17 Şubat 2014 Pazartesi

No DeplasMANCINI!

 
 Gecenin tek kelimeyle özeti: haketmedik… İlk 10 dakikalık bölümü saymazsak şayet geriye kalan 80 dakika boyunca oyunun hiçbir anında, sahanın hiçbir bölümünde galibiyeti hak eden bir Galatasaray yoktu bugün. Maçı kazanmak adına hiçbir şey yapmadı oyuncularımız.
  Nasıl ki son 2 maçımızda ‘’11 oyuncumuzun 11’i de iyiydi’’ dediysek, bugün de 11 oyuncumuzun 11’i de kötüydü. Sezon başından beri her hafta takımın en iyisi olan Melo bile tanınmaz haldeydi. Selçuk, Sneijder, Drogba…
  Drogba zaten haftalardır takıma hiçbir şey vermeden oynuyor. Mesela Burak’da fazla bir şey yapmıyor çoğu maçta ancak en azından gol atıyor. Drogba’da böyle bir şey de yok. Gol atma yeteneğini de yavaş yavaş kaybetmeye başladı artık. Tamam çok büyük oyuncuydu, kariyeri tartışılmaz ama her güzel şey gibi Drogba’nın da görkemli kariyerinin sonuna geldiği apaçık ortada. Bence daha fazla diretmenin anlamı yok bazı şeyler üzerinde. Sezon sonu kendisine teşekkür edilmeli ve güzel bir plaket verilerek yollar ayrılmalı. Yıllık 5 milyon euro gibi bir rakama 2 yıllık kontrat yapmak gerçekten çok mantıksızca bir hareket olur. Çünkü bu saatten sonra Drogba’nın bundan fazlasını verebilmesi ne yazık ki mümkün değil. Bilakis her sezon biraz daha geriye gidecektir. En basiti geçen sezonla bu sezon arasındaki farka bakabilirsiniz. 
  Drogba’yı bir kenara bırakıp takıma dönelim. Haftalardır üzerine basa basa söylüyorum; bu sezon Galatasaray’ı içeride kolay kolay kimse yenemez bu ligde. Fenerbahçe ve Beşiktaş’ta dahil buna. Ancak aynı Galatasaray’ın 3 puan çıkarabileceği deplasman sayısı 2 ya da 3’ü geçmez.
  Ne acıdır ki, Kayseri’nin küme düşmesi neredeyse kesinleşmiş 2 temsilcisi haricinde İstanbul sınırları dışında hiç kimseyi mağlup edemedi bu takım... Peki bunun sorumlusu kim? Ben değilim herhalde. Takımın başında kim varsa o.  Yani Mancini. Mesela bugünkü maça bakalım: Gayet iyi başlamışız, rakip üzerinde baskı kurmuşuz, pres yapıyoruz. Bunun neticesinde de 7.dakikada golü bulmuşuz. Arkamıza yaslanıp rahat rahat takımımızın keyifli oyununu seyredeceğiz derken, kenardaki zati muhterem durup dururken takımı geri çekti, tempoyu düşürün dedi ondan sonra da bambaşka bir maç çıkıverdi ortaya...
  Bir kere bu adamda zerre kadar teknik direktörlük öngörüsü olsa, göreve geldiği günden bu yana skorun üstüne yatmaya kalktığı bütün karşılaşmalarda bu takımın bunu beceremediğini ve sonuç olarak sahadan beraberlik ya da mağlubiyetle ayrıldığını şimdiye kadar yüz bin kere görmüştü!
  Olmayacak arkadaşlar. Zorlamanın manası yok. Mancini’yle bu iş olmayacak! 5 sene de bu takımın başında kalsa, 10 sene de zaman tanısanız, inanın bana bundan öte bir şey olmayacak. Çünkü bu adamla Galatasaray’ın beklentileri, vizyonları, istekleri hepsi birbirine 180 derece zıt. İtalya Serie A ya da İngiltere Premier Ligi’nde mücadele etmediğimizin farkında değil bir kere. Sadece kendi sahandaki maçları kazan, deplasmanlarda da önce 1 puanı garantile, olur da bir şekilde 3 koparırsan bunu başarı say! Yok böyle bir dünya. Sen Galatasaray’ın teknik direktörüysen kardeşim, içeride-dışarıda farketmeden önüne geleni vurup yollamak zorundasın! İki iki daha dört!
  Birileri çıkıp Mancini’ye şampiyon olmak için arada deplasmanlarda da galip gelmek gerektiğini anlatmaz ve ilerleyen sezonlarda da kendisiyle devam edilirse, bir zamanların Beşiktaş’ı gibi ‘’Şerefli ikincilikler takımı’’ mertebisinde buluveririz kendimizi!
  Hala kaybedilmiş hiçbir şey yok. Puan farkı benim için 3. Türk Telekom Arena’dan Fenerbahçe’nin 3 puanla çıkabileceğine bunca şeye rağmen hiç ihtimal vermiyorum. Tren kaçmadan birilerinin devreye girip ama gazla, ama başka bir şeyle bu takıma deplasmanlarda da galip gelme alışkanlığını kazandırması lazım acilen. Bunu yapacak kişinin Mancini’nin olmadığı ortada. Hee ‘’Kim yapacak peki?’’ derseniz, onu da Fatih Hoca’yı, Abdurrahim Albayrak’ı, Ali Dürüst’ü gözünü kırpmadan aforoz etmeyi bilen Ünal Aysal düşünüversin bir zahmet…

                                                           e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR