10 Aralık 2014 Çarşamba

Başarılar Gelir Geçer, ASALETİN Bize Yeter!

  Ne yazık ki 2014-2015 Şampiyonlar Ligi sezonu Galatasaray’ımız için çok büyük bir fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Şüphesiz, kuralar çekildiğinde Arsenal ve Borussia Dortmund büyük çoğunluğun ilk 2 için favorisiydi. Ancak Galatasaray’ın onları zorlayabileceği, grubun en zayıf halkasının da Anderlecht olacağı tahmin edildi. Ne var ki ortaya çıkan tablo beklenildiği gibi olmadı. Değil Arsenal ve Dortmund’u zorlamak, grup 3.lüğü için Anderlecht’le bile yarışamadık…
  Ortada bir gerçek var ki, Galatasaray bu yıl Şampiyonlar Ligi’nde bugüne kadar ki en başarısız sezonunu geçirdi. Anderlecht’ten son saniye golüyle o beraberliği de koparmamış olsak, Fenerbahçe’nin rekoruna ortak olacaktık! Tabi bu başarısızlığın sorumluları kimlerdir ya da 2 sezondur gruplardan çıkan takım bu sezon neden böylesine başarısız olmuştur, bunları tartışmak yersiz artık. Yapılması gereken bu tablodan dersler çıkararak gelecek sezonlarda aynı hataları yapmanın önüne geçmek olmalıdır.
   Düne gelecek olursak, Hamza Hoca zaten karşılaşmadan 1 gün önce kadroyu açıklamıştı. Bende bu özgüveninden ve cesaretinden ötürü kendisini takdir ettim. Ancak dün resmi kadrolar servis edildiğinde ufak bir süprizle karşılaştık. Kalede Muslera yerine Sinan vardı çünkü. Tabi bu tercih bir çok spekülasyonu da beraberinde getirdi. Yok Muslera hafta sonu Selçukla tartışmış da ondan oynamamış. Yok efendim 2 gol daha yerse Şampiyonlar Ligi gruplarının en fazla gol yiyen kalecisi olacakmış da ondan oynamak istememiş vs vs. Gerçek, 90 dakikanın bitiminden günyüzüne çıktı. Sinan Bolat’ın sözleşmesindeki ‘’Ligin ilk devresinde en az 5 resmi maçta oynama’’ zorunluluğundan ötürü Hamza Hoca bizim için hiçbir anlamı olmayan bu formalite maçında böyle bir tercih yapmış. Açıkçası bunu çok fazla büyütmenin ya da olayı farklı noktalara çekmeye çalışmanın manası yok. Neticede Sinan Bolat’ta amatör kümeden falan gelmedi. CV’si ligimizdeki bir çok as kaleciden çok daha iyi.
    Bana sorarsanız ilk 45 dakikada iyi oynayan, ancak kalesinde haketmediği 3 gol göen bir Galatasaray vardı. Bunun böyle olmasının en büyük nedeni ise Arsenal’in gol vuruşlarında inanılmaz şanslı oluşu ve karşılaşmanın İspanyol hakemi Borbalan’ın skora direkt etki eden kararlarıydı!
   1-0’ken Burak Yılmaz’ın ve Alex Telles’in ceza sahası içinde düşürülüşlerine devam dedi mesela. İkisi de %100 penaltıydı! Aynı şekilde Arsenal’in 2.golünden önce Tarık’a yapılan hareket de bariz fauldü! Belli ki dün bir yerlerden ‘’Arsenal kazansın’’ şeklinde bir talimat gelmişti Borbalan’a!
  Tabi böylesine ağır bir mağlubiyeti sırf Arsenal’in futbol şansına ya da hakemin yanlı tutumuna bağlamak yanlış olur. Arsenal’in bizden daha iyi bir takım olduğu dün çok net bir şekilde görüldü. Onların yedekleri bile bizim birçok as oyuncumuzdan seviye olarak bir hayli üstün ne yazık ki… Aslında bu bile ülke futbolumuzun ne durumda olduğunun en güzel ispatı olsa gerek…
     Alex Telles ve Tarık Çamdal’ın bu seviye için yetersiz oldukları, Semih Kaya’nın süratli hücumculara karşı ne hallere düşebileceği, Sinan Bolat’ın muhtemelen uzun zamandır oynamamasından ötürü ciddi anlamda gerilediği ve Bruma’nın geniş alan bulamadığı takdirde sahada kaybolacağı gibi gerçekleri görmüş olduk en azından.
   Gecenin bizim adımıza tek tesellesi ise böylesine farklı mağlup olduğumuz bir karşılaşmada bile en azından ataklar yapıp sayısız gol pozisyonuna giriyor olabilmemizdir bence. Çünkü Prandelli’nin 4 yiyen Galatasaray’ı ile Hamza Hamzaoğlu’nun 4 yiyen Galatasaray’ı arasında ciddi farklar var.
   Hep anlatmak istediğim de buydu aslında. Bu takım yeri gelecek 4’te yiyecek, 5’te yiyecek. Avrupa Kupaları’nda her sezon başarılı da olmayacak. Ya da her maç şahane top oynamayacak. Ancak kötü oynadığında da, farklı mağlubiyetler yaşadığında da, yer aldığı bir organizasyonda başarısız olduğunda da ortaya koyması gereken bir ruhu, her şeye rağmen rakibe teslim olmayan bir yapısı olmak zorundadır. Tıpkı dün akşam olduğu gibi.
   İnanın bana bu sezon ilk defa 4 yerken içim cız etmedi. Çünkü maçın hiçbir anında ‘’Nasıl olur da Galatasaray böylesine aciz hallere düşer?’’ demedim, diyemedim. Önemli olan da bu sanırım. Çünkü her zaman söylediğimiz gibi ‘’Başarılar gelir geçer, ASALETİN bize yeter! Öyle şeyler yaşattın ki, uğrunda ÖLMEYE değer!’’
   Ne Şampiyonlar Ligi’nde başarısız bir sezon geçirmiş olması ne de 4-5 maçta farklı mağlubiyetler almış olması, Galatasaray’ın büyüklüğünden de marka değerinden de hiçbir şey eksiltmez. Eksilttiğini düşünenler de anca kendilerini kandırırlar!

                                                                e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR