Açıkçası, uzun zamandır Galatasaray onbirinde bir revizyon
yapılması gerektiği, başka bir deyişle neşteri vurma zamanının geldiği
hepimizin farkında olduğu bir gerçekti. Nihayet Prandelli 3 Şampiyonlar Ligi, 7
de lig maçını geride bıraktıktan sonra bizim dediğimize geldi. Fakat gelin
görün ki, neşteri vururken formayı hak etmeyenlerden ziyade hakedenlerin
sırtından alması, bu işten ne kadar anlamadığını, bakın anladığını demiyorum;
üzerine basa basa: ‘’anlamadığını’’ diyorum, gözler önüne sermiştir!
168 gün sonra
Galatasaray formasıyla resmi bir maça çıkan Sabri’yi kazanmaya çalışırken, takımın
hiç tartışmasız uluslararası alandaki en büyük yıldızı Sneijder’i yedek
soyundurmak hangi aklın, hangi mantığın ürünüdür anlamak mümkün değil!
Furkan Özçal’a, Umut
Gündoğan’a, Sinan Gümüş’e 1 dakika bile şans vermeyip hala 4 sezonda 5 tane iyi
maçı çıkmaz Yekta’ya, sadece kendine oynayan Emre Çolak’a ve henüz hazır
olmayan Hamit’e ilk 11’de forma giydirmek, Prandelli’nin tercihlerinde hakkaniyetten
ne kadar uzak olduğunun en büyük göstergesidir!
Galatasaray
taraftarı da sezonu kendi kafasında bitirmiş olacak, dün akşam Türk Telekom
Arena’da sadece 11 bin seyirci vardı. Sanırım 4-5 sezon sonra ilk kez tribünler
bu denli boş kalıyor. Ne diyeyim, bizi bu hale getirenler utansın!
Karşılaşmanın ilk
devresinde sezon genelinde olduğu gibi yine hiçbir şey yapamayan bir Galatasaray
vardı sahada. Atağa kalkamayan, organize olamayan, pozisyona giremeyen, kendi
yarı sahasından 10-15 pasta anca çıkabilen, temposuz, süratsiz ve ne yaptığını
bilmez bir Galatasaray…
Kötü Emre Çolak,
kötü ötesi Yekta, bir ara yaklaşık 20-25 dakika ortalardan kaybolan Hamit ve
geçtiğimiz haftalara oranla bir nebze daha istekli gözüken sahte okey Selçuklu
orta sahanın, ofayt kralı Burak’a destek vermesi ya da gol attırması imkansız
gibi görünüyordu. Ki, koca devrede Olcan’ın dağlara taşlara giden şutu dışında hiçbir
gol girişimimiz olamadı.
Böylesine etkisiz
oynayan takımımızın 41.dakikada kalesinde golü görmesi de üzerine tuz-biber
ekti. Savunmamızın arkasına atılan topta Semih uyudu, Cehdjou’da her zamanki
gibi ağır kaldı! Chedjou bu sezon takımın belki de en iyisi ama ne yazık ki
birebirde ortalama bir hıza sahip olan santraforu yakalaması imkansız. Çünkü
çok yavaş bir stoper kendisi.
Tabi mağlup duruma
düşmemiz, az sayıdaki taraftarı yavaş yavaş protestolara yöneltmeye başladı.
İlk 45 dakikanın bitiş düdüğüyle birlikte de o protestolar arttı.
Devre arasında Umut
ve Sneijder’in birlikte ısınması ikisinin birden oyuna dahil olacağı izlenimi
uyandırdı hepimizde. Ancak ne var ki, Prandelli sadece Umut’u soktu. Belli ki,
Sneijder’e takmıştı dün akşam. Neymiş efendim, takımı kampa aldı diye Sneijder
zerzenişte bulunmuş. Tamam bir oyuncunun takım üzerinde alınan kararlara
müdahele etme hakkı olamaz şüphesiz. Ancak dünya üzerinde kampa giren takım mı
kaldı Allah aşkına? 1900 kaçların uygulamalarını deniyoruz biz? Haydi bunu da bir kenara bırakalım, Prandelli sanki
takım üzerinde inanılmaz bir otoriteye sahip de Sneijder’in bu tepkisini
cezalandırmak istedi. Acaba futbolcuların kaç tanesini Prandelli’yi seviyor ya
da sayıyor çok merak ediyorum?
İkinci
45’te biraz daha derli toplu bir Galatasaray vardı sahada. Umut’un oyuna dahil
oluşuyla alıştığımız, bildiğimiz 4-4-2’ye dönmemiz az da olsa olumlu bir etki
yarattı takım üzerinde. Nitekim 53’te Umut’un kafayla savunmanın arkasına
aşırdığı top bir anda Burak’ı kaleci Isakssonla karşı karşıya bıraktı. Burak’ta uzun bir aradan
sonra kalecinin üzerine vurmayarak bizleri şaşırtmayı başardı!
Beraberlik golünden
sonra Sneijder’in de nihayet oyuna girişi, iyiden iyiye rakip yarı alanda
oynamaya başlamamızı sağladı. Ancak Sneijder’in de hocaya tavır yaparcasına
sadece kendine oynaması kabul edilemez bir durumdu. Birkaç müsait pozisyonda,
Burak’a atmak yerine 3-4 kişinin arasına girip topu kaybetmeyi tercih etti
mesela. Kenarda Fatih Terim olsa emin olun Sneijder’i daha yeni girdi falan
demeden alırdı kenara. İşte, az önce bahsettiğim gibi Prandelli’nin otorite
eksikliğinin ispatı da böyle ufak detaylarda gizli zaten.
Girmeye
çalıştığımız poziyonların hemen hepsinde Burak Yılmaz’ın ‘’ofsayt’’ engeline
takıldığımız için galibiyet sayısını bir türlü bulamadık! Taa ki son dakikaya
kadar. Artık duraklama dakikaları oynanmaya başlamışken, Sabri’nin sağ köşe
gönderinden en formda dönemlerinde bile yapamadığı güzellikteki ortasına
Chedjou çok iyi yükseldi ancak aynı güzellikte vuramadı. Auta doğru giden topa
ikinci kafa vuruşu Umut Bulut’tan gelince kaleci Isaksson’u geçen top filelerle
buluştu.
Tabi son 2 maçta 4’lük
olmuş Galatasaray’ın kendine olan güvenini yeniden kazanması için bir galibiyet
serisi yakalaması gerektiği aşikar. Dün akşam da herşeyden önemlisi galip
gelebilmekti. Tamam, takım da bunu çok iyi oynamamasına rağmen başarmış oldu.
Ancak ne var ki, Galatasaray ilerisi için umut vermiyor. Galatasaray ‘’Bu takım
3-4 hafta sonra çok daha iyi olur’’ dedirtmiyor. Hepsinden öte, Galatasaray, Galatasaray
gibi oynamıyor. Dolayısıyla da izleyenleri sıkıyor. Hiçbir şekilde keyif
vermiyor. Prandelli’ye 6 ay, 1 sene de
sabredilse ben şu an ki tablodan çok farklı bir şeyler yaratabileceğini
zannetmiyorum. Ve takım hali hazırda şampiyonluk potasındayken, hatta maç
fazlasıyla liderlik koltuğuna oturmuşken Prandelli’yle yolları bir an önce
ayırmak en doğrusu. Hee yeni yönetim biz hocayla devam etmek istiyoruz fikrinde
ısrarcıysa o zaman söylenebilecek fazla bir şey yok. Buyursunlar devam etsinler.
Ancak 2-3 ay sonra ortaya çıkacak bedelin faturasını da paşa paşa öderler o
zaman…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR