Geçen hafta Fenerbahçe’nin kendi sahasında Akhisar’a
kaybetmesinden sonra bu akşam Kayseri Erciyes’in de Galatasaray’a sürpriz
yapmasını bekleyenlerin sayısı azımsanamaz seviyedeydi. Özellikle takım
iskeletinin olmazsa olmazları Burak ve Melo’nun yokluğunda orta saha ve
forvette sıkıntılar yaşayacağımızı düşünenler, karşılaşmanın başlamasıyla
birlikte hayal kırıklığına uğramışlardır sanırım. Çünkü maça öyle bir başlangıç
yaptık ki, ilk 20-25 dakikalık bölümde Kayseri Erciyes takımını sahadan adeta
sildik. Zaten gol de çok erken geldi. Henüz 5.dakikada Bruma’nın sert şutunu
güçlükle çelebilen kaleci Zülküf, dönen topa Umut Bulut’un vurduğu kafaya bir
şey yapamadı ve top ağlara gitti.
Golün verdiği
moralle iştahımız iyice arttı. Sağlı sollu ataklarla rakip kaleyi abluka altına
aldık resmen. Ancak ne var ki, hemen her hafta olduğu gibi son vuruşlarda yine biraz
şanssız, biraz da beceriksizdik!
Dikkat ettiyseniz,
Galatasaray Hamza Hoca’yla beraber başladığı periyotta, oynadığı karşılaşmaların
tamamına yakınında, ilk düdükle beraber rakip üzerinde yoğun baskı kurup 10-15
dakika içinde golü buldu. Ancak golden sonraki süreçte girdiğimiz pozisyonları
değerlendirip değerlendiremememiz bizim açımızdan o maçın rahat ya da sıkıntılı
geçmesinde belirleyici etken oluyor. Mesela bugün 2.yi atamadık ve devamında
Kayseri Erciyes’in ilk atağında Vleminckx’in ayağından bulduğu gol ‘’Rahat
geçer’’ dediğimiz maçı bir anda zora soktu gibi oldu. Oysa ki 1-0’dan sonra
özellikle Bruma ve Umutla yakaladığımız fırsatları değerlendirmiş olsak, belki
de güle oynaya tarihi farka gidecektik.
Konuk ekibin
beraberlik golünü atmasıyla biraz demoralize olduk sanki ve oyundan düşmeye
başladık. Bu doğrultuda, ilk 20-25 dakikanın oyunu forse eden, rakibi kendi on
sekizine hapseden Galatasaray’ı ortadan kayboldu. Ve devre bitimine kadar da gözükmedi.
İkinci 45’e de on
birini bozmadan başladı Hamza Hoca. Belli ki inanıyordu takımına. Oyuncularımız
da hocalarının bu güvenini boşa çıkarmak istemezcesine ilk yarıdaki
başlangıcın bir benzerini yaptılar. Aynı, karşılaşmanın başında olduğu gibi
oyunu bir anda rakip kaleye yığdık ve sağlı sollu ataklar geliştirmeye başladık.
Durum böyle olunca gol yine gecikmedi. Rakip yarı alanın sağ tarafından
kazandığımız uzak mesafeli serbest vuruşta topun başına geçen Selçuk İnan kale
sahasına doğru mükemmel ortaladı. 6 pas köşesinden yükselen Chedjou’da yaptığı
kafa vuruşuyla takımını yeniden öne geçirdi.
Golün sonlara
kalmaması şüphesiz çok rahatlattı bizi ve oyundaki moral üstünlüğün tekrar bize
geçmesini sağladı. Bu bölümde Hamza Hoca’da yaptığı değişikliklerle hem takıma
dinamizm kattı hem de oyunu biraz soğutmuş oldu.
2-1’den sonra
kontrollü bir oyun anlayışı benimseyen ve rakibi genellikle kendi yarı alanında
karşılayan takımımız, özellikle Hamit Altıntopla çok sayıda top kazandı ve
kazandığı bu toplarla ani ataklar geliştirdi. Ancak ne var ki, bu ataklarda
genellikle Bruma’nın günden güne gerileyen adam geçme kabiliyetiyle yüzleşmek
zorunda kaldık…
Son yarım saatte
sürekli olarak kaleyi yoklayan ve bir şutu da üst direkte patlayan Sneijder,
nihayet 90+1’de attı golünü. Alex Telles’in rakip yarı alan ortalarının sol
çaprazında düşürülmesiyle boşta kalan topu bir anda önüne aldı ve ceza sahasına
doğru kat etti. İçeri girer girmez yaptığı vuruş Zülküf’ten dönse de, 2.hamle
de topu filelerle buluşturmayı başardı ve gecenin kapanışını yapan isim oldu.
Evet, yavaş yavaş
ligin kritik haftalarına girmeye başladığımız şu günlerde maçlarımızı bir şekilde
kazanıyor olmak en önemli şey. Takım savunmasında bireysel ve genel anlamda bazı sıkıntılar yaşayan arkadaşlarımızın, her geçen gün performanslarını arttırmaları
tek temennimiz. Çünkü Kadıköy’e her anlamda avantaj sahibi olarak gidiyoruz ve
çok uzun süre ele geçirmeyi beklediğimiz bu liderlik koltuğundan inmeyi hiç ama
hiç istemiyoruz! Ne diyelim, umarım her şey dilediğimiz, istediğimiz gibi olur…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR