Kabus gibi geçen bir sezon, değişen 4 teknik direktör,
alınan başarısız sonuçlar, Uefa’dan gelen 1 yıl men cezası… Bundan daha kötüsü
ancak küme düşmemiz olabilirdi herhalde.
Çalkantılarla
boğuşup, kaoslardan sıyrılıp kupalara ve şampiyonluklara erişmak genlerinde
olan Galatasaray, tarihinin en kötü sezonlarından birini yaşadığı 2015/2016’yı da
kupasız kapatmadı.
Transfere 70 milyon
euro harcayarak 3 kupa hedefiyle yola çıkan Fenerbahçe’nin mücadele ettiği
bütün kulvarları kupasız tamamlamasının yanında, bu sezonki performansıyla dalga geçtikleri
takımımızı 3 maçta da yenememeleri ayrı bir başarısızlık oldu onlar için.
Türkiye Kupası’nı
kazanmak bir şampiyonluktan çok daha öteydi bizim için. Çünkü Uefa’dan
aldığımız men cezasını gelecek sezon çekip, işi 1 yılla kurtarmak zorundaydık.
Hiçbir Galatasaray’lı Avrupa Kupaları’nda takımlarının yer almadığı arka arkaya
2 sezon hayal edemez herhalde!
Lig 5.liğini
geçtiğimiz hafta Osmanlıspor’a kaptırdıktan sonra, elimizdeki son şans olan
Türkiye Kupası finalini zaferle tamamlamak boyunlarının borcuydu sarı kırmızılı
futbolcuların.
Neredeyse aylar
sonra hiç sakatımız olmadan, tam takım olarak bir karşılaşmaya hazırlanmış
oluşumuz, Allah’ın bize bir yardımıydı belki de. Sözün özü, kupayı kazanmamamız
için hiçbir neden yoktu ortada.
Kalede Muslera,
defansta Semih, Denayer, Hakan Balta, Carole, orta alanda Selçuk, Emre,
Sneijder, ileri uçta da Sinan, Yasin, Podolski on biriyle başladı karşılaşmaya
Riekerink. Ki mevcut kadro yapısı içerisinden çıkarılabilecek hemen hemen en
mantıklı on birdi bu.
İlk 45 dakikada
sahanın ve oyunun mutlak hakimiydi Galatasaray. Topa daha çok sahip olan,
sahada daha bilinçli işler yapan, pozisyonlara giren ve neticesinde de golü
bulan taraftık.
Özellikle orta
alandaki mutlak üstünlüğümüz, Fenerbahçe’nin kalemize çok sık gelmesine izin
vermedi. Buna karşılık rakip kalede özellikle Podolski’yle etkili olmaya
çalıştık.
Arka arkaya
değerlendiremediğimiz pozisyonlardan sonra 30.dakikada sağ köşe gönderden Emre
Çolak’la kullandığımız korner atışında, ön direkten kafayla topu arka aşıran
Denayer’i iyi takip eden Podolski meşin yuvarlağı Fenerbahçe ağlarına göndererek
takımını 1-0 öne geçirdi!
Podolski’nin golü
zaten iyi oynadığımız oyunda, moral ve psikolojik üstünlüğü de lehimize
döndürdü.
Kalan bölümlerde
karşılıklı gelişen ataklar sonuç vermeyince devre 1-0’lık skorla lehimize
tamamlanmış oldu.
İkinci yarıya her
iki teknik adam da oyuncu değişiklikleriyle başladı. Riekerink, hafif sakatlığı
bulunan Sneijder’i riske etmeyerek Chedjou’yu sahaya sürdü. Vitor Pereira’da
sezon genelinde olduğu gibi Van Persie-Fernandao değişikliğine gitti.
Sneijder’in çıkması
ve yerine bir orta alan oyuncusu değil de, defans oyuncusu olan Chedjou’nun dahil
oluşu, Galatasaray’ın oyun şablonunu inanılmaz derecede etkiledi. Öyle ki, ilk
45 dakikadaki görüntü her anlamda terse döndü. Fenerbahçe bütün kontrolü ele
alarak, üzerimizde yoğun bir baskı kurdu.
İkinci 45 dakika
Fenerbahçe ataklarını Denayer önderliğinde savuşturmaya çalışmamızla geçti
desek yanlış olmaz herhalde. Koca devrede sadece müdafaa yaptık. Riekerink ilk
devrede ne kadar doğru işler yaptıysa, ikinci devrede de o kadar yanlış işler
yaptı. Yaptığı 3 oyuncu değişikliğinde tercihleri yanlıştı bana sorarsanız!
Neyse ki, yediğimiz
yoğun baskıya rağmen kalemizde geçit vermeyerek skoru korumayı bildik.
Mete Kalkavan’ın
90+5’te gelen bitiş düdüğü, üst üste 3.kez, toplamda da 17.kez Türkiye Kupası
Galatasaray’ın demekti. En önemlisi ise en başta da belirtmiş olduğu gibi
Uefa’dan aldığımız cezanın 1 yılla tamamlanacağı anlamına geliyordu.
Evet sevgili
Galatasaraylılar; 2015/2016 sezonu çok şükür ki geride kaldı artık. Bu noktada
söylemek istediğim tek şey, Allah bir daha böyle bir sezon yaşatmasın… Şimdi
önümüzde yepyeni bir sezon, yepyeni umutlar var. Tabi bu umutları gölgeleyen
bir de Dursun Özbek faktörü! Zaman neler gösterecek bilinmez. Ancak geçen sezon
yaptığı hatalardan, uyguladığı transfer politikasından umarım büyük dersler
çıkarmıştır Dursun Özbek! Aynı hataların bir kez daha tekrarlanmaması en büyük
temennimiz. Aksi halde fiyaskoyla sonuçlanacak bir sezonu daha ne Galatasaray
taraftarı ne de Galatasaray camiası hiçbir şekilde kabullenemez!
Acısıyla,
tatlısıyla, sevinciyle, üzüntüsüyle bir sezonun daha sonuna geldik. Elimden
geldiğince bu sezon da sizlerle bu sayfalardan buluşmaya çalıştım. Sürç-i lisan
ettiysek affola. Tek kavgamız, ortak davamız Galatasaray. Herşey; daha iyi,
daha başarılı bir Galatasaray için! Sezon boyunca beni takip eden, yazılarımı
okuyan Galatasaraylı dostlarıma, kardeşlerime teşekkürü bir borç bilerek,
kendilerini saygıyla selamlıyorum. Yeniden buluşana dek, hepiniz Allah’a emanet
olun…
Kerem ZÜLFİKAR