3 Ekim 2014 Cuma

Mancini'nin Halefi!

 Sezon başında yapılan Mancini-Prandelli değişikliği şüphesiz yeni bir heyecan yeni bir başlangıç yaratır diye düşünmüştük. Ancak geride kalan birkaç aylık süreçte geçen sezona oranla pozitif hiçbir farklılık göremedim ben. Hatta tam tersine her geçen gün biraz daha geriye giden bir Galatasaray var ortada. Tabi gelinen şu noktanın en büyük sorumluları kaçma hazırlıkları yapan Ünal Aysal ve yeni yönetimin muhtemelen görevine son vereceği Cesare Prandelli!
  Öylesine büyük bir Galatasaray sevdalısıdır ki Ünal Aysal, sırf içindeki bu Galatasaray sevdasından zirveye çıkmış takımı bu noktalara getirdi! Öylesine değer verir ki Galatasaray’a, sırf bu yüzden koca kulüp yalınızca ona ait olsun,  onun olsun istedi ve tek adam olmaya kalktı! Öylesine düşünür ki Galatasaray’ı, aşırı iyi niyetinden İmparator Fatih Terim’in görevine son verip İtalya’da iş bulamayan 2.sınıf teknik direktörlere bu kulübün kapılarını açtı! Öylesine büyük hizmetler verdi ki Galatasaray’a, gözü hiç arkada kalmadan, vicdanı son derece rahat bir şekilde, içi huzur dolu olarak benden bu kadar diyebildi! Sadece tek bir şey söylemek istiyorum, bundan sonra hayatının hiçbir noktasında yolun asla ve asla Galatasarayla kesişmez inşallah Sayın Aysal! Çünkü bu kulüp 109 yıllık tarihinde senin kadar egoist, senin kadar bencil, senin kadar kibirli, senin kadar işgüzar ve senin kadar Galatasaray’dan uzak bir başkanı kesinlikle görmemişti. Umarım bundan sonra da görmez!
   Maça gelecek olursak, ligde oynadığı tüm karşılaşmalarda rakip kim olursa olsun en az 4-5 tane %100’lük pozisyon veren ancak rakip forvetlerin gerek yetersizliği gerekse de beceriksizliği sayesinde tarihi farklardan kurtulan takımımızın oynayacağı ilk ciddi ekip karşısında madara olacağının hemen hepimiz farkındaydık. Hatta uzun zamandır ‘’Arsenal ya da Dortmund’a karşı bu kadar pozisyon verirsek silindir gibi geçerler üzerimizden.’’ görüşümü paylaşıyordum etrafımdakilerle. Nitekim haklı da çıktım.
  Manchester United’dan neredeyse kuyruğuna tenekeler bağlanarak yollanan Wellbeck’in hat trick yaparak yıldızlaştığı bir karşılaşmadan bahsediyoruz bilmem farkında mısınız? Bir zamanlar Rosenborglu Sigurd Rushfeldt’i, Chelsea’li Tore Andre Flo’yu yıldız yaptığımız gibi tıpkı…
  Geçen hafta sonu oynadığımız Sivas maçında’da 3-5-2’yi deneyen ancak bana göre bundan hiçbir verim alamamış olan bir teknik direktörün 4 gün sonra hele hele Arsenal deplasmanındayken aynı şeyi bir kez daha uygulamaya koyması ‘’futbol bilmezliğin’’ daniskasıdır!
  Hali hazırda avrupa’nın en iyi 3-5 on numarasından biri olan Sneijder’den ön libero yaratmaya kalkmak, elindeki ön liberonun kralı Melo’yu da stopere çekmek, 5 milyon euro’ya yakın bir bonservis bedeliyle transfer edilen Tarık’ı yedek soyundurup haftalardır kapasitesinin ve yeteneklerinin ne kadar sınırlı olduğunu defalarca kez görmüş olduğumuz Veyselle maça başlamak, 3 sezondur ‘’Galatasaray’da ne işi var bunun?’’ sorusunu defalarca kez kendime sorup hiçbir yanıt bulamadığım Yekta’yı banko oyuncu haline getirmek, hangi aklın, hangi mantığın ve hangi futbol mantalitesinin dışa vurumudur bunu Prandelli bana izah etsin lütfen?
   Dünya üzerinde Juventus dışında 3-5-2 oynayan bir takım var mı Allah aşkına? Belli ki Prandelli’nin futbol görüşü 25 sene geriden geliyor. Onu da bir kenara bırakalım, geçtiğimiz sezonlarda da defalarca kez söyemişimdir bunu; Galatasaray’ın tarihe damga vurduğu tüm dönemlere bakalım, hep 4-4-2 ile yakalamıştır başarıyı. Hadi Londra deplasmanında bunu denemek size fazla cesurca geliyor diyelim, o zaman bir forvet eksiltip ortayı 5’lersin kimseler de sana bi şey demez. Ama 3-5-2’yi Galatasaray şu oyuncu kadrosuyla değil Arsenal, bizim ligin en zayıf takımlarından birine karşı da oynasa başarılı olamaz kardeşim!
  Eboue ve Sabri’nin kadro dışı bırakılıp Veysel gibi az önce de belirtmiş olduğum gibi kapasitesi ve yetenekleri son derece sınırlı bir oyuncunun ilk 11’in vazgeçilmezi haline geldiği bir takım bana göre büyük takım hüvviyetine asla sahip olamaz. Eboue ve Sabri’yi de boşverdik diyelim, Veysel’den 3 gömlek iyi futbolcu olan Tarık’ın günahı ne?
   Yekta’nın sürekli şans bulduğu bu takımda, Furkan Özçal, Emre Çolak, Hamit Altıntop ya da Umut Gündoğan olsanız ne düşünürsünüz mesela? Bu saydığım 4 ismin hiç biri Yekta’dan aşağı değil çünkü. Hatta hepsinin de Yekta’dan çok daha artıları var bana göre.
   Aynı şekilde Dzemaili gibi ne yapmaya çalıştığı, ne yapmak istediği anlaşılamayan, ligimizdeki her takımda rahatlıkla bulabileceğimiz, Yiğit İncedemir seviyesindeki arkadaşın da Galatasaray’ın değişmezleri arasına girmesi oldukça enteresan doğrusu…
  İşte siz bu kadar gereksiz adamı bir arada oynatır, üstüne de abuk bir sistemle çıkarsanız sahaya, karşınızdaki takım Balıkesir ya da Sivas olmadığı için böyle 4’lük yaparlar adamı! Dua edelim ki, kalecileri atıldı da oyunu son yarım saatte dengeledik. Yoksa 5’e, 6’ya gitme ihtimali oldukça yüksekti karşılaşmanın.
  Sonuç olarak, Prandelli’nin teknik direktörlüğü ile geçirdiğimiz 3-3,5 aylık zaman bizlere neyin ne olduğunu göstermeye fazlasıyla yetmiştir. Zaten kendisinin maç sonunda verdiği ‘’Bizim asıl hedefimiz lig’’ demeci de bir şeyleri net olarak ortaya koymuştur. Prandelli Venezia’nın hadi bilemediniz en fazla Parma’nın hocasıdır. Galatasaray kendisine 2 beden büyük gelmiştir. Dolayısıyla bu arkadaş üzerinde sabretmenin ya da ‘’Zamanla daha iyi olacak elbet’’ şeklinde gereksiz hayaller kurmanın hiçbir mantığı yoktur.Kafasında hiçbir plan-program olmayan  ve futbol bilgisi-oyun görüşü yerlerde sürünen bu sinyor, muhtemelen oturup geçen senenin Mancinili Galatasaray’ının maç kasetlerini izliyor ve o doğrultuda benzer abukluklar yapmaya kalkıyor. Yani sizin anlayacağınız son halifemiz Cesare Prandelli!

                                                                  e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR