Başlık herşeyi anlatıyor aslında. Bu takım yaklaşık 5 aydır
sadece kağıt üstünde teknik direktör sıfatını taşıyan bir şahıs tarafından
idare ediliyor ne yazık ki. Rakip analizi, oyuna dair öngörü, taktik-teknik
bilgi ve oyun okuma becerileri neredeyse 0 olan bir şahıs tarafından…
Galatasaray takımı
tarihinin en önemli karşılaşmalarından birine çıkıyor bu akşam. Turun olmasa
bile kendi sahasında 50 bin taraftarının muhteşem desteğiyle oynayacağı
için maçın mutlak favorisi. Ancak bir adam çıkıyor sahneye (Roberto Mancini) ve
herşeyi berbat ediyor…
Sokakta mahalle
maçı yapan 10 yaşındaki çocukları çevirip sorsanız ‘’Galatasaray bu maçı nasıl
kazanır?’’ diye. ‘’Orta sahada üstünlüğü ele geçirebilirse şayet kazanabilir abi’’
diye yanıt verir emin olun birçoğu. Çünkü o çocuklar bile Mancini’den daha iyi
biliyor futbolu! Peki Mancini ne yapıyor böylesine hayati bir karşılaşmada? ‘’Fatih Terimcilik’’
oynamaya kalkıyor nedenini kendi de bilmediği bir şekilde. Aylardır Antalyaspor’a,
Konya Torku’ya, Karabük’e karşı bile kontrollü futbol oynayan beyefendinin canı bugün bir anda hücum yapmak istiyor. Chelsea gibi bir ekibe karşı Drogba-Burak, arkalarında da Sneijder-Hajrovicle
başlıyor karşılaşmaya. Hem de 35’lik emektar yıldızlar gibi oynayan, temposuz,
ağır Hajrovicle…
Ondan sonra ne oluyor peki? İlk 15-20 dakika
Chelsea ‘nin Galatasaray’ı kendi yarı alanına hapsettiği, hatta Hajrovic’in
oynadığı sağ kanadın kevgire döndüğü bir oyun izliyoruz. O bölümde doğal olarak
golü de yiyoruz tabi. Ondan sonra nasıl bir hata yaptığının farkına varıyor
Allah’tan da, Hajrovic-Yekta değişikliği ile en azından 2.bir tarihi
farkın önüne geçiyor.
Sonra devre arasında
ne yapıyor peki? Yine kendisinin de nedenini bilmediği bir şekilde yedek
bıraktığı Semih Kaya’yı oyuna alarak, maçın son bölümü için sadece 1 hamle şansı
bırakıyor. Hazard gibi, Torres gibi, Schürrle gibi oldukça süratli hücumcularla
maça başlayan bir Chelsea’ye karşı, Hakan Balta ve Chedjou gibi 2 ağır
savunmacıyla oynamaya kalkmak, takıma yapılan bir ihanettir! Hele hele elinizde
son haftaların en formda isimlerinden Semih Kaya gibi bir stoper varken…
Tabi yanlışlardan
dönülünce ister istemez ortaya bambaşka bir Galatasaray çıkıveriyor 2.devrede.
Rakibin üzerine daha sağlam gidebilen, geride daha az boş alan bırakan, orta
alanda başabaş oynamaya başlayan, bunun neticesinde de rakip kaleye daha fazla
gidebilen bir Galatasaray.
Hal böyle olunca ne
ilginçtir, gol de geliyor mesela! Hatta 1-1’den sonra belli bölümlerde rakip
kendi yarı alanına da hapsedilebiliyor! Hee 2 gelmiyor neticede ama en azından
sahada ezilmiyor, rakiple kora kor oynuyor Galatasaray!
Sonra karşılaşmanın
son düdüğü geliyor ve 1-1’e razı oluyoruz. Tur şansı da %10 seviyelerine iniyor
tabi. Kendimizi kandırmanın manası yok. Bizim bu takımı orada yenebilmemiz, ya
da 2-2, 3-3 gibi beraberlikler yakalayabilmemiz mucizelere bağlı. Bunun böyle
olduğunu oyuncularımız da biliyor, yönetimimiz de biliyor, Mancini’de biliyor.
Hele hele karşı takım Jose Mourinho’nun takımıyken…
Gecenin en ilginç
anektodu ise maçtan sonra basın toplantısında yaşanıyor. Mancini artık kendisi de
daha fazla dayanamıyor ve futbolu bilmediğini alenen gözler önüne sermek istiyor.
‘’Yekta ile başlamayı düşündüm ancak çok ofansif olur diye vazgeçtim’’ demeci
verip karşılaşmaya Hajrovicle başlamış olan bir teknik direktörün futboldan ne
kadar anladığını siz düşünün işte. Bunun üzerine konuşmak ise bizler için
sadece ve sadece vakit kaybı olur. Dolayısıyla bu futbol cahili şahıs için daha
fazla kendimi yormanın ya da üzmenin manası olmadığını düşünüyorum. En yakın
zamanda İtalya Milli Takımı’ndan teklif alması için de dualara
başlıyorum. Başka türlü kurtulamayacağız çünkü bu adamdan…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR