Finali zaten Rize’deki maçta garantilemiştik. Bu yüzden de bugünkü karşılaşma bir formaliteden ibaretti. Kupa maçları daima sürprizlere açıktır. Ancak bugün sürprizden de öte, büyük bir futbol mucizesi gerekiyordu Rizespor’a.
Riekerink, son
maçlarda deneyip kısmen de olsa başarı elde ettiği 4-4-1-1 sisteminden
vazgeçerek yeniden 4-2-3-1’e dönmüştü bugün. Sezon başında beri görev alan 4
teknik direktörün de bıkmadan usanmadan uygulayıp hiçbirinin verim elde
edemediği o meşhur 4-2-3-1’e yani…
Tutmayan bir şey
üzerinde bu kadar ısrar göstermek, olmayanı
oldurmak için bu denli inat etmek niye? Cidden anlam verebilmiş değilim! Bakın,
bu sistemi 2009/2010 sezonunun tamamında Rijkaard denedi ancak başarılı
olamadı. Fatih Hoca 2011/2012 sezonun ilk 6-7 haftasında denedi, baktı ki
olmuyor 4-4-2’ye döndü ve takımın bir andan çehresi değişti. Aynı şekilde geçen
sezon Prandelli haftalarca ısrar etti, sonunda ne oldu? Görevinden kovuldu! Yerine
gelen Hamza Hoca takımın başına geçer geçmez ilk iş Umut-Burak ikilisini bir
arada oynatmaya başladı, bir anda bambaşka bir takım çıktı ortaya! Ancak gelin
görün ki, ne hikmetse dünya üzerindeki bütün teknik adamlar bu 4-2-3-1’e takmış
durumdalar. Tamam bunu çok iyi oynayabilen takımlar var elbet. Barcelona ve
Real Madrid ilk aklıma gelenler. Ancak onlarda olup bizde olmayan şey ne
biliyor musunuz? Her sene 40-50 gol atabilme özelliğine sahip sağ açık-sol açıklar!
Sanırım sadece bu istatistik bile bir şeyleri anlatmak için fazlasıyla yeterlidir!
4-2-3-1 düzenindeki
Galatasaray sezon genelinde olduğu gibi oyunun tamamında çok pozisyona girdi,
kalesinde de bir o kadar verdi! Bu oyun şekli bana Gerets’in Galatasaray’ını
hatırlatıyor. Ancak o takım maçları bir şekilde kazanmasını bilirdi. 2 yese 3,
3 yese 4 atar kazanırdı maçları. Şimdi de öyle olsa sesimiz çıkmaz zaten. Ancak
2 atıp 3, 3 atıp 4 yeyince, açık futbol oynuyor oluşumuz hiçbir şey ifade
etmiyor ne yazık ki...
İki devrede de
sayısız gol pozisyonundan yararlanamayan takımımız, özellikle Sinan Gümüş’ün
oyuna girişinden sonra yakaladığı ofansif etkinliği, skor üstünlüğüne
çeviremediyse şayet, o noktada oyuncularımızın bir durup düşünmeleri gerekiyor
bence.
Sinan Gümüş
demişken, kendisiyle ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. Sakatlıktan bu kadar
iyi döneceğini hiç tatmin etmemiştim açıkçası. Performansının ne seviyede
olacağına dair kafamdaki soru işaretlerinin kaybolması için forma giydiği 20
dakika fazlasıyla yeterli oldu. Bir kere Sinan fiziksel anlamında inanılmaz
kuvvetlenmiş. Net olarak görülüyor bu. Bunun yanında bir o kadar da süratlenmiş.
Attığı 2-3 depar vardı ki, hepsinde rakip savunmayı adeta hallaç pamuğu gibi darmadağın
etti! Böyle bir Sinan gelecek sezon Galatasaray’ın 1 numaralı hücum silahı olur
benden söylemesi. Ne diyelim, Allah
sakatlıkların tekrarından korusun…
Sonuç olarak
girdiği pozisyonları değerlendiremeyen iki ekibin formalite mücadelesi 0-0’lık
eşitlikle sona erdi. Galatasaray’ımız adını finale yazdırırken, Rizespor ‘’Bu
sezonluk benden bu kadar’’ dedi. Artık kupa için tek bir 90 dakika var
önümüzde. Onu da %99,9 Fenerbahçe ile oynayacağız. Umarım koca sezonun telafisi
adına, taraftarını bütün sezon boyunca üzen oyuncularımız, üzerlerine düşeni 90
dakikalığına da olsa fazlasıyla yerine getirirler de bizlerin gönlünü almayı
bir nebze de olsa başarırlar…
Kerem ZÜLFİKAR