30 Kasım 2014 Pazar

Venezia Havası'ndan Kurtuluş!

   Bugün muhtemelen başta ben olmak üzere Galatasaray’a canı gönülden bağlı olan milyonlar için en mutlu günlerden biri. Niye mi? Çünkü 4,5 aylık Prandelli kabusundan fiilen kurtulduğumuz gün bugün. Takımın aylar sonra Prandelli’siz sahaya çıktığı ilk maç bir başka deyişle. Dolayısıyla da mutluyuz, huzurluyuz.
  Cladiuo Taffarel yönetiminde, Salı günkü Anderlecht karşılaşmasından tek bir değişiklikle ( o da mecburi ) sahaya çıkan takımımızın neler yapacağı merak konusuydu şüphesiz. Eğer bu akşam da kötü futbol sergilenir ve buna paralel olarak kötü bir sonuç elde edilirse, medyanın büyük bir kısmı ‘’Prandelli’yi yolladınız ama demek ki suçlu o değilmiş’’ tezi üzerinden vurmaya çalışacaktı Galatasarayımız’ı. O yüzden de bu takımı buralara getiren yegane suçlunun Cesare Prandelli olduğunu herkeslere ispat etme zorunluluğu hissettmiştir elbet tüm oyuncularımız.
   İlk 45 dakikada dengeli bir oyun izledik. İki takım da bölüm bölüm top hakimiyetini elinde tuttu. Ancak ne var ki, net pozisyonlar bulan taraf bizdik. Özellikle Sneijder’in 5 metreden üst direğe nişanladığı bir top vardı ki, kaçırmak atmaktan daha zor… Ancak şunu da belirtmek isterim, bazı oyuncularımızın 45 dakikalık performansları gerçekten çok kötüydü. Artık alışılageldiği üzere Selçuk, Hamit ve Bruma ilk aklıma gelenler! Tabi durum böyle olunca golü de bulamadık ve devre 0-0’lık eşitlikle geçildi. İkinci devrede ise işin rengi bir hayli değişti. Sahada uzun zamandır göremediğimiz bir Galatasaray vardı. Belki yine çok yüksek seviyelere çıkamadık ama en azından iyi sinyaller veren, pozitif görüntü sergileyen, oyuna hükmeden,  pozisyonlar bulabilen bir Galatasaray izledik. Açıkçası çok uzun zamandır üzerine böylesine olumlu şeyler söyleyebileceğimiz bir maçımız olmamıştı…
  Sneijder ve Burakla bir çok pozisyondan yararlanamayan takımımız, nihayet 89.dakikada zor da olsa üstünlük sayısını buldu. Hamit’in yaklaşık 45 metreden kullandığı serbest vuruşta, iki sezon önceki Mersin İdman Yurdu maçındakine benzer ortasında kaleci Karcemarskas’tan seken topa iyi yükselen Burak, kale içindeki Gilles Binya’ya rağmen topu ağlarla buluşturmayı başardı ve takımına belki de altın değerinde 3 puan kazandırmış oldu. Çünkü oldukça çalkantılı günler geçirdiğimiz şu süreçte, sahaya da vekil hocayla çıkmışken Antep gibi zorlu bir deplasmandan 3 puanla dönebilmek gerçekten çok önemliydi.
  Evet, bu hafta Galatasaray ve Galatasaraylılar için oldukça yoğun geçti şüphesiz. Ancak ne var ki, alınan kararlar ve bunların icraata dökülmesi, takımımızın geleceğini kurtarmak adına çok doğru hamlelerdi bence. Şükürler olsun ki, Prandelli'den ve bizi içine soktuğu Venezia ha
vasından kurtulduk! Şimdi Pazartesi gününden itibaran Florya’da yeni bir dönem başlıyor. Hamza Hamzaoğlu yönetiminde yepyeni bir Galatasaray izleyeceğiz. Prandelli’yle geçen eziyet dolu günlerin ardından, 109 yıllık tarihimizin hiçbir döneminde görmediğimiz kadar hezimet gördükten sonra herşeyin çok güzel olması ve tekrardan izleyenlere keyif veren, mutlu eden bir Galatasaray sunulması en büyük temennimiz, en büyük dileğimiz. Umarım, Florya’da yeniden huzur sağlanır, takım ruhu yakalanır ve oyuncular kendilerine olan özgüvenlerini geri kazanır da saymış olduğum güzellikleri hep birlikte yaşar, Galatasaray’ı tekrardan zirvede görürüz…

                                                                    e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR 

27 Kasım 2014 Perşembe

Arrivederci Prandelli!!!

 Öncelikle şunu belirteyim, yazımı özellikle dün akşam yazmadım. Bilinçli olarak bekledim yani. Çünkü 90 dakikanın üçte ikisinde yine futbol adına hiçbir şey ortaya koyamayan Galatasaray’ın, bundan sonra yoluna Prandellisiz devam edeceğinden artık 5 yaşındaki çocuklar bile emin olmuştu bugün itibariyle.
  Şu an ki görüntüde %99.9 Prandelli’yle yollar ayrıldı. Yani bir son dakika süprizi yaşamazsak eğer yakın gelecekte Galatasaray’ın teknik direktörü Cesare Prandelli olmayacak. Zaten haftalar öncesinde alınması gereken bir karardı bu. Daha Fenerbahçe’ye kaybettiğimiz Süper Kupa Finali’nin ardından ‘’Bu iş bu Prandelli’yle olmaz.’' dediğimde ciddi bir tepkiye maruz kalmıştım. Ancak Rijkaard’da, Hagi’de, Mancini’de olduğu gibi yine zaman içersinde haklı çıkan ben oldum ne yazık ki…
  Geride kalan 4 aylık Galatasaray serüveninde defalarce kez takımımızı rezil etmiştir Prandelli! Üzerine basa basa söylüyorum, Prandelli Galatasaray’ı küçük düşürmüş, prestijini zedelemiş ve 109 yıllık şanlı tarihimize kara lekeler sürmüştür! Böylesine basiretsiz, aciz ve beceriksiz bir teknik direktöre 4 ay boyunca tahammül eden 2 yönetim kurulu da bu ciddi ayıba ortak olmuşlardır!
   1993-94 sezonundan beri Şampiyonlar Ligi’nde düzenli olarak boy gösteren ve hali hazırda bu organizasyonda en çok yer alan ekiplerden biri olan Galatasaray’ın, arka arkaya bu kadar ağır mağlubiyetler aldığı ve turnuvanın en zayıf halkası olarak gösterildiği bir başka sezon kesinlikle hatırlamıyorum. Öyle bir sezon yok da zaten! Eğer son maça da Prandelli yönetiminde çıksak, muhtemelen grubu 1 puanla tamamlayıp, bugüne kadar ki en kötü Şampiyonlar Ligi grup performansımızı sergilemiş olacaktık. Gerçi yeni gelecek hocayla da Arsenal karşısında favori olmayacağımız bir gerçek…
   Dün akşam sahaya çıkan onbiri kim yaptı bilmiyorum ama Prandelli’nin yapmadığı çok belliydi. Çünkü geldiği günden bu yana birkaç maç dışında yüzüne bakmadığı Telles’e ve ilk 2-3 haftadan sonra kafasında sildiği Bruma’ya böylesine önemli bir maçta şans vermek isteyeceğine kesinlikle inanmıyorum ben.
   Takım kendine olan özgüvenini ve saha içindeki ruhunu öylesine yitirmiş ki, sahaya çıkan doğru onbir bile bir şeylerin değişmesine yetemedi. 45-65 arasındaki 20 dakikalık bölüm dışında oyuna ağırlığımızı koyup rakip üzerinde baskı kurabildiğimiz bir bölüm kesinlikle olmadı. Düşünün, Galatasaray Avrupa arenası’nda yoluna devam edebilmek adına final maçına çıkıyor ancak oyunun 20 dakikası hariç her anlamda rakibine eziliyor. Üstelik ezildiği rakip 18-20’lik gençlerden kurulu, kendi liginde zor günler geçiren, tecrübesiz Anderlecht… Oyuncuların maddi değerlerini karşılaştırsak Galatasaray Anderlecht’i kaça katlar inanın çok merak ediyorum. Ancak Prandelli öylesine aciz, öylesine beceriksiz ki, takımı böylesine mütevazi bir ekibe karşı bile hiçbir varlık gösteremedi!
   Selçuk’a 80 dakika sabretti mesela. Öyle ki, Selçuk kendi bile bir noktadan sonra sahada olmak istemedi. Baktı ki hocanın bir şey yapmaya niyeti yok, bile bile kendini oyundan attırdı. Galatasaray kaptanının bu kadar vurdumduymaz olmaya ve böylesine önemli bir karşılaşmanın en kritik anlarında arkadaşlarını ‘’satmaya’’ hiçbir şekilde hakkı olamaz! O formanın ağırlığının ve değerinin farkında olamayan arkadaşlara bazı şeylerin hatırlatılması, hatta gerekirse gözlerinin içine sokulması farz olmuştur artık!
   Mağlup götürdüğü karşılaşmada, hele hele rakip üzerinde baskı kurup pozisyonlar bulmaya başladığı bölümde dahi, Umut Bulut’u da oyuna alıp golcüleri çoğaltmayı hiçbir şekilde düşünmeyip ancak rakip bu baskıyı kırarak üzerimize gelmeye başladığı anlarda Umut Bulut’a sığınan, sahada yokları oynayan Selçuk’a kendini attırana kadar tahammül eden, takımın en temposuz oyuncusu, el freni Hamit’e 90 dakikayı tamamlatıp,sahadaki tek süratli ismimiz Bruma’yı kenara alan, 2-0 geriye düştükten sonra da 89.dakikada ‘’Haydi oğlum gir bu maçı kurtar’’ dercesine sezon başından beri 1 dakika bile şans tanımadığu Furkan Özçal’ı oyuna alan Prandelli, Galatasaray’ı kafasında bitirdiğini ve asıl amacının kendini kovdurup alacağı milyon eurolar’ın üzerine konmak olduğunu gözler önüne sermiştir! Ne diyeyim, az önce de belirtmiş olduğum gibi kendisine bu rahatlığı, bu ortamı sunanlar utansın!
  Evet bazen işler yolunda gitmeyebilir. Her sezon başarılı da olamazsınız. Bu takımın Tromso’ya, Karpaty Lviv’e elendiği günleri de gördük biz. Aynı şekilde Chelsea’dan 5, Real Madrid’den 6 yediği maçları da. Ancak ne var ki, hepsinde sahada bir duruşumuz, geriye düştüğümüzde maçı çevirmek için çabalayan bir ‘’karakterimiz’’ vardı. Bir direncimiz, bir takım ruhumuz vardı. Fakat, Prandelli bunların hepsini 4 ay gibi bir sürede yerle bir etti! Yetmedi, oyuncuların kendine olan özgüvenlerini kaybettirdi! Yetmedi, takımdaşlık havasını yok etti! Yetmedi, oyuncularını taraftarın önüne attı! Yetmedi, seyirciyi takımına küstürdü! Maalesef, saymış olduğum bunca olumsuz şeyi ve saymadığım daha nicelerini Prandelli bizlere armağan etti! Şimdi alsın o uzun zamandır hayalini kurduğu milyonları, ondan sonra paşa paşa memleketinin yolunu tutsun. Tabi o milyonların her ay banka hesabına yatmasını istiyorsa, 2 yıl işsiz kalmayı da göze almak zorunda. Gerçi, kendisine güvenip de Serie A’dan takım teslim edecek bir başkan var mıdır, ona da pek ihtimal vermiyorum…
  Bundan sonraki süreçte bizden uzak, Allah’a yakın olman dileğiyle Galatasaray Tarihi’nin en kötü teknik direktörü Sinyor Prandelli!!!

                                                               e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR

23 Kasım 2014 Pazar

Öyle Şeyler Yaşattın Ki...

 
 Sanki dün gibi… ‘’İmparator’’ Fatih Terim, lider Beşiktaş’ı 50 bini aşkın taraftarının önünde devirmiş olmanın verdiği moral ve mutlulukla, başına geleceklerden habersiz bir şekilde, takımını hafta sonu oynanacak Rizespor müsabakasına hazırlarken bir anda televizyonda geçen alt yazı ile görevine son verildiğini öğreniyor... Hoca şokta, taraftar şokta… Yüreği buruk bir şekilde Florya’yı terkedip evinin yolunu tutan ‘’İmparator’’a kapısının önündeki binlerce taraftarı ise şu dizelerle sesleniyor: ‘’Başarılar gelir- geçer, asaletin biz yeter. Öyle şeyler yaşattın ki, uğrunda ölmeye değer!’’ Bunları niye anlattım, tekrar tekrar niye Fatih Hoca’ya olan sonsuz sevgimi vurguladım diye merak edenler olacaktır şüphesiz. Hemen izah edeyim; Cesare Prandelli de geride kalan 4 aylık Galatasaray macerasında öyle şeyler yaşattı ki bizlere, tek fark bu sefer değil uğrunda ölmeye, kendisi için tek bir güzel söz söylemeye dahi değmez!
  Mancini bu takımı 1 seviyeye aşağıya indirmişti, Prandelli ise resmen dibe vurdurdu! Kendisinden sonra göreve gelecek arkadaşa cidden acıyorum. Çünkü bu şahsa tahammül edilen, sabredilen her hafta Galatasaray’ı uçurumun kıyısına bir adım daha yaklaştırıyor. Ve bu şekilde devam edildiği takdirde bir sonraki antrenörümüz bir enkaz devralmış olacak. Tıpkı 2011 yazında Fatih Hoca’nın aldığı gibi…
   İnanın bana 20 yılı aşkın zamandır futbol seyrederim, bu kadar futboldan anlamaz, bu kadar futbolu bilmez, bu kadar takım yönetmekten, takıma hükmetmekten aciz bir teknik direktör asla ve asla görmedim! Özellikle uğraşsalar bundan daha kötüsünü bulamazlardı herhalde Ünal Aysal ve yandaşları! Zaten kulübe verdiği zarar bini geçen Aysal’ın giderayak son hediyesi de bu oldu bize! Ancak ne var ki, hala kendisine sabredilmesi gerektiğini savunan, sürekli olarak arkasında olduklarını yineleyen, sezon sonuna kadar mutlak suretle yola kendisiyle devam edeceklerini söyleyen başta Abdurrahim Albayrak olmak üzere Duygun Yarsuvat yönetimi de beni ciddi anlamda hayrete düşürmektedir!
   Bugün sahaya çıkardığı onbir, Prandelli’nin herkeslere ‘’Aslolan Fenerbahçe’dir’’ mesajı vermek istemesidir sanki. İster saçma deyin, ister komik deyin ancak Galatasaray’ın bu akşam böylesine önemli bir maçta sahaya çıktığı bu onbiri başka hiçbir şekilde hiçbir nedenle açıklayamazsınız bana!
  Eldeki en kaliteli ve en değerli oyuncun Sneijder’i, Trabzonspor’a karşı oynatmamak hangi kaprisin ya da hangi lüksün ürünüdür? Bu takımın 5-6 tane bir maçın kaderini değiştirebilecek potansiyele sahip oyuncusu var da bizim mi haberimiz yok? Kusura bakma Prandelli efendi ama senin elindeki saha içersinde ekstradan bir şeyler yapabilecek tek oyuncu Sneijder ise şayet, değil 80, gerekirse 180 maç da arka arkaya oynatmaya mecbursun, mahkumsun sen o adamı!  Bunun en güzel örneği de bir gece evvel Kızılyıldızla oynadığımız Euroleague maçında uzatmalarla beraber 50 dakika aralıksız sahada kalan 35’lik Carlos Arroyo’dur. Eminim Ergin Ataman ‘a bile versek şu takımı Prandelli’den çok daha iyi yönetir!
  Kime neyi anlatıyorsun sen? Karşındakileri aptal mı zannediyorsun? Bari delikanlı ol da, çık harbi harbi ‘’Ben Sneijder’in büyüklüğünü, isminin büyüklüğünü hazmedemiyorum, onun benden daha büyük oluşunu çekemiyorum ve bu doğrultuda da kendisini yok etmek için elimden gelen her şeyi yapıyorum.’’ de. Ama nerde sende o cesaret! Nerde sende o yürek!
  Bugüne kadar hiçbir futbolcumuz, antrenörümüz ya da yönetcimiz için böyle sözler kullanmadım. Hatta kendisini sürekli eleştirmeme rağmen Prandelli’nin beyefendi bir insan olduğunu düşünmüştüm hep. Ancak bu akşam olup bitenler, Prandelli’nin adamlığından ciddi anlamda şüphe duymama neden olmuştur!
  Bugün Galatasaray Takımı 8 maç sonra Trabzonspor’a yenildiyse, Trabzonspor 14 maç aradan sonra derbi kazandıysa, hepsinden de önemlisi bu son 14 derbide sadece 4 gol atabilmiş Trabzonspor bugün Galatasaray’a karşı sayısız pozisyona girip 3 farkı yakaladıysa, bunun tek sorumlusu hiç tartışmasız Cesare Prandelli’dir!
  Haftalardır tel tel dökülen Selçuk-Burak ikilisini kazanmaya uğraşırken Sneijder’i bilinçli olarak kaybetmeya çalışan, Bruma’yı bitiren, Alex Telles’i bitiren, Tarık Çamdal’ı unutan, son haftalarda bir ağzıyla kuş tutmadığı kalan Umut Bulut’u her şekilde kulübeye mahkum eden bu zatı muhtereme daha ne kadar müsamaha gösterilecek? Sabredilecekse hangi kredisinden ötürü sabredilecek? Açalım Galatasaray’ın tarihini inceleyelim, en kötü gittiği sezonlarda bile 2-3 ay içinde bu kadar çok farklı mağlubiyet almış mıdır acaba? Kalıbımı basarım, böyle bir veriye rastlanmaz! Gerek lig de, gerekse de Avrupa’da bu kadar kötü averaja düştüğümüz bir başka sezonu hiçbir şekilde hatırlamıyorum ben.
  İddia ediyorum, bu Galatasaray bu Prandelli’yle Çarşamba günü Anderlecht’e de mağlup olur, gelecek hafta Gaziantep’e de… Hee inşallah yanılırım ama böyle bir tablo ortaya çıktığı vakit, Abdurrahim Albayrak ve arkadaşları hala Prandelli’nin arkasında durabilecekler mi bakalım???

                                                      e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR

9 Kasım 2014 Pazar

Dönüş Bileti Ertelendi

  Sanırım futbolla ve Galatasarayla biraz olsun ilgisi, alakası olan hemen herkes Prandelli’nin Türkiye serüveninin çok uzun sürmeyeceğinin bilincindedir. Ama 3 hafta sonra, ama 5 hafta sonra Prandelli ile yolların ayrılacağı kesin. İşte bende diyorum ki, madem böyle bir gerçekle karşı karşıyayız, çok fazla geç kalınmadan alınsın bu karar. Alınsın ki, Avrupa’ya erkenden havlu attığımız şu sezonda en azından lig şampiyonluğunu da Fenerbahçe ya da Beşiktaş'a kaptırmayalım.
   Bu akşam Karabükspor karşısında sahaya çıkardığı onbir, Prandelli’nin ‘’Benim seviyem Venezia, benim seviyem Bari’’ diye herkeslere haykırışıdır artık. Başka bir ifadeyle ‘’Galatasaray bana 2 beden büyük ya da ben Galatasaray’a 2 beden küçüğüm’’ demektir alenen.
   Lig şampiyonluğunun en büyük favorilerinden, sezona mutlak 4.yıldız parolasıyla başlayan hatta Prandelli’ye göre lig şampiyonluğunun Şampiyonlar Ligi’nden bile çok daha önemli olduğu! sezonda Karabükspor karşısına bu kadar defansif bir kadroyla çıkıyorsa Galatasaray, bu başındaki antrenörün korkağın teki olduğunu gösterir sadece!
   Alex Telles ve Tarık gibi dinamik ve genç 2 oyuncu varken elinde, hele hele bir de bu oyunculara dünya kadar bonservis bedelleri ödenmişken hala ahı gitmiş vahı gitmiş Hakan Balta’yı oynatan, Ptt 1.Lig’de bile hemen her takımda rahatlıkla benzerlerini bulabileceğimiz estetik yoksunu Dzemaili’den bir türlü vazgeçemeyen,  tek santrafor oynayıp Galatasaray’ın gol yükünü çekmesinin imkansız olduğunu artık 5 yaşındaki çocukların bile anladığı Burak’ı hala bu düzende oynatan, Bruma gibi büyük umutlarla alınmış bir yıldız adayını ne hikmetse hiçbir şekilde düşünmeyen bir teknik direktörle Galatasaray takımı ne kadar yol kat edebilir, bunu ciddi ciddi düşünmesi lazım başımızdaki kişilerin.
   Galatasaray kağıt üstünde ligde iyi gidiyor gibi gözükebilir, maçları bir şekilde kazanıyor da olabilir ancak futbol oynamadan, mücadele etmeden bu galibiyetler ne kadar daha devam eder? İlla ki bir noktadan sonra tıkanmaya başlayacaktır bazı şeyler. O zaman da tren çoktan kaçmış olacak...
   Şurada 1 yıl öncesine kadar rakiplerin korkulu rüyası haline gelmiş, gerek lig gerekse de Avrupa'da ihtişamlı bir hava yakalamış takımımızın, şimdilerde hasbel kader aldığı galibiyetlerle haftaları geçmesi bir taraftar olarak beni zerre kadar memnun etmiyor. Ki eminim, renkdaşlarımın %90’ı da bu konuda benimle hemfikirdir.
   Bu arada değinmek istediğim bir başka konu var, o da kaleci Muslera’yla alakalı. Sezon başında Chedjou ile beraber takımın iyi gözüken 2 isminden biriydi. Ancak günden güne o da takıma uyum sağladı sanki ve ciddi bir düşüş yaşamaya başladı. Özellikle son 3-4 maçımıza bakın, yediği gollerin çoğu kurtarılabilir toplar. Hele bir yan top zafiyeti var ki, evlere şenlik... Gerek Salı günkü Dortmund maçında, gerekse de bu akşam Karabük karşısında 1 tane yan topa dahi çıkamadı. Üstüne üstlük bu yüzden kalemizde gördüğümüz goller de cabası... Kimse kusura bakmasın ama Galatasaray’ın kalesini koruyorsan, takımının kötü olduğu günde icabında sen çıkıp aldıracaksın o maçı! Yeri gelecek hiç bir şey oynamayan takım senin sayende 3 puan kazanacak. Ancak geldiği günden bu yana Muslera’dan böyle bir performans göremedik ne yazık ki… Umarım ilerleyen haftalarda daha iyi olur. Yoksa şu haliyle oynaması Sinan Bolat’a yazık.
  Toparlamak gerekirse, bugün yine kazanan ama ilerisi için umut vermeyen bir Galatasaray vardı. Prandelli sürekli olarak ‘’Gelişim gösteriyoruz’’ desede kendini kandırdığı ortada. Dolayısıyla her ne kadar Duygun Yarsuvat ‘’Hocamızla sezon sonuna kadar devam edeceğiz’’ diyor olsa da, bu işin bu şekilde yürümeyeceğinin ve Prandelli’nin gidici olduğunun o da farkında bence. Bu akşam kazanılan 3 puan ise Galatasaray için pek bir şey ifade etmez. Sadece Prandelli’nin İtalya’ya gidiş biletini en azından bir 15 gün daha erteledi o kadar.

                                                              e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR

5 Kasım 2014 Çarşamba

Haram, Zehir, Zıkkım Olsun İnşallah!!!

  Hiç lafı dolandırmaya, eveleyip gevelemeye, üslubu da yumuşatamaya çalışmaya falan gerek yok. Aylardır efendiliğimi bozmadan tenkit ettiğim Prandelli’ye bu akşam hakettiği dilden zerzenişte bulunacağım. Daha önce de söylemiş olduğum gibi %99,9 psikolojik sorunları olan bu şahsiyetin, Galatasaray Futbol Takımı’nın başında ‘’teknik direktör’’ sıfatıyla sahaya çıktığı her karşılaşma bu kulübün 25-30 milyon taraftarına yapılan büyük bir saygısızlık, terbiyesizliktir!
   Kuruluş amacı yabancı takımları yenmek olan, anlı-şanlı tarihinin her sayfası avrupa kupalarında elde ettiği zaferlerle, dünya devlerini dize getirdiği destanlarla dolu olan kulübümüzün, İtalya’nın küme düşmemeye oynayan takımlarını çalıştırabilecek kapasitedeki bu şahsiyete emanet edilmesi, bahsettiğim o görkemli ve karakterli tarihimize sürülmüş kara bir lekedir!
  Tromso’lara, Karpaty Lviv’lere elenirken bile sahada bir futbol karakteri,  bir duruşu olan, asalet dolu Galatasarayımız’ın mağlubiyetleri bu kadar kolay kabullendiği, gelenin gidenin 4 vurduğu bir basiretsizler topluluğu olmayı makul karşıladığı bir dönem kesinlikle ve kesinlikle hatırlamıyorum! Zaten böyle bir şeyin olması da imkansız!
  Bu akşam gerek sahaya çıkardığı onbirle, gerekse de arka arkaya yediği gollere rağmen 80 dakika boyunca oyunu hiçbir müdahele gereksinimi duymadan izleyişiyle Prandelli Galatasaray’ı ne konumda gördüğünü ve hedefinin-vizyonunun hangi seviyede olduğunu çok açık bir şekilde gözler önüne sermiştir.
  Prandelli tam bir beyefendi olabilir, Prandelli çok iyi bir insan olabilir, Prandelli çok karakterli bir insan olabilir ama sahaya çıkardığı takımı ‘’karaktersiz’’ futbol oynuyorsa o zaman bunlar benim için hiçbir şey ifade etmez!
  Hiç kimsenin Galatasaray’ı bu denli küçük düşürmeye, Galatasaray’ı rakiplerinin çantada keklik gördüğü bir seviyeye indirgemeye, hepsinden öte Galatasaray’ı bu kadar korkakça ve basiretsizce oynatmaya hiçbir zaman, hiçbir koşulda, hiçbir şekilde hakkı olamaz!
   Galatasaray Spor Kulübü sahipsiz değildir! O kulübün herhangi bir görevine talip olan herkes de bu gerçeği bilmelidir. Kendine güvenmeyen de Galatasaray’ın herhangi bir kademesinde görev almaya kalkışmamalıdır!
  Artık sabırlar taşmış, oto kontroller tükenme noktasına gelmiştir. Ve bu durumun en büyük sorumlusu da Galatasaray’ın büyüklüğünün hala farkına varamamış olan korkaklar korkağı Cesare Prandelli’dir!  Bu zatı muhterem ne Galatasaray’ın başında olmayı, ne de aldığı trilyonları kesinlikle ve kesinlikle haketmemektedir.  Dolayısıyla kendisine söylemek istediğim yegane şey şudur: Gerek sezon başına aldığın ve alacağın trilyonlar, gerekse de Galatasaray taraftarı’nın senin üzerindeki maddi manevi tüm hakkı haram, zehir, zıkkım olsun inşallah! İnsanda biraz utanmak olur be arkadaş! Biraz ama! Biraz…

                                                        e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR

1 Kasım 2014 Cumartesi

Tercih Sizin

  Açıkçası, uzun zamandır Galatasaray onbirinde bir revizyon yapılması gerektiği, başka bir deyişle neşteri vurma zamanının geldiği hepimizin farkında olduğu bir gerçekti. Nihayet Prandelli 3 Şampiyonlar Ligi, 7 de lig maçını geride bıraktıktan sonra bizim dediğimize geldi. Fakat gelin görün ki, neşteri vururken formayı hak etmeyenlerden ziyade hakedenlerin sırtından alması, bu işten ne kadar anlamadığını, bakın anladığını demiyorum; üzerine basa basa: ‘’anlamadığını’’ diyorum, gözler önüne sermiştir!
  168 gün sonra Galatasaray formasıyla resmi bir maça çıkan Sabri’yi kazanmaya çalışırken, takımın hiç tartışmasız uluslararası alandaki en büyük yıldızı Sneijder’i yedek soyundurmak hangi aklın, hangi mantığın ürünüdür anlamak mümkün değil!
  Furkan Özçal’a, Umut Gündoğan’a, Sinan Gümüş’e 1 dakika bile şans vermeyip hala 4 sezonda 5 tane iyi maçı çıkmaz Yekta’ya, sadece kendine oynayan Emre Çolak’a ve henüz hazır olmayan Hamit’e ilk 11’de forma giydirmek, Prandelli’nin tercihlerinde hakkaniyetten ne kadar uzak olduğunun en büyük göstergesidir!
  Galatasaray taraftarı da sezonu kendi kafasında bitirmiş olacak, dün akşam Türk Telekom Arena’da sadece 11 bin seyirci vardı. Sanırım 4-5 sezon sonra ilk kez tribünler bu denli boş kalıyor. Ne diyeyim, bizi bu hale getirenler utansın!
  Karşılaşmanın ilk devresinde sezon genelinde olduğu gibi yine hiçbir şey yapamayan bir Galatasaray vardı sahada. Atağa kalkamayan, organize olamayan, pozisyona giremeyen, kendi yarı sahasından 10-15 pasta anca çıkabilen, temposuz, süratsiz ve ne yaptığını bilmez bir Galatasaray…
  Kötü Emre Çolak, kötü ötesi Yekta, bir ara yaklaşık 20-25 dakika ortalardan kaybolan Hamit ve geçtiğimiz haftalara oranla bir nebze daha istekli gözüken sahte okey Selçuklu orta sahanın, ofayt kralı Burak’a destek vermesi ya da gol attırması imkansız gibi görünüyordu. Ki, koca devrede Olcan’ın dağlara taşlara giden şutu dışında hiçbir gol girişimimiz olamadı.
  Böylesine etkisiz oynayan takımımızın 41.dakikada kalesinde golü görmesi de üzerine tuz-biber ekti. Savunmamızın arkasına atılan topta Semih uyudu, Cehdjou’da her zamanki gibi ağır kaldı! Chedjou bu sezon takımın belki de en iyisi ama ne yazık ki birebirde ortalama bir hıza sahip olan santraforu yakalaması imkansız. Çünkü çok yavaş bir stoper kendisi.
  Tabi mağlup duruma düşmemiz, az sayıdaki taraftarı yavaş yavaş protestolara yöneltmeye başladı. İlk 45 dakikanın bitiş düdüğüyle birlikte de o protestolar arttı.
  Devre arasında Umut ve Sneijder’in birlikte ısınması ikisinin birden oyuna dahil olacağı izlenimi uyandırdı hepimizde. Ancak ne var ki, Prandelli sadece Umut’u soktu. Belli ki, Sneijder’e takmıştı dün akşam. Neymiş efendim, takımı kampa aldı diye Sneijder zerzenişte bulunmuş. Tamam bir oyuncunun takım üzerinde alınan kararlara müdahele etme hakkı olamaz şüphesiz. Ancak dünya üzerinde kampa giren takım mı kaldı Allah aşkına? 1900 kaçların uygulamalarını deniyoruz biz?  Haydi bunu da bir kenara bırakalım, Prandelli sanki takım üzerinde inanılmaz bir otoriteye sahip de Sneijder’in bu tepkisini cezalandırmak istedi. Acaba futbolcuların kaç tanesini Prandelli’yi seviyor ya da sayıyor çok merak ediyorum?
     İkinci 45’te biraz daha derli toplu bir Galatasaray vardı sahada. Umut’un oyuna dahil oluşuyla alıştığımız, bildiğimiz 4-4-2’ye dönmemiz az da olsa olumlu bir etki yarattı takım üzerinde. Nitekim 53’te Umut’un kafayla savunmanın arkasına aşırdığı top bir anda Burak’ı kaleci Isakssonla karşı  karşıya bıraktı. Burak’ta uzun bir aradan sonra kalecinin üzerine vurmayarak bizleri şaşırtmayı başardı!
   Beraberlik golünden sonra Sneijder’in de nihayet oyuna girişi, iyiden iyiye rakip yarı alanda oynamaya başlamamızı sağladı. Ancak Sneijder’in de hocaya tavır yaparcasına sadece kendine oynaması kabul edilemez bir durumdu. Birkaç müsait pozisyonda, Burak’a atmak yerine 3-4 kişinin arasına girip topu kaybetmeyi tercih etti mesela. Kenarda Fatih Terim olsa emin olun Sneijder’i daha yeni girdi falan demeden alırdı kenara. İşte, az önce bahsettiğim gibi Prandelli’nin otorite eksikliğinin ispatı da böyle ufak detaylarda gizli zaten.
   Girmeye çalıştığımız poziyonların hemen hepsinde Burak Yılmaz’ın ‘’ofsayt’’ engeline takıldığımız için galibiyet sayısını bir türlü bulamadık! Taa ki son dakikaya kadar. Artık duraklama dakikaları oynanmaya başlamışken, Sabri’nin sağ köşe gönderinden en formda dönemlerinde bile yapamadığı güzellikteki ortasına Chedjou çok iyi yükseldi ancak aynı güzellikte vuramadı. Auta doğru giden topa ikinci kafa vuruşu Umut Bulut’tan gelince kaleci Isaksson’u geçen top filelerle buluştu.
  Tabi son 2 maçta 4’lük olmuş Galatasaray’ın kendine olan güvenini yeniden kazanması için bir galibiyet serisi yakalaması gerektiği aşikar. Dün akşam da herşeyden önemlisi galip gelebilmekti. Tamam, takım da bunu çok iyi oynamamasına rağmen başarmış oldu. Ancak ne var ki, Galatasaray ilerisi için umut vermiyor. Galatasaray ‘’Bu takım 3-4 hafta sonra çok daha iyi olur’’ dedirtmiyor. Hepsinden öte, Galatasaray, Galatasaray gibi oynamıyor. Dolayısıyla da izleyenleri sıkıyor. Hiçbir şekilde keyif vermiyor.  Prandelli’ye 6 ay, 1 sene de sabredilse ben şu an ki tablodan çok farklı bir şeyler yaratabileceğini zannetmiyorum. Ve takım hali hazırda şampiyonluk potasındayken, hatta maç fazlasıyla liderlik koltuğuna oturmuşken Prandelli’yle yolları bir an önce ayırmak en doğrusu. Hee yeni yönetim biz hocayla devam etmek istiyoruz fikrinde ısrarcıysa o zaman söylenebilecek fazla bir şey yok. Buyursunlar devam etsinler. Ancak 2-3 ay sonra ortaya çıkacak bedelin faturasını da paşa paşa öderler o zaman…

                                                                    e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR