkları terk etmek
çok kolay olamıyor ne yazık ki. Hele ki kaybedilmiş bir özgüven varsa ortada,
onu takıma ve oyunculara yeniden aşılamak hepsinden daha zor oluyor.
Mustafa Denizli
takımla ilk idmanına Perşembe günü çıktı. Dolayısıyla 2 günde bir şeyleri
toparlayıp yoluna koyabilmesi pek mümkün olmasa gerek. Mustafa Hoca’nın zamana
ihtiyacı olduğu aşikar. Şu aşamada kendisini eleştirmek ya da olumsuz bir
şeyler söylemek hiç birimizin haddi değil.
Kasımpaşa
karşısında Hamzaoğlu döneminden farklı olan neydi diye sorarsanız, uzun bir
aradan sonra Hakan Balta’nın sol bek oynaması ve bu sezon ilk kez bir lig
maçına Emre Çolak’ın ilk on birde başlaması diyebiliriz.
Felipe Melo’nun
boşluğunu bir türlü dolduramadık. Kaldı ki, takviye yapmadan, mevcut kadro
yapısı içersinden oraya çözüm üretebilmek pek mümkün değil. Bugüne kadar denen
isimlerden ne Bilal ne Emre Çolak ne de Jose Rodriguez Melo’nun gördüğü işi
göremez! Hele hele Emre ve Bilal hiç göremez. İkisi de çok yumuşak oyuncular
çünkü…
Oyunun ilk 10-15
dakikalık bölümüne iyi başlayan ve iyi götüren taraf bizdik. Top ağırlıklı
olarak bizim ayağımızdaydı. Bunun neticesinde golü de erken bulduk. 13.dakikada
Sneijder’in soldan yaptığı ortada Podolski kafayla Burak’ı gördü, Burak’ta 6
pas içersinden topu boş kaleye gönderdi.
Golden sonra yine
ani gelişen bir atağımızda Sneijder-Emre-Burak üçlüsüyle rakip ceza sahasına
girdik ancak Burak’ın son vuruşu gol için yeterli seviyede değildi.
Kaçan o pozisyondan
sonra rüzgar bir anda terse döndü sanki. Kasımpaşa takımı futbol oynamaya,
bizse izlemekle yetinmeye başladık.
Donk’un çizgiyi
yaklaşık 20-25 cm geçen topuna gol kararı çıkmasa da 5 dakika sonra Hakan
Arslan’la golü buldu Kasımpaşa…
1-1’den sonra Kasımpaşa
takımı oyunda daha etkiliydi. Devre sonuna kadar da bu üstünlüklerini ortadan
kaldırmayı başaramadık…
2.yarıya Emre
Çolak-Jose Rodriguez değişikliği ile başladı Mustafa Hoca. Bence bu yanlış bir
değişiklikti. Çünkü Emre’ye gelene kadar iki bekimiz Hakan ve Sabri tabiri
caizse tel tel dökülüyorlardı.
Mustafa Denizli’de
Sabri’yi banko oynatacaksa, artık söylenecek fazla bir şey kalmıyor geriye. Bu
takımın herhalde en son 2011’de falan ideal sol beki Hakan, ideal sağ beki de
Sabri’ydi…
Tarık Çamdal’a şans
vermeyi kimseler neden akıl edemiyor? Sormak istiyorum; Sabri’ye verilen şansın
en azından 3’te 1’ini de mi hak etmiyor Tarık? Ya da kendisine forma verilse
Sabri kadar oynayamayacak mı? Bu Sabri’de bizlerin göremeyip de gelen her
teknik direktörün gördüğü ne var Allah aşkına…
Son haftalarda esas
mevkii olmamasına rağmen sol bekte gayet başarılı oynayan Olcan’ın suçu ne
peki? Goller atmaya falan başlaması mı? Yoksa boyunun kısa olması mı? Hakan
Balta’nın bu saatten sonra sol bek oynamasını beklemek hayalcilikten öte
gidemez. Tecrübesiyle, oyun bilgisiyle, tekniğiyle stoperde sırıtmaz ama sol
bekte aynı başarıyı gösteremez. Çünkü 70-80 metre boyunca sürekli gidip
gelebilecek güç ve kondisyon yok artık kendisinde.
Devreye biraz olsun
kıpırdanarak başlayan takımımız bir kez daha golü erken buldu. Dakikalar 51’i
gösterirken rakip kalede oluştuduğumuz karambolde ardı ardına attığımız 3 şutta
ağlara gitmedi. Ancak devamında Chedjou’nun soldan yaptığı ortaya ön direkte
kayarak dokunan günün kötülerinden Hakan Balta takımını yeniden öne geçirdi.
2-1’i yakaladıktan
sonra futbol oynamayı bir kenara bırakıp, 40 dakika boyunca müdafaa yaparak
skoru korumaya çalışan bir Galatasaray vardı sahada. Bu durum Kasımpaşa’nın
ekmeğine yağ sürdü. Bütün ikili mücadelelerde oyuncularımıza üstünlük sağlayan
Eren Derdiyok -Adem Büyük ikilisiyle savunmamızı inanılmaz zorladılar. Eren
Derdiyok kanatlardan gelen bütün ortalara adeta bir kule gibi yükselip vurdu
kafayı!
Kasımpaşa takımı ‘’Gol
atıcaz’’ diye bas bas bağrırken Mustafa Hoca’nın değişiklik yapma konusunda geç
kalışı bir kez daha topun ağlarımıza gitmesine sebebiyet verdi.
Ceza sahamızda
oluşan karambolde son olarak Titi’nin önünde kalan top, bu oyuncunun vuruşunda
ağlarımıza gitti…
2-2’den sonra skoru
çevirebilmemiz pek olası gözükmüyordu. O direnci gösterebilecek özgüven ve
agresiflik oyuncularımızda yoktu çünkü.
90 dakikanın bitiş
düdüğü gecenin beraberlikle noktalandığını ve Galatasaray’ın üst üste 3.lig
maçından da galibiyetsiz ayrdıldığını haber ediyordu.
Son 3 haftada 7 kez
öne geçip, sadece 2 puanla yetinen, bir başka deyişle 7 puan bırakan
takımımızın, bu durumdan bir hayli etkilenmiş olduğu gerçek. Takımda şu an ki en
büyük problem, ‘’Ya yine kazanamazsak?’’ korkusu bence. Ki bu da beraberinde
ciddi bir özgüven eksikliği yaratır.
Mustafa Hoca’nın
öncelikle takıma kaybedilmiş bu özgüveni yeniden kazandırması gerekiyor. Bunu
başarabildiği takdirde 3 puanlar da ardı ardına gelmeye başlayacaktır çünkü…
Kerem ZÜLFİKAR