Nihayet fırsat bulabildim; 20.şampiyonluğumuzun hikayesini kaleme almaya. Pazar bizim maçın ardından bilerek yazmadım aslında. Çünkü ertesi akşam Fenerbahçe’nin Başakşehir’i yenemeyeceğinden adım gibi emindim. Dolayısıyla 1 gün daha beklemek ve ‘’şampiyon takımın taraftarı’’ olmanın gururuyla dökmek istedim içimdekileri…
26 Mayıs 2015 Salı
Selam Durun ŞAMPİYONA!!!
Etiketler:
beşiktaş,
bruno alves,
caner erkin,
felipe melo,
galatasaray,
Hamit Altıntop,
hamza hamzaoğlu,
mehmet batdal,
mehmet topuz,
pierre webo,
selçuk inan,
yasin öztekin
19 Mayıs 2015 Salı
Bir De Golcü Olsa...
3 hafta önce İstanbul’da aldığımız 4-1’lik galibiyet zaten %80 oranında adımızı finale yazdırdığımız anlamına geliyordu. Bütün konsantrasyonunu Pazar akşamı Beşiktaşla oynayacağımız ‘’ölüm-kalım maçı’’na vermeyen çalışan Hamza Hoca, 4-1’in verdiği rahatlıkla kupa genelinde olduğu gibi yine rotasyonlu bir kadroyla çıktı sahaya.
17 Mayıs 2015 Pazar
ŞAMPİYON Belli, İkinci Kim ?
Yavaş yavaş sonu yaklaştıkça ligin, stresimiz ve heyecanımız
her maç bir öncekine oranla daha da artıyor. Son haftalarda iki rakibimizin de ardı
ardına puan kayıpları yaşamaları, ister istemez kendi maçlarımızdaki mutlak galibiyet
beklentisini daha da bir arttırıyor. Bu da gerek futbolculara gerek teknik
ekibe gerekse de biz taraftara belirgin bir şekilde yansıyor.
13 Mayıs 2015 Çarşamba
ŞAMPİYON CİMBOM YAZACAĞIZ!!!
Dün bizim maçın bitiminde özellikle yazmadım yazıyı. Bu
akşamı, Fenerbahçe’nin alacağı sonucu beklemek istedim. İçimden bir ses Erciyes’in
bir sürpriz yapacağını söylüyordu çünkü. Gün boyu da bu inancımda herhangi bir
eksilme olmadı. Nihayetinde içimdeki o ses beni yanıltmadı ve Kayseri temsilcisi
belki de sezonun en büyük kıyağını yaptı bize. Yarın Beşiktaş’ın
Akhisar önünde puan kaybetme ihtimalini de yüksek görüyorum. Gerek Akhisar’ın başarılı iç saha performansı, gerekse de Beşiktaş’ın Gaizantep maçında yaşadığı
travmayı muhtemelen atlatamamış oluşu, oradan bize yarar bir sonuç
çıkarabilir. Neyse olup olmayacağını yarın göreceğiz artık...
9 Mayıs 2015 Cumartesi
Bayrakları, Atkıları, Formaları Hazırlayın!!!
Artık öyle bir hal
aldı ki lig, 3 takımın da en ufak bir hata yapma lüksü yok. Bize ve Beşiktaş’a bütün maçları kazanmak yetiyor şampiyonluk için. Fenerbahçe’nin işi ise daha
zor. Kalan maçlarını kazanırken aynı zamanda Galatasaray-Beşiktaş derbisinden de beraberlik
çıkmasını bekleyecekler. Dolayısıyla kağıt üstünde bakıldığı zaman her anlamda
en büyük favori biziz. Ki şöyle bir alternatif de söz konusu: Oldu ki
Fenerbahçe bu akşam ya da gelecek haftalarda puan kaybı yaşadı, böyle bir durumda
Beşiktaş maçından alacağımız bir beraberlik bile bizi şampiyon yapıyor.
Biliyorum ki gerek
Beşiktaşlılar gerek Fenerbahçeliler gerekse de Galatasaray’ı sevmeyen diğer
takım taraftarları her hafta puan kaybı yaşamamızı dört gözle bekliyorlar.
Gaziantep ve Konya maçlarında da büyük ölçüde heveslendiler. Ancak heveslerini
kursaklarında bıraktığımız için hiç ama hiç üzgün değiliz!
Şampiyonluğa sayılı
haftalar kala, Akhisar maçından sonra Hamza Hoca’nın da söylediği gibi artık iyi
futbola falan bakılmaz. Sadece skor için çıkılır sahaya. Kazandığımız sürece de
problem yok. Ama 85’te atalım, ama 90’da atalım. Yeter ki hepsini kazanalım…
Dün akşam
Galatasaray’ı nasıl buldun diye sorarsanız cevabım çok net. Beğenmedim! Son 2
maçta 9 gol attığımız, kapasitesi belli, ligde hiçbir iddiası olmayan Konyaspor’a
karşı sahada bu denli etkisiz kalmak ve kalemizde böylesine net pozisyonlar
vermek yakışmadı bize. Evet, iyi oyun beklemiyoruz, eskisi gibi farklı
galibiyetler de beklemiyoruz ancak her maçı diken üstünde seyretmek de istemiyoruz! Antep ve Konya maçları benim ömrümden 3’er
yıl götürmüştür herhalde! Son bölümlerde bulduğumuz o goller gelmese kim bilir nasıl
bir ruh halinde olacaktım şimdi...
Hamza Hoca’nın
artık gereksiz Bruma ve Sneijder ısrarından vazgeçmesi lazım. Bruma’nın geleceği son nokta bu. Türkiye’de bundan daha ileriye gitmesi bence imkansız. Farklı bir
ligde kendini geliştirebilir belki. Ona da çok yüksek ihtimal vermiyorum gerçi.
Dolayısıyla her hafta Bruma’yı koyup 50-55’te oyundan almak bile bile lades
olmaktır. Her maçın birbirinden zor geçmeye başladığı süreçte, Bruma’yı
kazanacağım diye takımı sahaya 1 kişi eksik çıkarmak kabul edilemez!
Bruma için
geniş alanları iyi değerlendirir deniyor mesela. Fakat ben kendisinin bugüne kadar hiçbir
maçta geniş alanda etkili olabildiğini falan görmedim. Dar alanda zaten hiç
yok. İkili mücadelelerin hepsi top kaybı. Adam eksiltemez, etkili orta yapamaz,
golcü kimliği desen yok… Ee ne yapayım o zaman ben bu Bruma’yı?
Sneijder ise
anadolu takımlarının Obraniak’ı, Hleb’i, Scarione’si gibi. Her maç üşenmeden
istatistik tutuyorum. Attığı 10 pasın en az 7’si rakibe. Oyunun sıkıştığı hiçbir
anda sorumluluk almaz. Kilidi açmak için hiçbir görev üstlenmez. Topu rakibe
atar devamında küser mücadeleyi bırakır. Hakeme kızar ayağındaki topu taca
vurur. Ondan sonra 30 metreden 1 gol atar kahraman olur. İstemez kardeşim! Bu
takımın Sneijder’e falan ihtiyacı yok. Birilerinin bu arkadaşa bunu göstermesi
lazım. Prandelli’ye yedek bırakıyor falan diye kızıyorduk ama haklıymış adam. İkinci devrenin başından beri yatıyor Sneijder. Sezon genelinde de Fenerbahçe maçı dışında kazandırdığı bir şey yok. Dolayısıyla değil sözleşme
uzatmak, sezon başında ilk iş talip bulur yollarım bu arkadaşı! Hollanda milli
takımında başka, Türkiye Ligi’nde başka oynayan adam istemiyorum ben. O
formanın bir değeri, bir ağırlığı var. Aynı şekilde bu ülkenin de. Bizi
küçümseyecek adamlara da ekmek yok bu memlekette!
Karşılaşmaya
dönecek olursak, dün 85 dakika boyunca etkili olamadık. Özellikle topu rakip
kaleye taşımakta çok zorlandık. Fark ettiyseniz sürekli olarak bir sağ çizgiye
bir sol çizgiye attık topu. Ancak kanat oyuncularımızın etkisizliği açıklardan
atak yapmamızı da engelledi. Bu nedenle de 90 dakikanın hiçbir anında rakip
kalede baskı kuramadık.
İkinci 45 dakika
biraz daha fazla mücadele ettik sadece. En azından kalemizde pozisyonlar
vemedik. Nihayetinde de saha ve seyirci avantajının da etkisiyle 85’te bulduk golü.
Galatasaray son
haftalarda pek iyi oynamadan kazanırken bence kazandıkları sadece 3 puanlar
olmadı. Antep ve Konya maçlarındaki gol sevinçlerine bakarsanız, sahadaki on
bir oyuncumuzun dışında yedek kulübesindeki herkesin de o sevinç yumağının
içinde olduğunu görürsünüz. Dolayısıyla Galatasaray son 3 haftada
takım olmayı, bir bütün olmayı hepsinden önemlisi de takım halinde kenetlenmeyi başardı. Oynayanı, oynamayanı herkesin aynı hedefe
kilitlendiğini gösterdi. Bu saatten sonra Galatasaray kalan 4 maçı da kazanır. Puan kaybı yaşayacağını düşünmüyorum.
Bayraklarınızı,
atkılarınızı, formalarınızı hazırlayın ey Galatasaraylılar. 4.yıldıza,
20.şampiyonluğa sadece 4 hafta var…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR
5 Mayıs 2015 Salı
Hedefe 5 Kala...
Cumartesi akşamı Fenerbahçe’nin, dün de Beşiktaş’ın aldığı
galibiyetler, ister istemez hepimizin üzerinde ciddi bir stres oluşturdu. Allah
korusun, bugün yaşanacak bir puan kaybı şampiyonluğa %70 oranında havlu atmak
demekti çünkü. Çok şükür ki öyle bir şey olmadı ve bu zorlu virajı da alnımızın
akıyla geçmeyi bildik.
Cezalılar Chedjou ve
Melo’nun yerine beklediğimiz üzere Semih ve Emre forma giydi. Sneijder’de 1
haftalık aranın ardından (lig bazında tabi) takıma geri döndü.
Karşılaşmaya istekli
ve arzulu başladıysak da bu heyecanımız kısa sürdü. Akhisar takımı 8-10 dakika
sonra oyunu dengelemeyi başardı. Sonrasında ise oyun ağırlıklı olarak orta alanda oynanmaya başladı. İki takımda birbirleri üzerinde üstünlük
kurmaya çalışırken kalemizde 1-2 tehlike atlattık. Özellikle Güray’ın sağdan
ceza sahamıza girip sol ayağıyla çektiği şut yüreklerimizi ağzımıza getirdi.
Allah’tan Muslera son haftalardaki başarılı çizgisini bugün de sürdürdü.
Atlattığımız
tehlikelerin ardından organize gelişen ilk atağımızda golü bulduk. Seri
paslarla ceza sahasına sokulduğumuz pozisyonda, Sneijder’in yay
hizasından yaptığı etkili vuruşu kaleci Oğuz güçlükle çelebildi. Ancak 6 pas
içinde önüne düşen topu Burak Yılmaz affetmedi!
Çok etkili
olamadığımız bir bölümde golü bulmamız her anlamda ilaç gibi geldi. Özellikle
ligin sonlarına doğru bu tarz deplasmanlarda kilidi erken açabilmek çok çok
önemli. Nitekim golden sonra bir nebze de olsa kıpırdanmaya başladık.
Dakikalar 34’ü
gösterirken sahneye bir kez daha Burak Yılmaz çıktı. Emre Çolak’ın adrese
teslim müthiş ortasına aynı güzellikte yükselen Kral, aradaki farkı ikiye
çıkardı!
2-0’dan sonra bu
maçı kazanamamamız söz konusu değildi artık. Şampiyonluğa giden yolda büyük
takımlar bu haftalarda ve bu tarz karşılaşmalarda ortaya çıkar zaten.
Dolayısıyla şampiyonluğun en büyük favorisi Galatasaray’ımızın yarım saatte 2-0’ı
bulduğu bir karşılaşmada bu üstünlüğünü koruyamaması olasılıklar dahilinde
değildi.
Devrenin sonlarında
yine seri paslarla topu ceza sahasına taşıdığımız ve Sneijder’in ortaya
çıkardığı bir pozisyon vardı. Gelin görün ki, Burak 5 metreden çerçeveyi
bulamadı…
2-0’la geçilen ilk
yarının ardından ikinci yarı sanki formalite icabı oynanıyor havasındaydı. Ne
bizim farkı arttırabilecek bir görüntümüz vardı ne de Akhisar’in maça ortak
olabilecek… Oldukça sıkıcı bir 45 dakika izledik. Sahadaki 22 futbolcu da ‘’Bitse
de gitsek’’ modundaydı. Buna rağmen Burak ve Sneijder'le bulduğumuz 2 net
fırsatımız vardı.
Şampiyonluk için
çekiştiğimiz 2 rakibimizin de averajının bizden çok daha iyi olduğunu
düşünürsek, aslında bu tarz karşılaşmalar bizim için bir nevi averaj düzeltme
fırsatı. Fakat ne yazık ki, birçok kez ayağımıza gelen bu fırsatları geri
teptik. Kasımpaşa maçında yediğimiz 2 amatör gol, 3-0’ı yakalamışken rahatlıkla
5’e, 6’ya götüreceğimiz Karabük maçının bir anda 3-2’ye gelmesi hemen aklıma gelenler. Bu akşam da işi biraz
sıkı tutsak, ikinci devre biraz yüklensek, güle oynaya 3-4 yapabilirdik. Ancak
gerek Hamza Hoca gerekse de oyuncularımız 2-0’ı yeterli gördüler. Olaya bir
başka açıdan bakacak olursak, karşılaşmadan önce bize deselerdi ki, ‘’Bugün
sahaya çıkmayın, sizi 2-0 galip sayalım.’’ Bu teklifi hiç düşünmeden kabul
ederdik herhalde. Dolayısıyla artık en ufak hatanın dahi telafisi olmayan
haftalara gelinmişken, ne oynanan futbolun güzelliği, ne de kaç farklı galip
gelindiği çok da önemli olmasa gerek. Varsın kalan 5 maçın hepsini de hiçbir şey
oynamadan 1-0 kazanalım ama sonunda şampiyon olalım. Amaç sadece 4.yıldızsa bunun matematiği ortada.
Yapmamız gereken tek şey; son 5 maçın hepsine ‘’final’’ gözüyle bakmak ve her
seferinde 3 puan için gerekli skoru almak. Bunu da yapabilecek güce ve kapasiteye sahibiz bence…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR
1 Mayıs 2015 Cuma
Kol Kola, Omuz Omuza, Yürüyoruz Çifte Şampiyonluğa!
Ligin en kritik haftalarına girilmişken ve her hafta oynanacak
karşılaşmalar iple çekilirken, araya bir de kupa mesaisini sıkıştırdık. Salı
akşamı Fenerbahçe’nin Bursa deplasmanından 2-1’lik galibiyetle dönerek final
kapısını aralamasından sonra bizde aynı şekilde final biletini cebimize koymak
için sahadaydık bugün. Hamza Hoca’da işi sıkı tutarak Burak Yılmaz dışında neredeyse
ideal onbiriyle başladı karşılaşmaya. Onu da muhtemelen riske etmek istemedi ve
Akhisar maçına sakladı.
Oyuna Sivasspor daha
istekli ve arzulu başladı. Henüz ne olup bittiğini anlamadan biz, topu
ağlarımızda gördük. 7.dakikada Utaka’yla buldukları gol Türk Telekom Arena’da
soğuk bir duş etkisi yarattı. Çünkü işi ilk maçta bitirme hedefiyle sahaya
çıkan oyuncularımız, hiç hesapta olmayan bir golle başlayınca karşılaşmaya ister
istemez ortaya olumsuz bir tablo çıkar gibi oldu.
Neyse ki golün
şokunu çabuk attık üzerimizden ve yavaş yavaş oyuna ağırlığımızı koymaya başladık. Rakip kalede baskı kurmaya başladığımız
bölümde Sabri’nin sol ayağından beraberlik golümüz geldi. Savunmanın
uzaklaştırmaya çalıştığı topu ceza yayının 5 metre kadar gerisinde önünde bulan
Sabri, çalımlarla ceza sahasına doğru sokuldu ve yayın içinden ters ayağıyla yaptığı müthiş
vuruşla takımına beraberliği getirdi.
1-1’den sonra bu
sefer galibiyet için yüklenmeye başladık. Sivasspor kalesinde kurduğumuz yoğun
baskıyla başlayan sağlı sollu kornerler
beraberinde 2.golü getirdi. Sol köşe gönderden Sneijder’in kestiği
müthiş ortaya bomboş durumda kafayı vuran Melo takımını üstünlüğe taşıdı.
Ardı ardına yediği
gollerle şaşkına dönen Sivasspor, oyunun başındaki arzu ve temposunu yitirdi
ister istemez. Son düdüğe kadar da tekrar toparlanamadı.
2-1’le geçilen ilk
45 dakikanın ardından ikinci yarı da sahanın hakimi takımımızdı.
Dakikalar 64’ü
gösterirken Sneijder’den alışıla geldiği üzere jeneriklik bir frikik golü daha geldi.
Ceza sahasının 1 metre kadar dışından sağ çaprazda kazandığımız serbest vuruşta,
topun başına geçen Sneijder mükemmel bir vuruş yaparak aradaki farkı 2’ye
çıkardı.
Oyunun son
bölümlerine girilirken ise Sabri bir kez daha ortaya çıktı. Rakipten topu
ustaca çalarak hızla ceza sahasına girdi. İbrahim Öztürk’ün kendisini
düşürmesiyle de İlker Meral penaltı noktasına gitti. Yapılan yoğun itirazlara
rağmen bence de pozisyon net bir şekilde penaltıydı.
Penaltı vuruşunu
kullanan Selçuk skoru 4-1’e getirerek 3 hafta sonra oynanacak rövanşı
formaliteye çevirmiş oldu.
Şampiyonluk
stresinin iyiden iyiye hissedilmeye başladığı şu günlerde, bir diğer hedefimiz
kupada da güzel sonuçlar almamız sevindirici tabi. Görünen o ki, büyük bir
futbol mucizesi gerçekleşmediği takdirde %90 final oynayacağız. Muhtemelen de
Fenerbahçe’yle. Dolayısıyla hem lig hem de kupada işlerin bizim için gayet
yolunda gittiği şu günlerde taraftar olarak yapmamız gereken şey takıma
inanmak, güvenmek ve hep birlikte bir bütün olmak. Kenetlendiğimiz takdirde 2
kupada bizim olacaktır. Buna bütün kalbimle inanıyorum. Haydi büyük Galatasaray
Taraftarı, şimdi takımımıza destek olma zamanı. Kol kola, omuz omuza, yürüyoruz çifte şampiyonluğa…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)