26 Şubat 2013 Salı

Şampiyonluğun Şifresi: Hamit'siz Galatasaray!


  Normalde pek adetim değildir yazılarımda herhangi bir oyuncuyu hedef tahtası olarak göstermek. Düzenli olarak eleştirdiğim hatta bazen çeşitli ithamlara maruz bıraktığım insanlar olmuştur illaki. Ancak direk olarak sorumlu gösterme işini bu akşam ilk ve son kez yapacağım. En azından öyle olmasını ümit ediyorum…
  Yalnız ilk olarak maçtan bahsedelim braz. 90 dakikanın bir analizini yapalım. Sonrasında asma-kesme olaylarına gireriz...
  Kağıt üstünde bakıldığında oldukça kolay bir karşılaşmaya çıkıyordu bugün takımımız. Kendi sahasında, Drogbalı, Sneijderli ve formunun zirvesindeki Burak Yılmazlı kadrosuyla ligin en formsuz ekiplerinden, son 12 lig maçından yalnızca 1 galibiyet çıkarabilmiş Orduspor önünde mutlak favoriydi Galatasarayımız.
  Karşılaşmaya gayet etkili de başladık. Hemen her iç saha karşılaşmasında olduğu gibi ilk düdükle birlikte oyunu rakip yarı alana yığdık. Tabi bu akşam üzerimizde futbol dışı etkenlerin dolaşacağından bi haberdik o sıralar.
  Ortada tehlikenin t’si ya da pozisyonun p’si yokken futbol sahalarında eşine az rastlanabilecek hatta belki de bir daha hiç rastlanamayacak türden bir gol yiyerek  1-0 geriye düştük. Muslera’nın topu oyuna çabuk sokayım derken Selçuk’u nişanlayıp kalesine doğru yönelen meşin yuvarlağı çaresiz bakışlarla izleyişi başlı başına bir trajediydi.
  Bu akla, mantığa sığmayacak golün futbolcularımız üzerinde yarattığı travma koca ilk yarının çöpe gitmesi gibi bir şey oldu. Çünkü şoku bir türlü üstlerinden atamayan futbolcularımız soyunma odasına gidene kadar şuğursuzca dolaştılar sahada. Öyle ki Hakan Balta’nın 45.dakikada yaptığı penaltı yine akla mantığa sığmayacak türdendi.
  Sahaya kaptanlık pazubandıyla çıkan bir milli futbolcunun önüne doğru havalanmış topu koluyla bilnçli olarak düzeltmek istemesi gerçekten açıklanması mümkün olmayan bir şeydi. Herhalde bu da ilk golün yarattığı şokun etkisi diyerek avutmaya çalıştık kendimizi.
  Stancu’nun penaltısı 45 dakikada kaleye tek şut atabilen Orduspor’un soyunma odasına mucizevi bir şekilde 2 farklı üstünlükle gitmesi demekti.
  Devre arasında Galatasaray soyunma odasında yaşananları benim gibi Fatih Terim’i iyi tanıyan herkes az çok tahmin edebilmiştir herhalde. Zaten bundan olsak gerek sahaya tekrar geldiğinde oyuncularımız sanki bambaşka bir hava vardı üzerlerinde.
  Bazen silkinmek için ateşleyici bir şeylerin olması gerekir. Çoğu geri dönüşler bu şekilde gerçekleşmiştir çünkü böylesine maçlarda. Mesela devre arasında karşılaşmanın hakemi Serkan Çınarla tartışan Fatih Hoca’nın tribüne yollanması gibi. Aynı şekilde yardımcı antrenörümüz Hasan Şaş’ın da.
  İkinci 45 dakikanın başlamasıyla birlikte belki de geçen sezondan bu yana göremediğimiz kadar hırslı ve arzulu bir Galatasaray vardı sahada. İlk 15 dakikada 1 gol bulursak bu maçı çeviririz dedim kendi kendime. Çünkü tüm futbolcularımızın kendini buna şartladığı gözlerinden okunabiliyordu.
  57.dakikada Sneijder fitili ateşledi. Bize göre ceza sahası sol çaprazından sağ ayağının içiyle uzak direğe gönderdiği mükemmel plase tüm takımın galibiyet inancını tavana vurdurdu.
  Fakat karşılaşmanın esas kırılma anı 66.dakikaydı. 30 maçtır bu takıma zarardan başka bir şey vermeyen sözde büyük futbolcu Hamit Altıntop yerini Umut’a bırakınca galibiyet kaçınılmaz oldu.
  Umut sahaya ayak basar basmaz Drogba’nın kafayla aşırdığı top sonucu kaleciyle karşı karşıya kaldı. Son dokunuşu direğe doğru tıngır mıngır giderken imdada Burak Yılmaz yetişti. Takipçiliği sayesinde direkten dönen topu tamamlayarak takımına beraberliği getirdi.
   2-2’den sonra yakalanan coşkuyla bu maçın dönmemesi imkansızdı artık. Öye ki sahada Galatasaray kasırgası esmeye başlamıştı.
  70’te Burak Yılmaz bir kez daha çıktı sahneye. Orduspor ceza sahası içinde havalanan topa yaptığı mükemmel kafa vuruşu Türk Telekom Arena tribünlerini kendinden geçirdi. Hatta Abdurrahim Albayrak’ı, Fatih Hoca’yı ve Hasan Şaş’ı da …
  İki devre arasında böylesine bir uçurum olacağını ya da daha doğrusu ikinci devredeki mükemmel Galatasaray’ı kimseler tahmin edemezdi herhalde.
  78’de kapanış golümüz Selçuk’tan geldi. Sneijder’e nazire yaparcasına mükemmel bir plase de o gönderdi. Bu geceki 3.jeneriklik golümüzdü Selçuk’un golü…
  Son 10 dakikayı Barral’ın Drogba’yla çarpışıp hastanelik olması sonucu 1 kişi eksik oynayan Orduspor önünde farkı daha da açacak pozisyonları bulduysakta bunları değerlendiremedik ve geceyi 4-2’yle noktaladık.
  Açıkçası çok kolay geçecek gibi başlayıp sonrasında kabusa dönen bu karşılaşmayı 4 golle kazanmak tek kelimeyle mükemmel oldu. Ayrıca Sneijder ‘in ilk golünü atması, Selçuk’un da uzun bir aradan sonra gol bulması bizler adına diğer mutluluk unsurlarıydı.
  İşte Galatasaray-Orduspor karşılaşmasının hikayesi, 90 dakikanın özeti yukarıda anlattığım şekildeydi. Şimdi başlıkla başlayıp, giriş paragrafında devam ettirdiğim esas konumuza dönme zamanı. Konu kısa ve öz. Sadece iki kelime. Hamit Altıntop!
  Bir futbolcu düşünün ki, sezon başında dünya devi Real Madrid’den yaklaşık olarak yıllık 10 milyon TL gibi bir maliyetle transfer ediliyor. Sonrasında bu futbolcu sezonun bu akşama dek oynanan tüm karşılaşmalarında banko ilk 11 oynuyor. Fakat geride kalan 6 aylık süreçte takımına zarar ziyandan başka bir şey vermiyor.
  Evet sevgili Galatasaraylılar bu akşam bu sezon bazında belki de 10.kez kanıtlandığı üzere takımımızın aylardır gösterdiği vasatı aşamayan performansının baş mimarı Hamit Altıntop’tur.
  Hamit Altıntop yetenekleri oldukça kısıtlı olduğu halde, top tekniği vasat denebilecek bir seviyede olduğu halde, kendini dünyanın sayılı yeteneklerinden biri olarak gören, sahada takımı için değil kendisi için oynayan, kısacası Galatasarayımız’a en ufak bir faydası dokunmayan, haybeye senede 10 milyon TL’yi cebe indiren bir futbolcudur.
  Bu oyuncumuz geride kalan 6 ay boyunca, takımımızın hızını kesmek,  atağa kalktığımız anlarda gereksiz yere topu ayağında tutup rakip savunmaya yerleşme imkanı tanımak, olur olmaz yerlerden dağlara taşlara giden amaçsız şutlar göndermek ve de en önemlisi kalçasını rakibe dayayıp çizgiye dönüp sıkışmak, sonrasında da topu kaptırmak dışında hiçbir şey yapmamıştır.
  Hamit Altıntop sadece ve sadece her sezon alacağı 10 milyon TL’lik astronomik ücret için Türkiye’ye gelmiş, Galatasaray’ın başarıları ya da başarısızlıkları umrunda bile olmayan etik değerleri yoksun bir futbolcudur.
  Onun sahada olduğu süre zarfındaki Galatasarayla, sahada olmadığı süre zarfındaki Galatasaray bugün çok net bir şekilde görülmüştür. Dolayısıyla neredeyse 30 maçtır bitmek tükenmek bilmeyen bir ısrar ve  çoktan noktalanması gereken bir umutla kendisini oynatan Fatih Hoca’ya da artık birilerinin bu gerçekleri göstermesi gereklidir.
  Hamit Altıntop’tan Galatasaray’a en ufak bir fayda dahi yoktur. Hiçbir zaman da olmayacaktır. Bundan ötürüdür ki de, takımımıza her hafta biraz daha fazla zarar veren, ataklarımızı kendi egolarını tatmin etmek adına harcayan, takımımızı takım oyununda uzaklaştıran, duran toplarımızı sürekli olarak heba eden bu şahıstan bir an önce, en acilinden kurtulmak gerekmektedir. Çünkü şampiyonluğun parolası bu akşam da görüldüğü üzere Hamit’siz Galatasaray’dan geçmektedir. İddia ediyorum Hamit Altıntop’un ilk 11’den kesildiği gün Galatasaray takımı şaha kalkacaktır. Galatasaray’ın menfaatleri için de Hamit Altıntop bir an önce takımdan kesilmelidir. Unutulmasın ki burası Galatasaray Spor Kulübü’dür, Hamit Altıntop’u Kazanma Kulübü değil. Dolayıyısıyla da asıl olan Galatasaray ve Galatasaray’ın menfaatleridir!

                                                            e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR