3 Aralık 2014 Çarşamba

Hoşgeldin Hamza Hoca

 
  Başlangıçlar her zaman önemlidir. Nasıl başlarsanız öyle gider derler ya hani, mümkün olabilecek en iyi şekilde adım atmak bir şeylere, sonrası için umut-ümit kaynağı olur hep. Bu doğrultuda bugün ‘’Galatasaray Futbol Takımı Teknik Direktörü’’ ünvanıyla ilk kez Türk Telekom Arena’ya çıkan Hamza Hamzaoğlu’nun hakkını teslim etmemiz gerekir. Ne olursa olsun, daha göreve başlayalı 2 gün olmuş bir teknik adamın, henüz 4.dakikasında geriye düştüğü, son 35 dakikasını da 10 kişi oynamak zorunda kaldığı bir karşılaşmadan 4 gollü galibiyetle ayrılması takdir edilecek bir başarıdır.
   Hamza Hoca bugün Türkiye Kupası standartlarında en doğru onbir ve dizilişle başlamak istedi karşılaşmaya. Muslera, Sneijder ve Burak dışında aslardan kurulu, 4-4-2 düzenindeki Galatasaray Eskişehirspor önünde sahadaydı. Açıkçası uzun bir aradan sonra çift forvet oynayacak Galatasaray’ın neler yapacağını merak ettim.
  Karşılaşma başladı, yallah bismillah 1-0 geriye düştük! Serdar Özkan’ı ceza sahası sağ çaprazının 1 metre kadar dışında yere indirmemiz bize pahalıya patladı. Topun başına geçen Serdar mükemmel bir frikik golüyle takımını öne geçirdi.
   Neyse ki, golün şokunu çabuk attık üzerimizden. Sadece 1 dakika sonra Emre Çolak’ın ortasına rakip stoper Semih’in elle müdahelesinde karşılaşmanın hakemi Ali Palabıyık penaltı noktasını gösterdi. Tabi topun başına neden Selçuk değilde Pandev geçti hiçbirimiz anlamadık! Herhalde moral bulması içindi. Açıkçası Pandev’in penaltıyı kaçıracağından %90 emindim, o da sağolsun yanıltmadı beni!
   Yediğimiz golün ardından kaçan penaltı da takımı olumsuz yönde etkileyemedi. Zaten bu akşam Galatasaray’ı galibiyete götüren de yaşadığı olumsuzluklara rağmen moral bozmaması ve oyundan kopmaması oldu.
   15.dakikada bu kez biz tehlikeli bir noktadan serbest vuruş kazandık. Ceza sahası sol çaprazının 3 metre kadar dışından mükemmel bir plase gönderen Selçuk hem takımına beraberliği getirdi hem de özlediğimiz frikik gollerine bir yenisini eklemiş oldu.
   1-1’den sonra oyunun mutlak hakimi Galatasaray’dı. Hatta öyle ki, Pandev bile rakip savunmayı zorlamaya başladı. Nitekim bunun neticesinde 35.dakikada bir penaltı daha kazandık. Arka arkaya çalımlarla ceza sahasına giren Makedon yıldız yere indirilince Ali Palabıyık 2.kez penaltı noktasına gitti.  Neyse ki, bu sefer topun başına Selçuk geçti de kaleci Sinan’ı terse yatırarak takımını üstünlüğe taşıdı.
  2-1’den sonraki bölümde de girdiğimiz ancak yararlanamadığımız pozisyonlar vardı. Kalan 10 dakikada skor değişmeyince ilk devre 2-1’le geçilmiş oldu.
   İkinci yarıya Pandev-Bruma değişikliği ile başladı Hamza Hoca. Uzun süredir şans bulamayan Pandev iyi oynamaya başlamışken, üstelik çift forvetli sistem de işlerken hem Pandev’i kenara almak, hem de Prandelli’nin tek forvetli kısır dizilişine dönmek bana biraz yersiz ve anlamsız geldi!
   Nitekim 4-3-3 görünümlü 4-5-1’e geçer geçmez ilk yarının son yarım saatinde yakaladığımız üretkenlik ortadan kayboldu. Sağ kanatta Bruma, sol kanatta da Olcan pek fazla etkili olamadılar. Durum böyle olunca da rakip kaleye gitmekte ve pozisyonlar bulmakta zorlandık. Bu da yetmezmiş gibi Melo’nun atılması iyiden iyiyde ipleri Eskişehirspor’un eline geçirdi.
  Melo’nun bu sorumsuz ve vurdumduymaz hareketlerine artık bir dur demesi lazım! Şayet kendi bunu yapamıyorsa da başka birilerinin yapması lazım o zaman! Çünkü Melo’nun bu ciddiyetsizliği her seferinde takımı zora sokuyor, takıma zarar veriyor. Bugün de oyundan atılması neredeyse kazanacağımız maçtan 1 puanla ayrılmamıza neden olacaktı.
   10 kişi kalmamızın etkisiyle üzerimizde ciddi bir baskı kuran Eskişehirspor, 62.dakikada skoru yeniden eşitledi. Erkut’un ceza sahası sağ çaprazından yaptığı vuruşta Telles’e de çarpan top çıkarılması zor bir yere gidince durum 2-2 oldu.
   Tabi hem golün verdiği moral hem de rakibin 1 kişi eksik oynaması Eskişehirspor’a ciddi bir özgüven getirdi . Takımımız da rakibin üzerimizde kurduğu baskıyı bir türlü kıramayınca, oyun tamamen bizim yarı alanımızda oynanmaya başladı.
   Bugün başımızda Prandelli olsa 2-2’den sonra kesinlikle bu maçı kazanamazdık. Çünkü Prandelli hiçbir şekilde reaksiyon gösteremezdi. Hatta muhtemelen 80’e 85’e kadar oyuncu da değişmezdi. Fakat Hamza hoca ne yaptı? Üzerimize çok adamla gelen Eskişehir’in geride geniş alanlar bıraktığını gördü ve oyuna yedek kulübesindeki kontra atağa en uygun isim olan Yasin’i aldı. Zaten Yasin’in 60-70 metre sürüklediği 2 topla rakibin o bunaltıcı baskısını kırmayı başardık.
    83.dakikada sahneye Bruma çıktı. Oyuna girdiği andan itibaren neredeyse yokları oynayan yıldız adayımız bir göründü pir göründü! Sağ kanattan üste üste çalımlarla ceza sahasına giren Sabri’nin ortasında rakip savunmadan seken topa Selçuk çok sert vurdu ancak bir kez daha savunmadan dönen top Bruma’nın önünde kaldı. O da Sabri’ye nazire yaparcasına çalımlarla ceza sahasına girdi ve sol ayağıyla çok sert vurdu. Kaleci Sinan’ın müdahelesi topun ağlarla buluşmasını engellemeye yetmedi. Yeniden öndeydik.
   Bruma’nın golü oyundaki moral üstünlüğünü bu kez bizim lehimize döndürdü. Öyle ki, 10 kişilik takım yeri geldiğinde 3-4 adamla pres yapmaya başladı. Tabi bu durum tribünlerden bir hayli alkış aldı.
  Gecenin son sözünü ise Umut Bulut söyledi. 90.dakikada Emre Çolak’ın pasıyla ceza sahasına girdi, Bruma’nınkine benzer sert bir vuruşla topu filelere gönderdi. Bu da gecenin 5.güzel golü oldu.
  Evet, en başta da söylemiş olduğum gibi daha 2 gün önce mesaiye başlayan, ilk maçının henüz 4.dakikasında takımı yenik duruma düşen hemen akabinde penaltı kaçıran, 2.yarının çok büyük kısmını 1 kişi eksik oynamak zorunda kalan ve oyuncuları 2-2’den sonra bile pes etmeyip 4-2’yi bulan Hamza Hoca bence alkışı hak etti bu akşam. Tamam belki yine çok iyi oynamadık, tamam belki yine çok fazla ayağa pas yapamadık ancak en azından sahada mücadele ettik. En azından yaşadığımız her olumsuzluğa bir reaksiyon gösterdik. Oyuncularımız maçın hiçbir anında umutsuzluğa kapılmadılar, rakibe teslim olmadılar. Yani uzun bir aradan sonra sahada ‘’Galatasaray ruhu’’ vardı bugün. Ve inanıyorum ki haftalar ilerledikçe çok daha iyiye giden, üzerine koyarak devam eden bir Galatasaray göreceğiz. Son olarak şunu sormak istiyorum, sizce Prandelli’nin Galatasaray’ının bugünkü Eskişehirspor’a ya da bir başka rakibe bir maç içinde 4 gol atabilme şansı var mıydı? Bence böyle bir olasılık ihtimaller dahilinde bile yoktu…  

                                                   e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR