27 Şubat 2014 Perşembe

Mancini'yle Bu Kadar!

  Başlık herşeyi anlatıyor aslında. Bu takım yaklaşık 5 aydır sadece kağıt üstünde teknik direktör sıfatını taşıyan bir şahıs tarafından idare ediliyor ne yazık ki. Rakip analizi, oyuna dair öngörü, taktik-teknik bilgi ve oyun okuma becerileri neredeyse 0 olan bir şahıs tarafından…
  Galatasaray takımı tarihinin en önemli karşılaşmalarından birine çıkıyor bu akşam. Turun olmasa bile kendi sahasında 50 bin taraftarının muhteşem desteğiyle oynayacağı için maçın mutlak favorisi. Ancak bir adam çıkıyor sahneye (Roberto Mancini) ve herşeyi berbat ediyor…
   Sokakta mahalle maçı yapan 10 yaşındaki çocukları çevirip sorsanız ‘’Galatasaray bu maçı nasıl kazanır?’’ diye. ‘’Orta sahada üstünlüğü ele geçirebilirse şayet kazanabilir abi’’ diye yanıt verir emin olun birçoğu. Çünkü o çocuklar bile Mancini’den daha iyi biliyor futbolu! Peki Mancini ne yapıyor böylesine hayati bir karşılaşmada? ‘’Fatih Terimcilik’’ oynamaya kalkıyor nedenini kendi de bilmediği bir şekilde. Aylardır Antalyaspor’a, Konya Torku’ya, Karabük’e karşı bile kontrollü futbol oynayan beyefendinin canı bugün bir anda hücum yapmak istiyor. Chelsea gibi bir ekibe karşı Drogba-Burak, arkalarında da Sneijder-Hajrovicle başlıyor karşılaşmaya. Hem de 35’lik emektar yıldızlar gibi oynayan, temposuz, ağır Hajrovicle…
  Ondan sonra ne oluyor peki? İlk 15-20 dakika Chelsea ‘nin Galatasaray’ı kendi yarı alanına hapsettiği, hatta Hajrovic’in oynadığı sağ kanadın kevgire döndüğü bir oyun izliyoruz. O bölümde doğal olarak golü de yiyoruz tabi. Ondan sonra nasıl bir hata yaptığının farkına varıyor Allah’tan da, Hajrovic-Yekta değişikliği ile en azından 2.bir tarihi farkın önüne geçiyor.
  Sonra devre arasında ne yapıyor peki? Yine kendisinin de nedenini bilmediği bir şekilde yedek bıraktığı Semih Kaya’yı oyuna alarak, maçın son bölümü için sadece 1 hamle şansı bırakıyor. Hazard gibi, Torres gibi, Schürrle gibi oldukça süratli hücumcularla maça başlayan bir Chelsea’ye karşı, Hakan Balta ve Chedjou gibi 2 ağır savunmacıyla oynamaya kalkmak, takıma yapılan bir ihanettir! Hele hele elinizde son haftaların en formda isimlerinden Semih Kaya gibi bir stoper varken…
  Tabi yanlışlardan dönülünce ister istemez ortaya bambaşka bir Galatasaray çıkıveriyor 2.devrede. Rakibin üzerine daha sağlam gidebilen, geride daha az boş alan bırakan, orta alanda başabaş oynamaya başlayan, bunun neticesinde de rakip kaleye daha fazla gidebilen bir Galatasaray.
  Hal böyle olunca ne ilginçtir, gol de geliyor mesela! Hatta 1-1’den sonra belli bölümlerde rakip kendi yarı alanına da hapsedilebiliyor! Hee 2 gelmiyor neticede ama en azından sahada ezilmiyor, rakiple kora kor oynuyor Galatasaray!
  Sonra karşılaşmanın son düdüğü geliyor ve 1-1’e razı oluyoruz. Tur şansı da %10 seviyelerine iniyor tabi. Kendimizi kandırmanın manası yok. Bizim bu takımı orada yenebilmemiz, ya da 2-2, 3-3 gibi beraberlikler yakalayabilmemiz mucizelere bağlı. Bunun böyle olduğunu oyuncularımız da biliyor, yönetimimiz de biliyor, Mancini’de biliyor. Hele hele karşı takım Jose Mourinho’nun takımıyken…
  Gecenin en ilginç anektodu ise maçtan sonra basın toplantısında yaşanıyor. Mancini artık kendisi de daha fazla dayanamıyor ve futbolu bilmediğini alenen gözler önüne sermek istiyor. ‘’Yekta ile başlamayı düşündüm ancak çok ofansif olur diye vazgeçtim’’ demeci verip karşılaşmaya Hajrovicle başlamış olan bir teknik direktörün futboldan ne kadar anladığını siz düşünün işte. Bunun üzerine konuşmak ise bizler için sadece ve sadece vakit kaybı olur. Dolayısıyla bu futbol cahili şahıs için daha fazla kendimi yormanın ya da üzmenin manası olmadığını düşünüyorum. En yakın zamanda İtalya Milli Takımı’ndan teklif alması için de dualara başlıyorum. Başka türlü kurtulamayacağız çünkü bu adamdan…

                                                           e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR