23 Şubat 2014 Pazar

Akıllar Chelsea'de

 
 Şüphesiz, oldukça yoğun ve zorlu bir takvimin içine girdi takımımız. Bugün Beşiktaş'la oynadık, Çarşamba Chelsea ile oynuyoruz, hafta sonu da Rize’ye gidiyoruz. Tabi ilerleyen günlerden Chelsea ile rövanştı, Ziraat Türkiye Kupası’ydı derken daha da sıkışacak bu fikstür.
  Doğruyu söylemek gerekirse Şampiyonlar Ligi haftasından bir önceki ve bir sonraki maçlar hemen her takım için zordur. Hele hele geçen hafta 2.lik koltuğunu kaptırdığınız ezeli rakibinizle oynamak başlı başına bir konsantrasyon ister.
  Açıkçası bu akşama dair mağlubiyet gibi bir ihtimal hiç geçmedi aklımdan. ‘’Kazanırız, olur da kazanamazsak da kaybetmeyiz.’’ diye düşündüm hafta boyunca. Ne mutlu ki yanılmadım. Evet belki iyi oynamadık, belki fazla üretken olamadık, belki derbi havasından uzaktık ama öyle veya böyle hem 3 puanı cebimize koyduk, hem de 2.lik koltuğunu yeniden devraldık.
  Az önce de belirttiğim gibi bugün derbi havasından oldukça uzak bir karşılaşma izledik. Tatsız-tutsuz, orta alan mücadelesi şeklinde bir maç oynandı. 2 takım da tabiri caizse ‘’kör dövüşü’’ yapar gibiydi. Beşiktaş topa daha fazla sahip olan ve oyunu biraz daha fazla rakip yarı alana yığabilen taraftı sadece. Ancak buldukları net pozisyon sayısı 1 bilemedin 2 taneydi.
  Buna karşılık tempoyu yükseltmeyen, işi rölantide götüren, çok fazla yüklenmeyen bir Galatasaray vardı sahada. Böyle götürdüğünüz bir maçı ya duran toptan atacağınız bir golle kazanırsınız ya da rakip savunmanın yapacağı bireysel bir hatayla. Bizim şansımıza her ikisi tek pozisyonda birleşti. Dany’nin Veysel’e bir hayli kontrolsüz girişi penaltıyı getirdi, Selçuk’ta çok net bir plaseyle topu ağlara gönderdi.
  Akılların Chelsea’da olduğu, oyuncularımızın güçlerini oraya sakladığı şüphesizdi. Dolayısıyla bu akşam adına hiçbir oyuncumuz hakkında olumsuz yorum yapmayacağım. Hee ‘’Kimi beğendin?’’ diye sorarsanız, ilk 45’te Alex Telles ve maçın tamamında Semih Kaya başarılı bulduğum isimlerdi. Telles özellikle ofansif anlamda çok etkili bir bek. Bu demek değil ki savunması zayıf. Rakibini de kolay kolay geçirmiyor. Ancak hücumda daha etkili olduğu bir gerçek. Tabi geliştirmesi gereken yönleri yok değil. Özellikle çizgiye indikten sonra biraz daha etkili ortalar yapabilirse, Galatasaray’ın yıllardır kanayan yarası olan sol bek sıkıntısına kökten çözüm olacaktır.
  Oyuncularımızı eleştirmeyeceğim dedim ancak aynı şeyi karşılaşmanın hakemi Cüneyt Çakır için söyleyemeyeceğim. Gerçekten çok kötü maç yönetti. Bizden Melo’yu, Beşiktaş’tan da geçen sezonki maçta olduğu gibi Veli ve Necip’i mutlak suretle oyundan atması gerekirdi. Fakat 3 isme de 90 dakikayı tamamlatarak tam anlamıyla bir fiyasko yarattı bende.  Özellikle Veli Kavlak resmen tekme atmak için çıkmış sahaya. Bıkmadan, usanmadan her pozisyonda vurdu. Baktı ki tekmelerine herhangi bir ceza yok, dozajı daha da arttırdı. Açıkçası böylesine anti futbol yanlısı oyuncuların bu ligde hele hele Beşiktaş gibi büyük bir camiada hiçbir şekilde yeri olmamalı diye düşünüyorum…
  Sonuç itibariyle önemli olan galip gelmekse ve takımımızda bir şekilde bunu başardıysa bize de bu durumdan mutluluk duymak düşer. Neticede önemli bir karşılaşmaydı bizim adımıza. Şimdi önümüzde önem derecesi çok daha yüksek olan başka bir karşılaşma var. Bu kez yabancı sınırlamasının olmayacağını düşünür ve hiç sakatımız olmadan karşılaşmaya hazırlanacağımızı da hesaba katarsak, Mancini’nin bu sefer hiçbir bahanesi olamayacağını ve 50 bin taraftarının desteğini arkasına alacak Galatasaray’ın turun olmasa bile maçın FAVORİSİ! olduğunu vurgulayarak Çarşamba akşamını büyük bir sabırsızlıkla beklemeye başlıyorum…

                                                                     e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR