Son yıllarda Eskişehir deplasmanını hep puan kaybıyla
geçiyor oluşumuz, bu akşama dair bir karamsarlık beslememize sebep oluyordu
şüphesiz. Ancak Fenerbahçe’nin 2 puan bıraktığı haftada ayağımıza gelen bu
fırsatı da değerlendirmek zorundaydık.
Sabri, Burak ve
Semih’in yokluğunda Hamza Hoca’nın takımı nasıl kuracağını cidden çok merak
ediyordum. Çünkü son dönemlerde Hamza Hoca’da kadro üzerinde enteresan tercihler
yapabiliyor. Örneğin, geçen hafta Alex Telles’in sol açık, Koray Günter’in de
sağ bek oynaması gibi. Fakat doğrusunu isterseniz bugün sahaya sürdüğü on bir,
mevcut şartlar altında yapılabilecek en mantıklı on birlerden biriydi. Belki
Yekta yerine Yasin tercihinde bulunabilir ya da yabancılardan birini kenara
çekip Umut-Pandev çift forvetini deneyebilirdi. Ne de olsa takım 4-4-2’ye
döndüğü zaman bambaşka bir çehreye bürünüyor…
Karşılaşmaya 2 takım da etkili başlayamadı. Özellikle orta alanda oldukça fazla pas hatası yapıldı. Bu yüzden de ilk 10-15
dakikalık bölümde oyunsal üstünlüğü kimse ele alamadı. Tabi orta saha elemanlarının
bolluğuna rağmen Umut Bulut dışında hiç bir hücumcumuzun olmayışı, takımımızın
ataklar yapıp pozisyonlar bulma konusunda ciddi sıkıntılar yaşamasına neden
oldu.
Dakikalar 20’yi
gösterirken maçtaki ilk pozisyonumuzu yakaladık, o da golle sonuçlandı.
Sneijder’in mükemmel pasında bir anda kaleci Boffinle karşı karşıya kalan Umut,
2 seferde de olsa topu filelerle buluşturmayı başararak takımını 1-0 öne
geçirdi.
Golden sonraki
bölümde Eskişehirspor üzerimize gelmeye başladı ve çok geçmeden onlar da golü
buldular. Kamil’in sağdan ortasına
Muslera’nın yeterli müdahaleyi yapamayışı, Sissoko’nun takımına beraberliği
getirmesiyle sonuçlandı.
1-1’den sonra oyunda
biraz daha etkili gözüken taraf Galatasaray’dı. Ancak ne var ki, Umut Bulut ve
Emre Çolakla iki net fırsattan yararlanamayınca soyunma odasına eşitlikle
gitmeye razı olduk...
Hamza Hoca ikinci 45
dakikaya Yekta-Olcan değişikliği ile başladı. Galatasaray’a geldiği günden bu
yana forma giydiği resmi maçların %95’inde olduğu gibi Yekta Kurtuluş’un bu
akşamda takımına ve arkadaşlarına 5 kuruşluk faydası olmadı! Acaba bu arkadaş
herkeslere nasip olmayan bu formayı daha kaç sezon giyecek cidden çok merak
ediyorum! Söylenebilecek tek şey; yazık günah!
Olcan belki takıma
hareket getirir dedik ama yanıldık. Çünkü ikinci devrede çok daha kötü bir
Galatasaray izledik. Yaklaşık 40 dakika boyunca oyunu kendi yarı alanında kabul
etmek zorunda kalan ve ayağa 3 isabetli pas yapamayan bir takım
görüntüsündeydik… Sanırım ikinci devredeki takım bu sezonun en kötü Galatasaray’ıydı…
Hamza Hoca’nın oyun
okumadaki başarısızlığı bu karşılaşmada da gün yüzüne çıktı. Sahada tel tel
dökülen ve attıkları hemen her par rakibe giden Selçuk ve Sneijder’e 90 dakika
sabrederken, takımın en iyisi Telles’i Bruma’yla değiştirmesi gerçekten hayrete
düşürdü beni! Telles’in oyundan çıkmasıyla Olcan’ın sol beke geçmesi ise Hamza
Hoca’nın farkında olmadan yaptığı işe yarar bir hamle oldu. Çünkü sağ
kanattayken ayağına top değmeyen Olcan, sol tarafa geçtikten sonra arka arkaya
etkili ortalar yapmaya başladı. İlkinde Bruma beklenildiği üzere bomboş kaleye
topa ıska geçti! İkincisinde rakip savunmadan seken top kornere gitti.
Üçüncüsünde ise kale sahasına yerden gelen topa arka direkte dokunan Selçuk, maç böyle bitti derken takımına hayat öpücüğü vermiş oldu.
Özellikle ikinci 45
dakikada futbol adına hiçbir varlık gösteremediğimiz bu karşılaşmadan 3 puanla
ayrıldığımıza yatıp kalkıp dua edelim bence. Çünkü galibiyeti hak ettiğimizi ne
yazık ki söyleyemem. Ancak dün Beşiktaş’ın da benzer şekildeki kazanışını gördükten sonra ‘’Biz
de yeter ki kazanalım da nasıl olursa olsun’’ demek zorunda kalıyor insan.
Gelecek hafta Beşiktaş’ın Bursaspor, Fenerbahçe’nin de Gazianteple oynayacağını
hesaba katarsak, sahamızda Balıkesirspor’u ağırlayacak oluşumuz bu geceki
galibiyetin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya yeter bence…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR