Bugün muhtemelen
başta ben olmak üzere Galatasaray’a canı gönülden bağlı olan milyonlar için en
mutlu günlerden biri. Niye mi? Çünkü 4,5 aylık Prandelli kabusundan fiilen
kurtulduğumuz gün bugün. Takımın aylar sonra Prandelli’siz sahaya çıktığı ilk
maç bir başka deyişle. Dolayısıyla da mutluyuz, huzurluyuz.
Cladiuo Taffarel
yönetiminde, Salı günkü Anderlecht karşılaşmasından tek bir değişiklikle ( o da
mecburi ) sahaya çıkan takımımızın neler yapacağı merak konusuydu şüphesiz.
Eğer bu akşam da kötü futbol sergilenir ve buna paralel olarak kötü bir sonuç
elde edilirse, medyanın büyük bir kısmı ‘’Prandelli’yi yolladınız ama demek ki
suçlu o değilmiş’’ tezi üzerinden vurmaya çalışacaktı Galatasarayımız’ı. O
yüzden de bu takımı buralara getiren yegane suçlunun Cesare Prandelli olduğunu
herkeslere ispat etme zorunluluğu hissettmiştir elbet tüm oyuncularımız.
İlk 45 dakikada
dengeli bir oyun izledik. İki takım da bölüm bölüm top hakimiyetini elinde
tuttu. Ancak ne var ki, net pozisyonlar bulan taraf bizdik. Özellikle
Sneijder’in 5 metreden üst direğe nişanladığı bir top vardı ki, kaçırmak
atmaktan daha zor… Ancak şunu da belirtmek isterim, bazı oyuncularımızın 45
dakikalık performansları gerçekten çok kötüydü. Artık alışılageldiği üzere
Selçuk, Hamit ve Bruma ilk aklıma gelenler! Tabi durum böyle olunca golü de
bulamadık ve devre 0-0’lık eşitlikle geçildi. İkinci devrede ise işin rengi bir
hayli değişti. Sahada uzun zamandır göremediğimiz bir Galatasaray vardı. Belki
yine çok yüksek seviyelere çıkamadık ama en azından iyi sinyaller veren,
pozitif görüntü sergileyen, oyuna hükmeden,
pozisyonlar bulabilen bir Galatasaray izledik. Açıkçası çok uzun
zamandır üzerine böylesine olumlu şeyler söyleyebileceğimiz bir maçımız
olmamıştı…
Sneijder ve Burakla
bir çok pozisyondan yararlanamayan takımımız, nihayet 89.dakikada zor da olsa
üstünlük sayısını buldu. Hamit’in yaklaşık 45 metreden kullandığı serbest
vuruşta, iki sezon önceki Mersin İdman Yurdu maçındakine benzer ortasında
kaleci Karcemarskas’tan seken topa iyi yükselen Burak, kale içindeki Gilles
Binya’ya rağmen topu ağlarla buluşturmayı başardı ve takımına belki de altın
değerinde 3 puan kazandırmış oldu. Çünkü oldukça çalkantılı günler geçirdiğimiz
şu süreçte, sahaya da vekil hocayla çıkmışken Antep gibi zorlu bir deplasmandan
3 puanla dönebilmek gerçekten çok önemliydi.
Evet, bu hafta
Galatasaray ve Galatasaraylılar için oldukça yoğun geçti şüphesiz. Ancak ne var
ki, alınan kararlar ve bunların icraata dökülmesi, takımımızın geleceğini
kurtarmak adına çok doğru hamlelerdi bence. Şükürler olsun ki, Prandelli'den ve bizi içine soktuğu Venezia havasından kurtulduk! Şimdi Pazartesi gününden itibaran Florya’da yeni bir dönem başlıyor. Hamza Hamzaoğlu yönetiminde yepyeni bir Galatasaray izleyeceğiz. Prandelli’yle geçen eziyet dolu günlerin ardından, 109 yıllık tarihimizin hiçbir döneminde görmediğimiz kadar hezimet gördükten sonra herşeyin çok güzel olması ve tekrardan izleyenlere keyif veren, mutlu eden bir Galatasaray sunulması en büyük temennimiz, en büyük dileğimiz. Umarım, Florya’da yeniden huzur sağlanır, takım ruhu yakalanır ve oyuncular kendilerine olan özgüvenlerini geri kazanır da saymış olduğum güzellikleri hep birlikte yaşar, Galatasaray’ı tekrardan zirvede görürüz…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR