Öncelikle şunu belirteyim, yazımı özellikle dün akşam
yazmadım. Bilinçli olarak bekledim yani. Çünkü 90 dakikanın üçte ikisinde yine
futbol adına hiçbir şey ortaya koyamayan Galatasaray’ın, bundan sonra yoluna Prandellisiz
devam edeceğinden artık 5 yaşındaki çocuklar bile emin olmuştu bugün itibariyle.
Şu an ki görüntüde
%99.9 Prandelli’yle yollar ayrıldı. Yani bir son dakika süprizi yaşamazsak eğer
yakın gelecekte Galatasaray’ın teknik direktörü Cesare Prandelli olmayacak.
Zaten haftalar öncesinde alınması gereken bir karardı bu. Daha Fenerbahçe’ye
kaybettiğimiz Süper Kupa Finali’nin ardından ‘’Bu iş bu Prandelli’yle olmaz.’' dediğimde
ciddi bir tepkiye maruz kalmıştım. Ancak Rijkaard’da, Hagi’de, Mancini’de
olduğu gibi yine zaman içersinde haklı çıkan ben oldum ne yazık ki…
Geride kalan 4 aylık
Galatasaray serüveninde defalarce kez takımımızı rezil etmiştir Prandelli! Üzerine
basa basa söylüyorum, Prandelli Galatasaray’ı küçük düşürmüş, prestijini
zedelemiş ve 109 yıllık şanlı tarihimize kara lekeler sürmüştür! Böylesine basiretsiz,
aciz ve beceriksiz bir teknik direktöre 4 ay boyunca tahammül eden 2 yönetim kurulu
da bu ciddi ayıba ortak olmuşlardır!
1993-94 sezonundan
beri Şampiyonlar Ligi’nde düzenli olarak boy gösteren ve hali hazırda bu
organizasyonda en çok yer alan ekiplerden biri olan Galatasaray’ın, arka arkaya
bu kadar ağır mağlubiyetler aldığı ve turnuvanın en zayıf halkası olarak
gösterildiği bir başka sezon kesinlikle hatırlamıyorum. Öyle bir sezon yok da
zaten! Eğer son maça da Prandelli yönetiminde çıksak, muhtemelen grubu 1 puanla
tamamlayıp, bugüne kadar ki en kötü Şampiyonlar Ligi grup performansımızı
sergilemiş olacaktık. Gerçi yeni gelecek hocayla da Arsenal karşısında favori
olmayacağımız bir gerçek…
Dün akşam sahaya
çıkan onbiri kim yaptı bilmiyorum ama Prandelli’nin yapmadığı çok belliydi.
Çünkü geldiği günden bu yana birkaç maç dışında yüzüne bakmadığı Telles’e ve
ilk 2-3 haftadan sonra kafasında sildiği Bruma’ya böylesine önemli bir maçta
şans vermek isteyeceğine kesinlikle inanmıyorum ben.
Takım kendine olan
özgüvenini ve saha içindeki ruhunu öylesine yitirmiş ki, sahaya çıkan doğru onbir
bile bir şeylerin değişmesine yetemedi. 45-65 arasındaki 20 dakikalık bölüm
dışında oyuna ağırlığımızı koyup rakip üzerinde baskı kurabildiğimiz bir bölüm
kesinlikle olmadı. Düşünün, Galatasaray Avrupa arenası’nda yoluna devam
edebilmek adına final maçına çıkıyor ancak oyunun 20 dakikası hariç her anlamda
rakibine eziliyor. Üstelik ezildiği rakip 18-20’lik gençlerden kurulu, kendi
liginde zor günler geçiren, tecrübesiz Anderlecht… Oyuncuların maddi
değerlerini karşılaştırsak Galatasaray Anderlecht’i kaça katlar inanın çok
merak ediyorum. Ancak Prandelli öylesine aciz, öylesine beceriksiz ki, takımı böylesine
mütevazi bir ekibe karşı bile hiçbir varlık gösteremedi!
Selçuk’a 80 dakika
sabretti mesela. Öyle ki, Selçuk kendi bile bir noktadan sonra sahada olmak
istemedi. Baktı ki hocanın bir şey yapmaya niyeti yok, bile bile kendini
oyundan attırdı. Galatasaray kaptanının bu kadar vurdumduymaz olmaya ve
böylesine önemli bir karşılaşmanın en kritik anlarında arkadaşlarını ‘’satmaya’’
hiçbir şekilde hakkı olamaz! O formanın ağırlığının ve değerinin farkında
olamayan arkadaşlara bazı şeylerin hatırlatılması, hatta gerekirse gözlerinin
içine sokulması farz olmuştur artık!
Mağlup götürdüğü
karşılaşmada, hele hele rakip üzerinde baskı kurup pozisyonlar bulmaya
başladığı bölümde dahi, Umut Bulut’u da oyuna alıp golcüleri çoğaltmayı hiçbir şekilde
düşünmeyip ancak rakip bu baskıyı kırarak üzerimize gelmeye başladığı anlarda Umut
Bulut’a sığınan, sahada yokları oynayan Selçuk’a kendini attırana kadar
tahammül eden, takımın en temposuz oyuncusu, el freni Hamit’e 90 dakikayı tamamlatıp,sahadaki
tek süratli ismimiz Bruma’yı kenara alan, 2-0 geriye düştükten sonra da
89.dakikada ‘’Haydi oğlum gir bu maçı kurtar’’ dercesine sezon başından beri 1
dakika bile şans tanımadığu Furkan Özçal’ı oyuna alan Prandelli, Galatasaray’ı
kafasında bitirdiğini ve asıl amacının kendini kovdurup alacağı milyon eurolar’ın
üzerine konmak olduğunu gözler önüne sermiştir! Ne diyeyim, az önce de
belirtmiş olduğum gibi kendisine bu rahatlığı, bu ortamı sunanlar utansın!
Evet bazen işler
yolunda gitmeyebilir. Her sezon başarılı da olamazsınız. Bu takımın Tromso’ya,
Karpaty Lviv’e elendiği günleri de gördük biz. Aynı şekilde Chelsea’dan 5, Real
Madrid’den 6 yediği maçları da. Ancak ne var ki, hepsinde sahada bir duruşumuz,
geriye düştüğümüzde maçı çevirmek için çabalayan bir ‘’karakterimiz’’ vardı.
Bir direncimiz, bir takım ruhumuz vardı. Fakat, Prandelli bunların hepsini 4 ay
gibi bir sürede yerle bir etti! Yetmedi, oyuncuların kendine olan özgüvenlerini
kaybettirdi! Yetmedi, takımdaşlık havasını yok etti! Yetmedi, oyuncularını
taraftarın önüne attı! Yetmedi, seyirciyi takımına küstürdü! Maalesef, saymış
olduğum bunca olumsuz şeyi ve saymadığım daha nicelerini Prandelli bizlere
armağan etti! Şimdi alsın o uzun zamandır hayalini kurduğu milyonları, ondan
sonra paşa paşa memleketinin yolunu tutsun. Tabi o milyonların her ay banka
hesabına yatmasını istiyorsa, 2 yıl işsiz kalmayı da göze almak zorunda. Gerçi,
kendisine güvenip de Serie A’dan takım teslim edecek bir başkan var mıdır, ona
da pek ihtimal vermiyorum…
Bundan sonraki
süreçte bizden uzak, Allah’a yakın olman dileğiyle Galatasaray Tarihi’nin en
kötü teknik direktörü Sinyor Prandelli!!!
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR