Galatasaray Takımı’nın
geniş bir kadrosu olduğundan bahsediyoruz hep. Ancak farkında olmadığımız bir
gerçek var ki, bu geniş kadro içerisinde olmazsa olmaz denen yani
alternatifleri bulunmayan bazı oyuncular var. Tüm eleştirilere rağmen Selçuk,
geçen hafta da söylemiş olduğum gibi 10 tane pozisyona girip 9’unu kaçırsa bile
Burak, Melo, Chedjou, Sneijder ve Muslera… Bana göre takımın olmazsa olmazları
bu oyuncularımız.
Bugün son 3 sezonda
belki de ilk kez bir lig maçına hem Selçuk’suz hem de Burak’sız başladık. Bunun
da takımı ne denli olumsuz etkilediğini hep birlikte gördük.
Chedjou nihayet sahadaydı
ama daha 3 gün önce Afrika Kupası’nda oynayıp İstanbul’a henüz dün döndüğünü
hesaba katarsak, bugün hayli düşük olan performansı hoşgörüyle karşılanabilirdi.
Öyle ki sezon başından beri belki de takımın en iyisi olmasına rağmen bu akşam
sahada tel tel döküldü... O kadar çok hata yaptı ki, bir noktadan sonra
sayamadım artık. Ancak kendisine en ufak bir şey söylemeye hakkımız olmadığını
düşünüyorum. Bilakis, hiç dinlenmeden apar topar bu zorlu maça çıktığı için
teşekkür borçluyuz Chedjou’ya.
Son haftalarda
dikkatimi çeken bir şey var ki, o da Hamza Hamzaoğlu’nun yavaş yavaş ‘’Fatih
Terimcilik’’ oynamaya başlaması! Çok net söylüyorum, bu durum takıma zarardan
başka bir şey vermez! Taklitler sadece ve sadece aslını yaşatır Hamza Hoca!
Bunu hiçbir zaman aklından çıkarma bence…
Hamza Hoca’nın
geldiği günden bu yana en çok takdir edilen yönü, Mancini ve Prandelli dönemlerinde
kaybolan kadro istikrarını takıma yeniden kazandırmasıydı. 2 İtalyan döneminde de
hiç kimseler Galatasaray’ın ideal on birini sayamazken, Hamza Hamzaoğlu’yla
beraber yeniden sahaya çıkacak takımı hepimiz ezbere sayar hale gedik. Bunun
yanında yine İtalyanlar’ın ısrarla deneyip her defasında fiyaskoyla sonuçlanan
4-3-3 görünümlü 4-5-1 dizilişini de Hamza Hoca rafa kaldırdı ve Galatasaray’ın
mayasında, kimyasında olan 4-4-2’ye dönüş yaptı. Bu değişiklikle beraber
başarılı sonuçlar da ardı ardına gelmeye başladı. Ancak bakıyorum şimdi, artık Hamza
Hoca’da takımla çok sık oynamaya başladı. Burak’ın sakatlanmasını bahane edip
tekrardan 4-5-1’e döndü. Bu da takımın ilk devrenin son 3-4 haftasında oynadığı
o baskılı ve tempolu futboldan uzaklaşmasına neden oldu!
Burak sakat olabilir
(ki bu durumun en büyük sorumlusu geçen hafta kendisini tam iyileşmediği halde
oyuna sokan Hamza Hoca’dır) ancak elinizde her şeye rağmen Pandev gibi bir isim
varsa, bu oyuncunuzu en azından Burak’ın yokluğunda mutlaka tercih etmek
durumundasınız. Pandev’i sadece Ziraat Türkiye Kupası maçlarında hatırlamak ne
ona bir şeyler katar ne de Galatasaray’a…
Bugün sahaya çıkan
takıma bakıyorum, geçen hafta stoperde gayet başarılı oynamış olan Hakan Balta
sol bekte, Alex Telles ise onun önünde. Stoperde de Chedjou-Koray ikilisi var.
Hakan Balta 20’li yaşlarındayken bile hiçbir zaman çabuk bir oyuncu olamadı. Galatasaray’ın
son 7-8 yılda yediği golleri tek tek inceleyin. Bunların birçoğunda Hakan Balta’nın
o kanattan adamını kaçırdığını ve devamında pozisyonun golle sonuçlandığını göreceksiniz.
Aradan yıllar geçti ve Hakan Balta yavaş yavaş futbolunun son baharına gelmeye
başladı. Dolayısıyla zaten kendisinde olmayan o serilik hepten kayboldu. Bu
şartlar altında Hakan Balta’nın sol bek oynaması çok çok zor. Ama stopere
koyduğunuzda işin rengi değişir. Geçen sezonun ikinci yarısında Mancini onu
ısrarla orada kullandı ve kendisinden ciddi anlamda verim aldı. Çünkü bir savunma
oyuncusu için yüksek sayılabilecek tekniği, yer bilgisi ve kademeye iyi girişi,
stoperde daha iyi oynamasını sağlıyor. Fakat sol beke geçtiği zaman işin içine
çabukluk da girmesi gerektiği için Hakan’ın performansı düşmeye başlıyor. Bu
yüzden de Hamza Hoca’nın onu bugün sol bekte kullanmaya kalkması yanlıştı
bence...
İkinci yanlışı ise
1.5 sezonluk Galatasaray kariyerinde bir kez olsun bile 0’a inip etkili bir
orta yapmayı başaramamış olan, güçsüz Alex Telles’i sol önde oynatmasıydı. Bir
savunma oyuncusunun biraz hereketli oluşu ya da az buçuk süratli olması onun
sağ açık ya da sol açıkta da oynayabileceği anlamına gelmez! Bruma’yı
oynatmayıp onun yerinde Telles’i denemek bence saçmalıktan başka bir şey değil!
Karşılaşma başladı,
ilk 8-10 dakikada neredeyse kendi yarı alanımıza hapsolduk. Bursaspor sürekli üzerimize
gelerek pozisyonlar buldu. Öyle ki, %100’lük diyebileceğimiz 4 tane pozisyon
yakaladılar. Neyse ki son vuruşlarda çok beceriksizdiler. Yoksa daha ilk 10
dakikada Bursaspor galibiyetini ilan edebilirdi. Sonra yavaş yavaş oyunu dengelemeye başladık ve
organize gelişen ilk atağımızda Olcan’ın mükemmel ortasına Umut Bulut’un aynı
güzellikteki ‘’Hakan Şükür’’ kafasıyla golü bulduk. Fakat bulduğumuz gol de
oyundaki dengeleri değiştirmedi. Bursaspor daha etkili olan ve pozisyonlara
giren taraf olmaya devam etti. Bu bölümde Hamza Hoca Alex Telles’i sol açığa
koymakla hata yapmış olduğunu fark etti. Çünkü Telles orada kaybolup gitti. Hamzaoğlu
bir şeyler yapmak istedi, tesadüfen aynı esnada Sabri sakatlandı. Hatta belki
de bu sakatlık oyuna müdahale için bahane oldu. Ancak Hamza Hoca’nın oyuna
Sinan Gümüş’ü alması bu geceki bir diğer yanlışıydı! Böylesine zorlu bir maçta
bugüne kadar ligde doğru düzgün şans bile vermediğiniz Sinan’ı ‘’Haydi gir de
oyuna, tüm dengeleri değiştir bakalım’’ dercesine sokmak, o oyuncuyu adeta
bitirmeye çalışmaktır! Nitekim Sabri’nin çıkışı gardımızı hepten düşürdü. Çünkü
oyunda kaldığı süre boyunca takımın ayakta kalan tek ismi Sabri’ydi.
Sabri’nin sahayı
terk etmesiyle sağ beke Koray Günter geçti. Tabi bu da Hamza Hoca’nın bu akşam
bitmek tükenmek bilmeyen hatalarına bir yenisini daha eklemiş oldu! Çünkü Koray
kesinlikle oranın oyuncusu değil. Sabri sakatlandıysa, mevcut şartlar altında
oyuna girecek tek isim Tarık Çamdal olur. Fakat hemen her hafta söylediğim gibi
Tarık, Hamza Hoca’nın kafasındaki hiçbir planda olmadığı için lig maçlarında
forma bulabilmesi imkansız gibi bir şey…
Bir teknik adamın bu
kadar yanlışı bir arada yaptığı karşılaşmada, zaten daha etkili oynayan misafir
takımın golü bulması kaçınılmaz sondur. Savunmamızın arkasına attıkları uzun
topta Chedjou’nun adeta ‘’uyuyarak’’ Volkan’ı kaçırması, o dakikaya kadar 6-7
tane gol kaçırmış olan Bursaspor’un şeytanın bacağını kırmasıyla sonuçlandı.
İlk devre karşılıklı
atılan iki golle 1-1 bitti. Ancak 45 dakikayı Bursaspor sadece 1 golle
tamamladıysa, önce Allah’a sonra da Muslera’ya boçluyuz bunu...
İkinci yarıya da bıraktığı
yerden başladı yeşil beyazlılar. Hatta neredeyse daha 46’da öne geçeceklerdi…
Ardı ardına pozisyonları bulmaya devam ettiler ve 53’te Fernandao ile üstünlük
sayısını yakaladılar. Volkan Şen’in sağ taraftan kullandığı köşe vuruşunda
bütün savunma oyuncularımızın arasından kafayı vuran Fernandao takımını öne
geçirdi!
2-1’den sonra Hamza
Hoca oyuna bir kez daha müdahale etmek istediyse de tercihleri gene yanlıştı!
Ayakta durmakta bile zorlanan ve her ikili mücadelede yerde kalan Telles’i
sahada tutup Olcan’ı oyundan alması ve Bruma ya da Pandev gibi ofansif yönü
kuvvetli oyuncular kulübede otururken daha 20 gün önce ‘’Kendisine oynayabileceğin
bir kulüp bulabilirsen aramızdan ayrılabilirsin’’ dedim dediği Yekta’yı tercih
etmesi oldukça ilginçti cidden…
Oyunun son bölümlerinde
ev sahibi psikolojisiyle bir nebze olsun Bursaspor üzerinde baskı kurmaya
çalışan takımımız, 80.dakikada ceza yayı içinden serbest vuruş kazandı. Atışı kullanan Sneijder’in gole giden topuna
Volkan Şen’in vurduğu smaç dünyanın neresinde olursa olsun penaltı+kırmızı
kartla cezalandırılırdı, Fırat Aydınus’da aynısını yaptı. Penaltı vuruşunu
Sneijder dururken neden Emre Çolak kullandı onu da pek anlayamadım… Neyse ki,
topu filelerle buluşturmayı başardı ve skora yeniden eşitlik geldi.
Kalan 10-12
dakikalık bölüm, rakibin 1 kişi eksilmesiyle beraber Bursaspor ceza sahası
etrafında oynanmaya başladı. Ancak yay civarından Sneijder’in yaptığı vuruşlar
hep kale arkasındaki tribüne gitti! ‘’Usta ayak’’ diye tanımladığımız Sneijder’in
orta mesafeli şutlarında ciddi bir düşüş söz konusu…
Karambole ortaladığımız
toplar da 3.golü getirmeyince, Fırat Aydınus’un son düdüğü geldi ve şampiyonluk
yolunda çok kritik bir 2 puan bırakmış olduk. Ancak diğer taraftan bakacak
olursak, Bursaspor’un oldukça fazla sayıda net fırsat bulduğu bir gecede
sahadan beraberlikle ayrıldığımıza da şükretmeliyiz. Umarım göreve başladığı ilk
günden beri, kafasında inandığı bir doğrusu olan ve bunun üzerinde ısrar eden
Hamza Hoca, gelecek haftayla beraber Selçukla Burak’ın da takıma katılmasıyla birlikte
yeniden o doğruya dönüş yapar. Aksi halde daha çok puan bırakırız,
benden söylemesi…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR