24 Ocak 2016 Pazar

Sezon Kafalarda Bitmiş...

   Ligin ilk yarısını zirvenin 10-11 puan gerisinde kapamak, Galatasaray’ın doğasına, genlerine aykırı bir durum elbet. Pek alışık olmadığımız bir tablo yani. Tabi buna sezon ortasında yaşanan teknik direktör değişikliği, yetersiz bir başkan ve beceriksiz bir yönetim kurulu da eklenince ister istemez başarılı bir sezon geçirme isteği, hayalperestlikten öteye gidemiyor…
  Yapılacak yeni transferlerle bir nebze de olsa bazı şeyler değişebilir belki diye umutlanmak istediğimiz şu günlerde, yaşanan onca olumsuzluk yetmezmiş gibi bir de UEFA’dan ceza alacağımız haberinin gündeme düşmesi işleri iyiden iyiye içinden çıkılamaz hale getirdi bizim için…
   Dursun Özbek’e sormak istiyorum; göreve başladığın günden bu yana ‘’Finansal Fair Play’’,‘’Mali Kriterler’’,‘’UEFA gerçekleri’’ vs. deyip deyip durdun. ‘’Çok dikkatli hareket etmemiz lazım.’’,  ‘’Transferde yüksek ücretler ödeyemeyiz.’’ şeklinde cümleler sarf ettin hep. Peki geride kalan 6-7 aylık zaman diliminde neyi düzeltebildin? Ya de neyi yoluna koymaya başladın? Görünen o ki hiçbir şey yoluna girmemiş! Yani her şey iyiye gidiyor masalları, bizleri uyutmak için ortaya atılmış aslı olmayan senaryolarmış!
   Düşünün ki, UEFA tarihinde ilk kez, maddi sıkıntılar yaşayan ve bu doğrultuda gerekli koşulları sağlayabilmek adına birkaç yıl ek süre talep eden bir kulübün yaptığı başvuru reddediliyor!
   Grosskreutz skandalı,  Lynetta Kizer rezaleti ve son olarak yaşanan bu hadise… Dursun Özbek kaç büyük skandala daha imza atacak, bizi daha ne kadar rezil edecek büyük bir merakla bekliyorum!
   Her şeyi kenara bırakıp maça gelecek olursak, şundan artık net olarak eminim ki, gerek Mustafa Hoca gerekse de oyuncular bu sezonu kafalarında bitirmişler artık. Geri kalan 15 haftayı da sadece oynamış olmak için oynayacaklar...
   Mustafa Denizli zaten bütün heyecanını, bütün hırsını yitirmiş. Paraya, pula, şöhrete, başarıya doymuş, 66 yaşına gelmiş, tabiri caizse ununu elemiş, eleğini duvara asmış… Kendisine çok fazla bir şey söylemek istemiyorum ancak, 12.hafta sonunda 7 puan geride aldığı takım, bugün Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın olası galibiyetleriyle 19.hafta itibariyle 13-14 puan fark yemiş olacak. Yani Mustafa Hoca’yla geride kalan 7 haftada aradaki fark 2’ye katlandı demek bunun Türkçe meali…
   Dün sahaya çıkan takımın sağ bekinin Sabri, sol bekinin Hakan Balta oluşu her şeyin özeti aslında. 2007 yazında yaklaşık 8-9 yıllık aranın ardından teknik direktörlüğe geri dönüş yaparak Galatasaray’ın başına geçen 72 yaşındaki Karl Heinz Feldkamp’ın, o sezon ki ideal bekleriydi Sabri ve Hakan Balta. Yaşları 23-24 o zaman. Aradan tam 9 yıl geçmiş, yine teknik direktörlüğe uzun yıllar ara vermiş olan bir başka isim Mustafa Denizli’de Galatasaray çatısı altında göreve tekrar başlamış ve takımın ideal 2 beki yine Sabri ve Hakan Balta... Tabi yaşları olmuş artık 32-33...
   Yapılan onca transfere, alınan onca oyuncuya rağmen hala ve hala Sabri oynuyorsa, büyük umutlarla transfer edilen ve hafta arası Akhisar’la oynadığımız kupa maçında hiç de fena oynamamış olan Martin Linnes 90 dakika boyunca kenarda oturuyorsa, bu takıma bundan sonra kesinlikle sağ bek transferi yapılmasın diyorum ben!
   Yarıştan kopmuş, bu sezon Avrupa Kupaları’na gitmeye hak kazansa bile bu hakkın elinden alınması muhtemel bir takımın oyuncuları ne kadar asılırlarsa maçlara, dün Galatasaray’lı oyuncular da o kadar asıldılar işte. Muslera, Hakan Balta, Denayer, Donk, Selçuk, Burak hepsi birbirinden kötüydü…
   Semih Kaya ile başlanan her karşılaşma 1 oyuncu değişikliği hakkınızı zorunlu olarak kullanmak demektir. Ama son 4-5 yıldaki hiçbir teknik direktörümüz bunu ısrarla anlamadılar, anlayamadılar ne yazık ki…
   Denayer’de müzmin sakat muhtemelen. Sürekli olarak adale sakatlığı yaşıyor çünkü. Manchester City’nin kendisini neden düşünmediği böylelikle ortaya çıkmış oldu. Onun da Semih’ten pek farkı yok anlayacağınız…
   Donk dün Jose Rodriguez gibiydi. Attığı her pas rakibe gitti. Tek bir isabetli pası, olumlu hareketi yoktu. Kendisini Karşıyaka kupa maçında canlı olarak izlemiş ve çok beğenmiştim. Ancak 2 haftadır lig maçlarında beklentilerin altında kalıyor…
   Muslera için de birkaç şey söylemek istiyorum: Geldiği günden beri medyamız, basınımız kendisini övüyor da övüyor. ‘’Şöyle kaleci’’, ‘’Böyle kaleci’’. ‘’Avrupa’nın 3 kalecisinden biri’’, ‘’Dünya’nın 5 kalecisinden biri’’... Herkes kurtardıklarından bahsediyor da yedirdiklerini hiç konuşmuyoruz nedense. Açın son 5 sezonun maç kasetlerini tek tek izleyin, bu 5 sezonda Muslera’nın hatalı yediği en az 30-40 tane gol çıkmazsa, ben de yazı yazmayı bırakıyorum! Bu kadar net konuşuyorum! Kurtarıyor da kurtardıkları bir işe yaramıyor. Sürekli olarak yakıyor çünkü takımı. Geçen sezonki son 3-4 haftalık performansı dışında, Galatasaray’ı ipten aldığı bir maç ya da tek başına kazandırdığı bir karşılaşma hatırlamıyorum ben. Muslera denince hep yaktığı maçlar geliyor aklıma nedense. Bu sezon ki 2 Osmanlıspor maçı da bunların arasına eklenmiş oldu…
   Takımda özgüven, inanç, motivasyon hiçbir şey kalmamış. Öne geçiyoruz, daha gol sevinci yaşarken, santradan atılan uzun pasla topu ağlarımızda görüyoruz. Tıpkı Astana, Antalyaspor ve Beşiktaş maçlarında olduğu gibi…
   Kaç tane maçta öne geçtiğimiz halde skoru koruyamayıp puan kayıplarına razı olduk bu sezon, inanın hatırlamıyorum artık. Koskoca Galatasaray’ı bu hallere düşürenlere yazıklar olsun…
   Bu saatten sonra bu takımın toparlanması imkansız gibi. Sil baştan takım yapmak, o takımın başına da genç, başarıya aç, hırslı, arzulu bir teknik direktör getirmek lazım. Kendisine büyük saygı duymama rağmen Mustafa Denizli’yle olmaz bu iş. Ancak mevcut koşullarda, UEFA ile durum ortadayken nasıl sil baştan takım kurulacak, nasıl iyi oyuncular transfer edilecek, hele hele bütün bunları Dursun Özbek nasıl yapacak, inanın bende bilmiyorum…

                                                                                              Kerem ZÜLFİKAR