Açıkçası hafta boyunca Mersin İdman Yurdu karşılaşmasının
bizim adımıza oldukça rahat geçeceğini,
muhtemelen de 2-3 farklı kolay bir galibiyet elde edeceğimizi düşündüm.
Öyle ki, sayısı farketmeksizin seyirci desteğini de arkasına alacak takımımızın,
bizlere son 4-5 karşılaşmada olduğu gibi yine keyifli bir maç izleteceği
kanaatindeydim. Ancak gel gelelim, bu akşam hiç de benim beklediğim gibi bir senaryo
yoktu ortada. Hatta oyunun bir çok anında ecel terleri döktük diyebilirim!
Hamza Hoca hafta
arası Balçova Yaşamspor’a 9 atan yedek ağırlı takımdan vazgeçerek aslarına
dönüş yapmıştı. Ki mantıken öyle de olması gerekir. Ancak bazı oyuncularımız
öylesine kötü performans sergilediler ki, ister istemez keşke Salı günkü
takımdan birkaç kişi sahada olsaydık dedik. Mesela Emre Çolak oyunda kaldığı 45
boyunca takımı adına tek bir olumlu hareket yapmadı. Aynı şekilde 80 dakikadan
fazla sahada kalan Sneijder’e de ben 30-35 dakika anca sabrederdim herhalde.
Alex Telles’te özellikle ilk devrede çok fazla hata yaptı. Yediğimiz ilk golde
yere düşüp rakibin önünü açması bunların en önemlisiydi!
Aslına bakarsanız,
ilk 45 dakikada Galatasaray’da kim iyiydi diye sorsalar, hiç kimseyi söyleyemem
sanırım. Çünkü koca devre boyunca gözle görülür, elle tutulur bir şeyler
yapabilen tek oyuncumuz dahi yoktu. Bu da skor tabelasına yansıdı zaten.
Neredeyse kaleye şut atmadığımız devreyi, rakibin bize armağanı golü de olmasa
2-0 yenik tamamlayacaktık. Allah’tan Güven kendi ağlarına gönderdi de topu, en
azından ikinci devre için umudumuz oldu.
Devre arasında Hamza
Hoca’nın yaptığı Emre-Hamit değişikliğini biraz anlamsız buldum ilk başta.
Ancak dakikalar ilerledikçe bu değişikliğin takıma olumlu yansıdığımı gördüm.
Oyuncularımız gününde
olmadığı için ne ayağa pas yapabildik ne de rakip yarı alanda top tutabildik.
Hatta sayısız pas hatası yaptık diyebilirim. İşte hal böyle olunca, en azından
bir kanat oyuncusu sokar Hamza Hoca ve kanatlardan yüklenmeye çalışır diye
düşünmüştüm. Ancak oyuna Hamit’in girmesi beklentilerimi karşılamadı. Fakat
demin de söylediğim gibi sonra sonra bu değişikliğin ne kadar yerinde olduğunu
gördük. Çünkü top özellikle orta alanda bizde daha çok kalmaya başladı.
İkinci 45’te ilk
yarıya oranla çok daha arzulu ve galibiyeti isteğini ciddi anlamda ortaya koyan
bir Galatasaray vardı. Daha çok pozisyona girdik, rakip yarı alanda daha çok
gözüktük. Ancak kendi kalemizde de net pozisyonlar verdik. Özellikle Hakan
Balta ve Melo’nun 2 kritik müdahalesi var ki, belki de bu maçın bize
dönmesindeki en büyük 2 etken!
Belli ki, uzun zaman
sonra yüksek tempoda maçlar oynayan takım biraz yorulmuş. Bunu bugün net bir
şekilde gördük. Hamza Hoca döneminin şu ana kadar ki en etkisiz futboluydu
çünkü özellikle ilk 45 dakika. Ama önemli değil. Sonuçta dünyadaki hiçbir takım
her hafta aynı oyunu, aynı futbolu oynayamaz.
Bizim adımıza
oldukça zor geçen bu karşılaşmada hakem Fırat Aydınus’un rakibe tartışmalı bir
penaltı çalıp, bizim 2’si net 3 penaltımızı es geçmesi de ayrı bir fiyaskoydu.
Mersinli oyuncular 3 pozisyonda ceza sahası içinde voleybol oynadılar ancak
Fırat Aydınus hepsine bir bahane uydurmayı başardı! Rakiplerimize komedi
tadında penaltılar çalınan bu ligde bizim aynı karşılaşma içinde 3 penaltımızın
güme gitmesinde ben art niyet ararım! Kimse kusura bakmasın ama bu sezon
kimlere, hangi amaçla hizmet edildiği çok açık!
Futbolda öyle
günler ki, rakibin yanında başka şeyleri de yenmen gerekir. Hakemleri, rakip
seyirciyi, saha dışı etkenleri… İşte bu akşam Mersin İdman Yurdu’yla beraber
karşılaşmanın hakemi Fırat Aydınus’u da mağlup eden bir Galatasaray vardı ne
mutlu ki.
Sonuç itibariyle, 2
kez yenik duruma düştüğümüz, tabiri caizse ölüp ölüp dirildiğimiz bu zorlu
karşılaşmayı bir şekilde kazanmamız çok ama çok önemli. Her zaman gününüzde
olmayabilirsiniz. Her zaman çok iyi futbol
da oynamayabilirsiniz. Ancak kazanma isteğinizi ve oyunun hiçbir anında
pes etmeyen yapınızı daima korumak zorundasınız. Çünkü büyük takım olmanın
belki de ilk iki kuralı budur. Dolayısıyla bu akşam iyi oynayamasa da, son
dönemde form yakalamış oyuncularından beklediği katkıyı alamasa da, 90
dakikanın hiçbir anında maçı bırakmayan ve kazanma arzusunu yitirmeyen
oyuncularımızı kutluyorumve darısı gelecek haftalara diyorum.
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR