Son zamanlarda almaya başladığımız başarılı sonuçlar, geçen
hafta Bursaspor maçında oynanan mükemmele yakın futbol ve elde edilen farklı
galibiyet, son 4-5 resmi karşılaşmada da alışılagelmişin dışına çıkarak kalemizi
gole kapamış oluşumuz, bu akşam Eskişehirspor karşısına mutlak favori olarak
çıkarıyordu bizi.
‘’Her maça farklı
onbir, her maça farklı sistem’’ anlayışından kati suretle ödün vermeyen dahi
hocamız! ‘’6 atan takımı bile bozarım ben arkadaş!’’ zihniyetiyle yine değişik
bir kadro yapısıyla sürdü takımı sahaya. Bursa maçında müthiş oynayan, bir gol
atıp bir de asist yapan Eboue kendini tribünde buluverdi mesela... Onun yerine,
haftalardır kadroda olmayan ve yokluğunda ne tesadüftür ki takımın çıkışa
geçtiği! Chedjou ilk onbirdeydi. Yenilerden ise Alex Telles ve Izet Hajrovic
forma şansı yakalamıştı sadece.
4-2-3-1, 4-4-2,
3-5-2, 4-3-3 derken bugün de 4-5-1 deneyelim bakalım dedi Emporio Mancini. Sağ
bek Sabri, Sol bek Alex Telles, stoperler Chedjou ve Hakan Balta. Orta sahanın
sağında Hajrovic, solunda Sneijder, göbekte Ceyhun-Melo-Selçuk. İleride de tek
santrafor Burak.
Tabi orta sahanın
kalabalık oluşu, karşılaşmanın ilk 5 dakikasında yaptığımız insan üstü presin
baş etkeniydi. Topu ayağına alan Eskişehirli her oyuncuya bizden en az 2 kişi
basıyordu. Doğal olarak bu öldürücü pres golü de beraberinde getirdi. Melo’yla
başlayan atakta Hajrovic’in Selçukvari ara pası Burak’ı Boffinle karşı karşıya
bıraktı. Burak’ta Boffin’in altından topu ağlara gönderdi.
Böylesine mükemmel bir
oyun başlangıcı ve erken gelen gol, yine bir ‘’fark’’ beklentisi içine soktu
beni. Nitekim ardı ardına yakaladığımız fırsatlarda Burak’ın klasikleşen beceriksizliğinin
kurbanı olduk! Özellikle uzun süre penaltı diye itirazda bulunduğu pozisyon
için ben de Cüneyt Çakırla aynı görüşteyim. Kaleci Boffin’in Burak’a en ufak
bir müdahalesi söz konusu değildi orada. Burak topu kalecinin üzerinden
aşırtayım derken ıska geçti, sonra da kendini yere bıraktı. Her şeyin özeti bu...
Dakikalar 32’yi
gösterirken aylar sonra bir duran toptan gol bulduk. Ceza sahası sol
çaprazından kazandığımız serbest vuruşta Sneijder kale sahasına iyi kesti, boş
kalan Chedjou’da güzel bir kafa vuruşuyla aradaki farkı 2’ye çıkardı. Herhalde
geldiği günden bu yana takıma katkısının olduğu 3.maç falandır bu Chedjou’nun!
Devre 2-0’la
geçilince ikinci 45’de tempo düşüreceğimizi az çok tahmin ettim ancak bizleri
uyutacaklarını hiç düşünmedim! Öyle ki,
koca ikinci yarıda hiçbir şey yapmayan bir Galatasaray vardı sahada.
Resmen ‘’bitse de gitsek’’ modundaydı tüm takım. Oyunu rölantiye alıp dakikaların
geçmesini beklediler sadece. Durum böyle olunca da Eskişehirspor ister istemez
bazı şanslar buldu. Neyse ki o anlarda da Muslera çıktı sahneye.
Duraklama dakikaları
oynanırken kapanışı yapmak için golcüler sahnedeydi. Burak Yılmaz asisti
yaptı, Umut Bulut’da golü attı. Bu aynı zamanda Umut’un bu sezonki ilk lig
golüydü. Bundan ötürü de takım arkadaşları tarafından coşkuyla kutlandı.
Son dönemlerde Mancini’ye
rağmen çıkışa geçen bir Galatasaray var ortada. Özellikle kolay gol yeme
alışkanlığını terk eden, hatta gol yemeyen bir Galatasaray. Bunun yanında da
tek farklı galibiyetlerden bol gollü galibiyetlere terfi eden bir Galatasaray.
Eğer iç sahadaki bu başarılı tabloyu bir şekilde deplasmanlara yansıtmayı da başarabilirsek,
Nisan ayı’nda şampiyonluğun en büyük favorisi konumuna geliriz diyor ve bu
akşamlık olayı noktalıyorum.
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR