7 Aralık 2014 Pazar

Fark Ortada

  4 ay boyunca adeta haykırdım: Prandelli’nin bu takımın başında teknik direktör olarak sahaya çıkmadığı gün bambaşka bir Galatasaray izleyeceğiz diye. Bugün bakıyorum şimdi, futbolcular aynı futbolcular, stad aynı stad, taraftar aynı taraftar. Ortada ise 2 fark var: 1-Takımın başındaki teknik direktör 2-Ortaya konulan futbol.  Bu durumda sorun kimdeymiş peki?
  Kim gelirse gelsin Galatasaray’a en az bu kadar futbol oynatır diyordum, sizlerin de gördüğü üzere yerli hocalarımıza şans verildiği takdirde 2.sınıf yabancı antrenörlerden çok daha iyisini koyabiliyorlarmış  ortaya. Ben demiyorum ki Hamza Hoca’nın elinde sihirli değnek vardı da bir dokunuşuyla takımı bambaşka bir hale getirdi diye. Ya da kalkıp ‘’Bundan sonra bu takımı kimse tutamaz, uzak ara şampiyon olur.’’ gibi söylemlerde de bulunmuyorum. Zaten bulunsam bile pek gerçekçi olmaz. Henüz bu tarz şeyler söylemek için çok erken çünkü. Neyin ne olacağını zaman gösterecek. Ancak bir gerçek var ki, Galatasaray’da değişen bir şeyler var.
  Gerek Eskişehirsporla oynadığımız kupa maçında, gerekse de bu akşam, her şeyden önce özgüvenli oynayan oyunculardan kurulu bir Galatasaray vardı sahada. Bunun yanında oyunun hiçbir anında rakibe teslim olmayan, saha içinde ne yaptığını bilmez bir tavır sergilemeyen, koşan-basan-mücadele eden, topa sahip olan, pozisyonlara giren bir Galatasaray izledik her iki maçta da. Hem de çok uzun zaman sonra…
   Ben kendi adıma Hamza Hamzaoğlu’na en azından Galatasaraylı oyunculara üzerlerindeki formanın ağırlığını hatırlattığı ve onlara Venezia’da oynamadıklarını farkettirdiği için teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
   Bu akşam 65 dakika boyunca oyunun her anlamda tek hakimi Galatasaray’dı. Özellikle ilk devrede çok arzulu bir futbol oynadık. Başta Selçuk olmak üzere hemen herkes bir şeyler yapmak için çırpınır vaziyetteydi.
   Her zaman son adam olarak oynayan Burak’ı, ofsayta düşmesini engellemek için 2.forvet gibi oynatmayı denedi Hamza Hoca. Açıkçası bu maç için bu taktik işe yaradı dersek yanlış olmaz. Çünkü Burak maç içerisinde hiç ofsayta düşmedi. Gollerini de attı. Üstüne üstlük oyunun bazı bölümlerinde gerek sırtı dönük pozisyonda alıp sakladığı toplarla gerekse de fuleli deparlarıyla oldukça etkili oldu.
   İlk 10-15 dakikada tutuk görünen Bruma, dakikalar ilerledikçe o tutukluğu attı üzerinden. Top kaybedişlerini azalttı, oyun içinde daha fazla gözükmeye, daha aktif rol almaya başladı. Hep söylediğimiz gibi, Bruma’yı kazanmak istiyorsak sürekli olarak oynatmak zorundayız. Prandelli’nin yaptığı gibi 5 maç 18’e almayıp 6.maç pat diye onbire koyarsanız, hem Bruma’yı bitirirsiniz hem de takımı 1 kişi eksik oynatırsınız!
   Melo’nun yokluğunda Emre Çolak orta sahada gayet iyi işler yaptı. Koştu, bastı, top çaldı, çaldığı topları iyi kullandı, savunmasına yardım etti. Kısacası tam bir orta saha oyuncusu gibi oynadı. Yine hep üzerinde durduğum gibi kapasitesi dahilinde oynadığı sürece (tıpkı bu akşam olduğu gibi) Emre’nin futbolculuğuna kimseler bir şey söyleyemez. Ancak kapasitesinin üzerine çıkmaya çalıştığında ne takıma bir faydası oluyor ne de kendine. ..
   Burak iyiydi, Umut iyiydi, Emre iyiydi, Bruma iyiydi, Telles iyiydi ama hepsinden başka oynayan birisi vardı. Bu yüzden de ona ayrı bir parantez açmak istedim. Tam 1 yıldır ortalarda görünmeyen, bu sezon artık taraftarın bile tüm sabrını tüketen ve bu doğrultuda tribünlerin istemediği adam haline gelen Selçuk İnan’a sormak isterim, aylardır nerelerdeydin sen diye? Hiç şüphesiz, başta ben olmak üzere hepimizin sahada görmek istediği Selçuk, bu akşam ki Selçuk işte. İnanın 90 dakikada kaç tane top kazandı sayamadım. Tahminim 10’un üzerindedir. Bunun yanında sahada basmadık yer bırakmadı. Aldığı topları hep tek seferde ayağından çıkardı. Mümkün olduğunca da geriye ya da yana oynamamaya çalıştı. Tıpkı Çarşamba’nın kopyası bir de frikik attı ancak bu sefer üst direkten geri döndü. Tamamlamak ise ekürisi Burak’a nasip oldu.
   Sonuç olarak, hiç tartışmasız bu sezonun en iyi futbolunu oynayan ve izleyenlere ilk kez keyif veren takımımız sahadan galibiyetle ayrılmasını bildi. Son 2 maçta ortaya koyduğumuz futbol ilerisi için umut verici. Umarım Hamza Hoca’yla bambaşka bir hava yakalayan takımımızın şu görüntüsü gelip geçici değildir ve sezon sonuna kadar üzerine koyarak devam eder. İşte o zaman sezonun en büyük hedefi olan 4.yıldızın takılması çok da zor olmayacaktır.

                                                       e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR