5 Kasım 2016 Cumartesi

''Riekerink Bey'' Efsanesi!

 Geçtiğimiz sezonun son bölümünden itibaren hep tek bir nokta üzerinde durdum. 2016/2017 sezonunda yaşanacak ikinci bir fiyaskoyu daha ne Galatasaray camiası ne de Galatasaray taraftarı kaldıramaz! Dolayısıyla da her anlamda yepyeni ve bambaşka bir takım yaratmak zorundaydı yönetim.
 Yapılan transferleri eleştirmek haksızlık olur. Çünkü gerçekten önemli oyuncular katıldı takıma. Üzerine kat be kat koyarak geri dönen Bruma’yı da yeni transfer sayabiliriz hatta. Eldeki oyuncularla yeni gelenleri birleştirince oldukça geniş ve alternatifi bol bir kadro çıktı ortaya. Avrupa Kupaları’nda olmayacağımızı da düşünürsek, lig için her anlamda yeterli ve şampiyonluğu sonuna kadar zorlaması gereken bir kadro var elde. Ancak bu kadroyu yönetecek teknik direktör konusunda ciddi sıkıntılar var ortada!
  Yaz aylarında Fatih Terim’in ismi yüksek sesle Galatasaray’la birlikte anılmaya başlayınca, bazılarının içindeki anlanamaz ve bitmek tükenmez bilmez Fatih Terim nefreti, bir anda bir ‘’Jan Olde Riekerink Efsanesi’’ yaratıverdi. Düşünün ki, 53 yaşına kadar sadece alt yapılarda görev almış, 10-16 yaş arası çocuklara antrenörlük yapmış Riekerink’te, bu işin ordinaryüsü sayılan Ajax kurmaylarının bile göremediği cevheri, Dursun Özbek yönetimi ve Galatasaray’ı taraftarı görüverdi bir anda! Tabi herhangi bir teknik direktöre nazaran maliyetinin oldukça düşük olması, Dursun Özbek yönetiminin bu konudaki tercihinin en önemli nedeniydi! ‘’Nasılsa iyi kadro kurduk, hoca çok iyi olmasa da bir şekilde işi götürür bu takım’’ diye düşündüler. Ancak bir şeyi hesaba katamadılar,  ‘’Ucuz etin yahnisi yavan olur’’ demiş atalarımız!
  Öyleydi böyleydi derken, sezon başladı. Süper Kupa finalinde Beşiktaş’a karşı hiçbir şey oynamadan, tamamen Muslera’nın olağanüstü performansıyla kazanılan bir kupa, Karabük maçında doğru düzgün atak yapmadan 90+6’da Eren’in mucizevi golüyle şansa kazanılmış bir 3 puan ve sonrasında bunun verdiği gazla yine bir şey oynamadan arka arkaya alınan 2-3 galibiyet ‘’Jan Olde Riekerink Efsanesi’’ni, ‘’Riekerink Bey Efsanesi’’ne çevirdi bu sefer.  Öyle ki, insanlar Riekerink’le 8-10 yıllık kontrat yapılması gerektiğine falan inanmaya başladılar. Levent Nazifoğlu sağolsun…
  Tabi şunu fark edemediler, ligin zayıf ekiplerine karşı, futbol oynayamadığı halde, sırf isminin büyüklüğü ile 1-0, 1-0 maçları kazanan Galatasaray, ligin kalbur üstü takımlarına karşı ne denli varlık gösterebilecekti bakalım?
  2 hafta önce içeride kaybedilen Trabzonspor maçı, dün yine içeride bu kez Başakşehir karşısında alınan yenilgi… Sıradaki karşılaşma ise 17 senedir kazanamadığımız Şükrü Saraçoğlu deplasmanı. Sonrasında da Bursaspor’la oynuyoruz. Bu saatten sonra Galatasaray’ın Fenerbahçe ve Bursaspor karşılaşmalarından 6 puan çıkarabileceğine inanan var mı aranızda?
  Geçen hafta ne söylemiştim? Eğer Başakşehir ve Fenerbahçe karşılaşmalarının ikisinden de galibiyet alamazsak, lig bizim adımıza 11.hafta sonunda biter dedim değil mi? Sanıyorum o noktaya doğru gidiyoruz! Peki neden böyle oldu? Onu ‘’Riekerink Bey Efsanesi’’ni yaratanlara soracaksınız!
  Bir teknik direktör düşünün ki, sezon başında takıma transfer edilmiş 8 oyuncudan, 1 tanesini hiç şans vermeden direk kiraya göndermiş, (Ki kiraya gönderdiği Emrah Başsan, Yasin Öztekin’den çok çok daha iyi performans sergiliyor şu an) geri kalan 7 yeni oyuncunun ise sadece 2 tanesini takıma monte edebilmiş. Eren ve Tolga.
  Neredeyse ligin ilk devresi tamamlanacak, Serdar Aziz daha takıma giremedi, De Jong aynı şekilde, Cavanda’nın Sabri’den daha kötü olduğu düşünülüyor, Josue formsuz, Sigthorsson ise muamma…
  10 haftadır defansta ısrarla Carole, Hakan, Chedjou, Sabri ve Semih arasından dördünü tercih eden Riekerink’e sormak istiyorum: Senin bu 5 oyuncun değil miydi geçtiğimiz sezon tarihinin en çok gol yediği sezonunu yaşayan Galatasaray’ın savunma hattını oluşturan isimler? Madem bu kadar iyiydi bunlar, o zaman neden defansa takviye yaptırdın? Serdar Aziz’i Türkiye Kupası maçlarında oynatmak için mi 4.5 milyon Euro + 3 oyuncu verdirip aldırdın? Daha dün Belçika milli takımı’na davet edilen Cavanda’yı madem oynatmayacaktın, eldeki 3 sağ beke rağmen neden sağ bek transferi istedin? Tolga Ciğerci ve Selçuk’tan bu kadar memnundun madem, transferin son günü apar topar vatandaşın De Jong’u neden getirttin İstanbul’a?
  Kendimizi kandırmayalım sevgili Galatasaraylılar. Riekerink oldukça iyi niyetli ve beyefendi bir insan olabilir. Belki Galatasaray’da bazı şeyleri değiştirmiş de olabilir. Ancak kapasite olarak, bilgi olarak Galatasaray’ın ağırlığını kaldırabilecek seviyede değildir! Galatasaray’ın ağırlığını kaldıracak karizmaya da sahip değildir!
  Riekerink belki Gençlerbirliği’nde, Osmanlıspor’da, Bursa da falan iyi işler yapabilir, ancak Galatasaray’da başarılı olma ihtimali yok gibidir. Çünkü kadro çıkarma, oyuna müdahale etme ve doğru oyuncu değişiklikleri yapma konusunda çok büyük eksikleri var. Bunun yanında takıma ofansif anlamda üretken ve etkili bir futbol oynattıramıyor. Ligin 10 haftası geride kaldı, bu 10 haftalık süre zarfında, Galatasaray’ın inanılmaz tempolu oynadığı, rakip üzerinde yoğun bir baskı kurduğu hiçbir karşılaşma hatırlamıyorum! Sadece Bruma’nın ayağına bakıyoruz. Bruma topu alacak, 30-40 metre sürecek, 3-4 tane de adam eksiltecek, biz de pozisyona giricez! Yapmayın Allah aşkına. Koskoca Galatasaray tek 1 oyuncuya bağlı olur mu?
  Gereksiz takıntıları yüzünden, geçtiğimiz sezonun yıldızı Sinan’ı bitirdi. Ligimizin en iyi stoperi Serdar’ı yedek kulübesine mahkum etti. Cavanda’ya güvenmiyor. De Jong’u tercih etmiyor. Anlamsız bir Sabri ve Yasin ısrarı var. Yasin’i yaptığı terbiyesizlikten ötürü mecburi olarak bu hafta oynatamadı ama görürsünüz ilerleyen haftalarda Yasin yine Riekerink’in bankolarından olacaktır.
  Düne gelecek olursak, Galatasaray’ın sahaya çıkışı, maça başlayışı ve 90 dakika boyunca sahadaki görüntüsü, ‘’Biz bu takımı yenemeyiz’’ diye bas bas bağırıyordu resmen. Hayatımda ilk kez Galatasaray’ı mağlubiyeti kafa olarak kabullenmiş gördüm. Gerçekten yazık!
  Karşılaşmanın hiçbir anında hiçbir şekilde agresif oynayamayan, atak yapamayan, pozisyona giremeyen, bunun neticesinde de Başakşehir’in attığı 2 golü izlemekle yetinen takımımız doğal olarak hakettiği bir mağlubiyet almış oldu!
  Trabzonspor maçının ardından ‘’İnşallah bir iş kazasıdır’’ demiştim. Ancak dün akşamki mağlubiyet için aynı şeyi söylemek imkansız. Tek bildiğim şu, Fenerbahçe önünde alınacak mağlubiyet, ligin Galatasaray için bittiği anlamına gelir. Ki Manchester galibiyetinin ardından ciddi anlamda havaya giren Fenerbahçe’yi Kadıköy’de yenebileceğimize hiç ihtimal vermiyorum!
  Evet sevgili Riekerink severler, yarattığınız efsane anca 10 hafta sürdü. Her şeye rağmen bir şeylerin değişme ihtimali az da olsa var. Ancak birilerinin Riekerink’e ciddi anlamda müdahaleler etmesi gerekiyor. Bir kere Serdar Aziz’in artık banko oynaması gerekiyor. Aynı şekilde Cavanda, De Jong ve Podolski’nin de. Takımdan ilk kesilmesi gereken isim de Selçuk’tur! Dün gene yediğimiz ilk gol öncesi topu kaptırdı. Oyunda kaldığı süre boyunca tek bir olumlu hareket yapmadı. Neredeyse her pası rakibe gitti. Sırf ismi Selçuk İnan diye, 5 sezon önce yaptıklarının hatrına bir ömür boyu Galatasaray ilk on birinde yer alacak hali yok!
  Sigthorsson konusunun da acilen netleştirilmesi gerekiyor. Bir an önce takıma kazandırılması lazım. Sakatlığı bu denli ciddiyse eğer  Ocak ayı’nı bile beklemeden yollanmalı! O mevkide Eren çok alternatifsiz kaldı ve bunun verdiği rahatlık performansını bir hayli düşürdü. Ocak ayı’nda o bölgeye mutlak suretle bir takviye yapılması lazım. Tabi halen yarışın içerisinde olursak…

                                                                           e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR