9 Kasım 2014 Pazar

Dönüş Bileti Ertelendi

  Sanırım futbolla ve Galatasarayla biraz olsun ilgisi, alakası olan hemen herkes Prandelli’nin Türkiye serüveninin çok uzun sürmeyeceğinin bilincindedir. Ama 3 hafta sonra, ama 5 hafta sonra Prandelli ile yolların ayrılacağı kesin. İşte bende diyorum ki, madem böyle bir gerçekle karşı karşıyayız, çok fazla geç kalınmadan alınsın bu karar. Alınsın ki, Avrupa’ya erkenden havlu attığımız şu sezonda en azından lig şampiyonluğunu da Fenerbahçe ya da Beşiktaş'a kaptırmayalım.
   Bu akşam Karabükspor karşısında sahaya çıkardığı onbir, Prandelli’nin ‘’Benim seviyem Venezia, benim seviyem Bari’’ diye herkeslere haykırışıdır artık. Başka bir ifadeyle ‘’Galatasaray bana 2 beden büyük ya da ben Galatasaray’a 2 beden küçüğüm’’ demektir alenen.
   Lig şampiyonluğunun en büyük favorilerinden, sezona mutlak 4.yıldız parolasıyla başlayan hatta Prandelli’ye göre lig şampiyonluğunun Şampiyonlar Ligi’nden bile çok daha önemli olduğu! sezonda Karabükspor karşısına bu kadar defansif bir kadroyla çıkıyorsa Galatasaray, bu başındaki antrenörün korkağın teki olduğunu gösterir sadece!
   Alex Telles ve Tarık gibi dinamik ve genç 2 oyuncu varken elinde, hele hele bir de bu oyunculara dünya kadar bonservis bedelleri ödenmişken hala ahı gitmiş vahı gitmiş Hakan Balta’yı oynatan, Ptt 1.Lig’de bile hemen her takımda rahatlıkla benzerlerini bulabileceğimiz estetik yoksunu Dzemaili’den bir türlü vazgeçemeyen,  tek santrafor oynayıp Galatasaray’ın gol yükünü çekmesinin imkansız olduğunu artık 5 yaşındaki çocukların bile anladığı Burak’ı hala bu düzende oynatan, Bruma gibi büyük umutlarla alınmış bir yıldız adayını ne hikmetse hiçbir şekilde düşünmeyen bir teknik direktörle Galatasaray takımı ne kadar yol kat edebilir, bunu ciddi ciddi düşünmesi lazım başımızdaki kişilerin.
   Galatasaray kağıt üstünde ligde iyi gidiyor gibi gözükebilir, maçları bir şekilde kazanıyor da olabilir ancak futbol oynamadan, mücadele etmeden bu galibiyetler ne kadar daha devam eder? İlla ki bir noktadan sonra tıkanmaya başlayacaktır bazı şeyler. O zaman da tren çoktan kaçmış olacak...
   Şurada 1 yıl öncesine kadar rakiplerin korkulu rüyası haline gelmiş, gerek lig gerekse de Avrupa'da ihtişamlı bir hava yakalamış takımımızın, şimdilerde hasbel kader aldığı galibiyetlerle haftaları geçmesi bir taraftar olarak beni zerre kadar memnun etmiyor. Ki eminim, renkdaşlarımın %90’ı da bu konuda benimle hemfikirdir.
   Bu arada değinmek istediğim bir başka konu var, o da kaleci Muslera’yla alakalı. Sezon başında Chedjou ile beraber takımın iyi gözüken 2 isminden biriydi. Ancak günden güne o da takıma uyum sağladı sanki ve ciddi bir düşüş yaşamaya başladı. Özellikle son 3-4 maçımıza bakın, yediği gollerin çoğu kurtarılabilir toplar. Hele bir yan top zafiyeti var ki, evlere şenlik... Gerek Salı günkü Dortmund maçında, gerekse de bu akşam Karabük karşısında 1 tane yan topa dahi çıkamadı. Üstüne üstlük bu yüzden kalemizde gördüğümüz goller de cabası... Kimse kusura bakmasın ama Galatasaray’ın kalesini koruyorsan, takımının kötü olduğu günde icabında sen çıkıp aldıracaksın o maçı! Yeri gelecek hiç bir şey oynamayan takım senin sayende 3 puan kazanacak. Ancak geldiği günden bu yana Muslera’dan böyle bir performans göremedik ne yazık ki… Umarım ilerleyen haftalarda daha iyi olur. Yoksa şu haliyle oynaması Sinan Bolat’a yazık.
  Toparlamak gerekirse, bugün yine kazanan ama ilerisi için umut vermeyen bir Galatasaray vardı. Prandelli sürekli olarak ‘’Gelişim gösteriyoruz’’ desede kendini kandırdığı ortada. Dolayısıyla her ne kadar Duygun Yarsuvat ‘’Hocamızla sezon sonuna kadar devam edeceğiz’’ diyor olsa da, bu işin bu şekilde yürümeyeceğinin ve Prandelli’nin gidici olduğunun o da farkında bence. Bu akşam kazanılan 3 puan ise Galatasaray için pek bir şey ifade etmez. Sadece Prandelli’nin İtalya’ya gidiş biletini en azından bir 15 gün daha erteledi o kadar.

                                                              e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR