2 Şubat 2015 Pazartesi

Hamza Hoca ve Yanlışlar Sinsilesi...

 
  Ne yalan söyleyeyim, Bursaspor karşılaşmasından pek de umutlu değildim. Yani ‘’Bu maçın favorisi kesinlikle Galatasaray’dır’’ diyemedim hiçbir şekilde. Gerek eksiklerimiz gerekse de Bursaspor’un her hafta üzerine biraz daha koyarak ilerlemesi, karşılaşmanın bizim adımıza ne kadar zor geçeceğini az çok ortaya koyuyordu.
  Galatasaray Takımı’nın geniş bir kadrosu olduğundan bahsediyoruz hep. Ancak farkında olmadığımız bir gerçek var ki, bu geniş kadro içerisinde olmazsa olmaz denen yani alternatifleri bulunmayan bazı oyuncular var. Tüm eleştirilere rağmen Selçuk, geçen hafta da söylemiş olduğum gibi 10 tane pozisyona girip 9’unu kaçırsa bile Burak, Melo, Chedjou, Sneijder ve Muslera… Bana göre takımın olmazsa olmazları bu oyuncularımız.
  Bugün son 3 sezonda belki de ilk kez bir lig maçına hem Selçuk’suz hem de Burak’sız başladık. Bunun da takımı ne denli olumsuz etkilediğini hep birlikte gördük.
  Chedjou nihayet sahadaydı ama daha 3 gün önce Afrika Kupası’nda oynayıp İstanbul’a henüz dün döndüğünü hesaba katarsak, bugün hayli düşük olan performansı hoşgörüyle karşılanabilirdi. Öyle ki sezon başından beri belki de takımın en iyisi olmasına rağmen bu akşam sahada tel tel döküldü... O kadar çok hata yaptı ki, bir noktadan sonra sayamadım artık. Ancak kendisine en ufak bir şey söylemeye hakkımız olmadığını düşünüyorum. Bilakis, hiç dinlenmeden apar topar bu zorlu maça çıktığı için teşekkür borçluyuz Chedjou’ya.
   Son haftalarda dikkatimi çeken bir şey var ki, o da Hamza Hamzaoğlu’nun yavaş yavaş ‘’Fatih Terimcilik’’ oynamaya başlaması! Çok net söylüyorum, bu durum takıma zarardan başka bir şey vermez! Taklitler sadece ve sadece aslını yaşatır Hamza Hoca! Bunu hiçbir zaman aklından çıkarma bence…
  Hamza Hoca’nın geldiği günden bu yana en çok takdir edilen yönü, Mancini ve Prandelli dönemlerinde kaybolan kadro istikrarını takıma yeniden kazandırmasıydı. 2 İtalyan döneminde de hiç kimseler Galatasaray’ın ideal on birini sayamazken, Hamza Hamzaoğlu’yla beraber yeniden sahaya çıkacak takımı hepimiz ezbere sayar hale gedik. Bunun yanında yine İtalyanlar’ın ısrarla deneyip her defasında fiyaskoyla sonuçlanan 4-3-3 görünümlü 4-5-1 dizilişini de Hamza Hoca rafa kaldırdı ve Galatasaray’ın mayasında, kimyasında olan 4-4-2’ye dönüş yaptı. Bu değişiklikle beraber başarılı sonuçlar da ardı ardına gelmeye başladı. Ancak bakıyorum şimdi, artık Hamza Hoca’da takımla çok sık oynamaya başladı. Burak’ın sakatlanmasını bahane edip tekrardan 4-5-1’e döndü. Bu da takımın ilk devrenin son 3-4 haftasında oynadığı o baskılı ve tempolu futboldan uzaklaşmasına neden oldu!
  Burak sakat olabilir (ki bu durumun en büyük sorumlusu geçen hafta kendisini tam iyileşmediği halde oyuna sokan Hamza Hoca’dır) ancak elinizde her şeye rağmen Pandev gibi bir isim varsa, bu oyuncunuzu en azından Burak’ın yokluğunda mutlaka tercih etmek durumundasınız. Pandev’i sadece Ziraat Türkiye Kupası maçlarında hatırlamak ne ona bir şeyler katar ne de Galatasaray’a…
  Bugün sahaya çıkan takıma bakıyorum, geçen hafta stoperde gayet başarılı oynamış olan Hakan Balta sol bekte, Alex Telles ise onun önünde. Stoperde de Chedjou-Koray ikilisi var. Hakan Balta 20’li yaşlarındayken bile hiçbir zaman çabuk bir oyuncu olamadı. Galatasaray’ın son 7-8 yılda yediği golleri tek tek inceleyin. Bunların birçoğunda Hakan Balta’nın o kanattan adamını kaçırdığını ve devamında pozisyonun golle sonuçlandığını göreceksiniz. Aradan yıllar geçti ve Hakan Balta yavaş yavaş futbolunun son baharına gelmeye başladı. Dolayısıyla zaten kendisinde olmayan o serilik hepten kayboldu. Bu şartlar altında Hakan Balta’nın sol bek oynaması çok çok zor. Ama stopere koyduğunuzda işin rengi değişir. Geçen sezonun ikinci yarısında Mancini onu ısrarla orada kullandı ve kendisinden ciddi anlamda verim aldı. Çünkü bir savunma oyuncusu için yüksek sayılabilecek tekniği, yer bilgisi ve kademeye iyi girişi, stoperde daha iyi oynamasını sağlıyor. Fakat sol beke geçtiği zaman işin içine çabukluk da girmesi gerektiği için Hakan’ın performansı düşmeye başlıyor. Bu yüzden de Hamza Hoca’nın onu bugün sol bekte kullanmaya kalkması yanlıştı bence...
   İkinci yanlışı ise 1.5 sezonluk Galatasaray kariyerinde bir kez olsun bile 0’a inip etkili bir orta yapmayı başaramamış olan, güçsüz Alex Telles’i sol önde oynatmasıydı. Bir savunma oyuncusunun biraz hereketli oluşu ya da az buçuk süratli olması onun sağ açık ya da sol açıkta da oynayabileceği anlamına gelmez! Bruma’yı oynatmayıp onun yerinde Telles’i denemek bence saçmalıktan başka bir şey değil!
  Karşılaşma başladı, ilk 8-10 dakikada neredeyse kendi yarı alanımıza hapsolduk. Bursaspor sürekli üzerimize gelerek pozisyonlar buldu. Öyle ki, %100’lük diyebileceğimiz 4 tane pozisyon yakaladılar. Neyse ki son vuruşlarda çok beceriksizdiler. Yoksa daha ilk 10 dakikada Bursaspor galibiyetini ilan edebilirdi. Sonra  yavaş yavaş oyunu dengelemeye başladık ve organize gelişen ilk atağımızda Olcan’ın mükemmel ortasına Umut Bulut’un aynı güzellikteki ‘’Hakan Şükür’’ kafasıyla golü bulduk. Fakat bulduğumuz gol de oyundaki dengeleri değiştirmedi. Bursaspor daha etkili olan ve pozisyonlara giren taraf olmaya devam etti. Bu bölümde Hamza Hoca Alex Telles’i sol açığa koymakla hata yapmış olduğunu fark etti. Çünkü Telles orada kaybolup gitti. Hamzaoğlu bir şeyler yapmak istedi, tesadüfen aynı esnada Sabri sakatlandı. Hatta belki de bu sakatlık oyuna müdahale için bahane oldu. Ancak Hamza Hoca’nın oyuna Sinan Gümüş’ü alması bu geceki bir diğer yanlışıydı! Böylesine zorlu bir maçta bugüne kadar ligde doğru düzgün şans bile vermediğiniz Sinan’ı ‘’Haydi gir de oyuna, tüm dengeleri değiştir bakalım’’ dercesine sokmak, o oyuncuyu adeta bitirmeye çalışmaktır! Nitekim Sabri’nin çıkışı gardımızı hepten düşürdü. Çünkü oyunda kaldığı süre boyunca takımın ayakta kalan tek ismi Sabri’ydi.
  Sabri’nin sahayı terk etmesiyle sağ beke Koray Günter geçti. Tabi bu da Hamza Hoca’nın bu akşam bitmek tükenmek bilmeyen hatalarına bir yenisini daha eklemiş oldu! Çünkü Koray kesinlikle oranın oyuncusu değil. Sabri sakatlandıysa, mevcut şartlar altında oyuna girecek tek isim Tarık Çamdal olur. Fakat hemen her hafta söylediğim gibi Tarık, Hamza Hoca’nın kafasındaki hiçbir planda olmadığı için lig maçlarında forma bulabilmesi imkansız gibi bir şey…
  Bir teknik adamın bu kadar yanlışı bir arada yaptığı karşılaşmada, zaten daha etkili oynayan misafir takımın golü bulması kaçınılmaz sondur. Savunmamızın arkasına attıkları uzun topta Chedjou’nun adeta ‘’uyuyarak’’ Volkan’ı kaçırması, o dakikaya kadar 6-7 tane gol kaçırmış olan Bursaspor’un şeytanın bacağını kırmasıyla sonuçlandı.
  İlk devre karşılıklı atılan iki golle 1-1 bitti. Ancak 45 dakikayı Bursaspor sadece 1 golle tamamladıysa, önce Allah’a sonra da Muslera’ya boçluyuz bunu...
  İkinci yarıya da bıraktığı yerden başladı yeşil beyazlılar. Hatta neredeyse daha 46’da öne geçeceklerdi… Ardı ardına pozisyonları bulmaya devam ettiler ve 53’te Fernandao ile üstünlük sayısını yakaladılar. Volkan Şen’in sağ taraftan kullandığı köşe vuruşunda bütün savunma oyuncularımızın arasından kafayı vuran Fernandao takımını öne geçirdi!
  2-1’den sonra Hamza Hoca oyuna bir kez daha müdahale etmek istediyse de tercihleri gene yanlıştı! Ayakta durmakta bile zorlanan ve her ikili mücadelede yerde kalan Telles’i sahada tutup Olcan’ı oyundan alması ve Bruma ya da Pandev gibi ofansif yönü kuvvetli oyuncular kulübede otururken daha 20 gün önce ‘’Kendisine oynayabileceğin bir kulüp bulabilirsen aramızdan ayrılabilirsin’’ dedim dediği Yekta’yı tercih etmesi oldukça ilginçti cidden…
  Oyunun son bölümlerinde ev sahibi psikolojisiyle bir nebze olsun Bursaspor üzerinde baskı kurmaya çalışan takımımız, 80.dakikada ceza yayı içinden serbest vuruş kazandı.  Atışı kullanan Sneijder’in gole giden topuna Volkan Şen’in vurduğu smaç dünyanın neresinde olursa olsun penaltı+kırmızı kartla cezalandırılırdı, Fırat Aydınus’da aynısını yaptı. Penaltı vuruşunu Sneijder dururken neden Emre Çolak kullandı onu da pek anlayamadım… Neyse ki, topu filelerle buluşturmayı başardı ve skora yeniden eşitlik geldi.
   Kalan 10-12 dakikalık bölüm, rakibin 1 kişi eksilmesiyle beraber Bursaspor ceza sahası etrafında oynanmaya başladı. Ancak yay civarından Sneijder’in yaptığı vuruşlar hep kale arkasındaki tribüne gitti! ‘’Usta ayak’’ diye tanımladığımız Sneijder’in orta mesafeli şutlarında ciddi bir düşüş söz konusu…
  Karambole ortaladığımız toplar da 3.golü getirmeyince, Fırat Aydınus’un son düdüğü geldi ve şampiyonluk yolunda çok kritik bir 2 puan bırakmış olduk. Ancak diğer taraftan bakacak olursak, Bursaspor’un oldukça fazla sayıda net fırsat bulduğu bir gecede sahadan beraberlikle ayrıldığımıza da şükretmeliyiz. Umarım göreve başladığı ilk günden beri, kafasında inandığı bir doğrusu olan ve bunun üzerinde ısrar eden Hamza Hoca, gelecek haftayla beraber Selçukla Burak’ın da takıma katılmasıyla birlikte yeniden o doğruya dönüş yapar. Aksi halde daha çok puan bırakırız, benden söylemesi…

                                                               e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR