26 Mayıs 2015 Salı

Selam Durun ŞAMPİYONA!!!

  Nihayet fırsat bulabildim; 20.şampiyonluğumuzun hikayesini kaleme almaya. Pazar bizim maçın ardından bilerek yazmadım aslında. Çünkü ertesi akşam Fenerbahçe’nin Başakşehir’i yenemeyeceğinden adım gibi emindim. Dolayısıyla 1 gün daha beklemek ve ‘’şampiyon takımın taraftarı’’ olmanın gururuyla dökmek istedim içimdekileri…
 

19 Mayıs 2015 Salı

Bir De Golcü Olsa...

  3 hafta önce İstanbul’da aldığımız 4-1’lik galibiyet zaten %80 oranında adımızı finale yazdırdığımız anlamına geliyordu. Bütün konsantrasyonunu Pazar akşamı Beşiktaşla oynayacağımız ‘’ölüm-kalım maçı’’na vermeyen çalışan Hamza Hoca, 4-1’in verdiği rahatlıkla kupa genelinde olduğu gibi yine rotasyonlu bir kadroyla çıktı sahaya.
 

17 Mayıs 2015 Pazar

ŞAMPİYON Belli, İkinci Kim ?

  Yavaş yavaş sonu yaklaştıkça ligin, stresimiz ve heyecanımız her maç bir öncekine oranla daha da artıyor. Son haftalarda iki rakibimizin de ardı ardına puan kayıpları yaşamaları, ister istemez kendi maçlarımızdaki mutlak galibiyet beklentisini daha da bir arttırıyor. Bu da gerek futbolculara gerek teknik ekibe gerekse de biz taraftara belirgin bir şekilde yansıyor.

13 Mayıs 2015 Çarşamba

ŞAMPİYON CİMBOM YAZACAĞIZ!!!

  Dün bizim maçın bitiminde özellikle yazmadım yazıyı. Bu akşamı, Fenerbahçe’nin alacağı sonucu beklemek istedim. İçimden bir ses Erciyes’in bir sürpriz yapacağını söylüyordu çünkü. Gün boyu da bu inancımda herhangi bir eksilme olmadı. Nihayetinde içimdeki o ses beni yanıltmadı ve Kayseri temsilcisi belki de sezonun en büyük kıyağını yaptı bize. Yarın Beşiktaş’ın Akhisar önünde puan kaybetme ihtimalini de yüksek görüyorum. Gerek Akhisar’ın başarılı iç saha performansı, gerekse de Beşiktaş’ın Gaizantep maçında yaşadığı travmayı muhtemelen atlatamamış oluşu, oradan bize yarar bir sonuç çıkarabilir. Neyse olup olmayacağını yarın göreceğiz artık...
 

9 Mayıs 2015 Cumartesi

Bayrakları, Atkıları, Formaları Hazırlayın!!!

   Artık öyle bir hal aldı ki lig, 3 takımın da en ufak bir hata yapma lüksü yok. Bize ve Beşiktaş’a bütün maçları kazanmak yetiyor şampiyonluk için. Fenerbahçe’nin işi ise daha zor. Kalan maçlarını kazanırken aynı zamanda Galatasaray-Beşiktaş derbisinden de beraberlik çıkmasını bekleyecekler. Dolayısıyla kağıt üstünde bakıldığı zaman her anlamda en büyük favori biziz. Ki şöyle bir alternatif de söz konusu: Oldu ki Fenerbahçe bu akşam ya da gelecek haftalarda puan kaybı yaşadı, böyle bir durumda Beşiktaş maçından alacağımız bir beraberlik bile bizi şampiyon yapıyor.
  Biliyorum ki gerek Beşiktaşlılar gerek Fenerbahçeliler gerekse de Galatasaray’ı sevmeyen diğer takım taraftarları her hafta puan kaybı yaşamamızı dört gözle bekliyorlar. Gaziantep ve Konya maçlarında da büyük ölçüde heveslendiler. Ancak heveslerini kursaklarında bıraktığımız için hiç ama hiç üzgün değiliz!
   Şampiyonluğa sayılı haftalar kala, Akhisar maçından sonra Hamza Hoca’nın da söylediği gibi artık iyi futbola falan bakılmaz. Sadece skor için çıkılır sahaya. Kazandığımız sürece de problem yok. Ama 85’te atalım, ama 90’da atalım. Yeter ki hepsini kazanalım…
  Dün akşam Galatasaray’ı nasıl buldun diye sorarsanız cevabım çok net. Beğenmedim! Son 2 maçta 9 gol attığımız, kapasitesi belli, ligde hiçbir iddiası olmayan Konyaspor’a karşı sahada bu denli etkisiz kalmak ve kalemizde böylesine net pozisyonlar vermek yakışmadı bize. Evet, iyi oyun beklemiyoruz, eskisi gibi farklı galibiyetler de beklemiyoruz ancak her maçı diken üstünde seyretmek de istemiyoruz! Antep ve Konya maçları benim ömrümden 3’er yıl götürmüştür herhalde! Son bölümlerde bulduğumuz o goller gelmese kim bilir nasıl bir ruh halinde olacaktım şimdi...
   Hamza Hoca’nın artık gereksiz Bruma ve Sneijder ısrarından vazgeçmesi lazım. Bruma’nın geleceği son nokta bu. Türkiye’de bundan daha ileriye gitmesi bence imkansız. Farklı bir ligde kendini geliştirebilir belki. Ona da çok yüksek ihtimal vermiyorum gerçi. Dolayısıyla her hafta Bruma’yı koyup 50-55’te oyundan almak bile bile lades olmaktır. Her maçın birbirinden zor geçmeye başladığı süreçte, Bruma’yı kazanacağım diye takımı sahaya 1 kişi eksik çıkarmak kabul edilemez! 
   Bruma için geniş alanları iyi değerlendirir deniyor mesela. Fakat ben kendisinin bugüne kadar hiçbir maçta geniş alanda etkili olabildiğini falan görmedim. Dar alanda zaten hiç yok. İkili mücadelelerin hepsi top kaybı. Adam eksiltemez, etkili orta yapamaz, golcü kimliği desen yok… Ee ne yapayım o zaman ben bu Bruma’yı?
   Sneijder ise anadolu takımlarının Obraniak’ı, Hleb’i, Scarione’si gibi. Her maç üşenmeden istatistik tutuyorum. Attığı 10 pasın en az 7’si rakibe. Oyunun sıkıştığı hiçbir anda sorumluluk almaz. Kilidi açmak için hiçbir görev üstlenmez. Topu rakibe atar devamında küser mücadeleyi bırakır. Hakeme kızar ayağındaki topu taca vurur. Ondan sonra 30 metreden 1 gol atar kahraman olur. İstemez kardeşim! Bu takımın Sneijder’e falan ihtiyacı yok. Birilerinin bu arkadaşa bunu göstermesi lazım. Prandelli’ye yedek bırakıyor falan diye kızıyorduk ama haklıymış adam. İkinci devrenin başından beri yatıyor Sneijder. Sezon genelinde de Fenerbahçe maçı dışında kazandırdığı bir şey yok. Dolayısıyla değil sözleşme uzatmak, sezon başında ilk iş talip bulur yollarım bu arkadaşı! Hollanda milli takımında başka, Türkiye Ligi’nde başka oynayan adam istemiyorum ben. O formanın bir değeri, bir ağırlığı var. Aynı şekilde bu ülkenin de. Bizi küçümseyecek adamlara da ekmek yok bu memlekette!
   Karşılaşmaya dönecek olursak, dün 85 dakika boyunca etkili olamadık. Özellikle topu rakip kaleye taşımakta çok zorlandık. Fark ettiyseniz sürekli olarak bir sağ çizgiye bir sol çizgiye attık topu. Ancak kanat oyuncularımızın etkisizliği açıklardan atak yapmamızı da engelledi. Bu nedenle de 90 dakikanın hiçbir anında rakip kalede baskı kuramadık.
  İkinci 45 dakika biraz daha fazla mücadele ettik sadece. En azından kalemizde pozisyonlar vemedik. Nihayetinde de saha ve seyirci avantajının da etkisiyle 85’te bulduk golü.
  Galatasaray son haftalarda pek iyi oynamadan kazanırken bence kazandıkları sadece 3 puanlar olmadı. Antep ve Konya maçlarındaki gol sevinçlerine bakarsanız, sahadaki on bir oyuncumuzun dışında yedek kulübesindeki herkesin de o sevinç yumağının içinde olduğunu görürsünüz. Dolayısıyla Galatasaray son 3 haftada takım olmayı, bir bütün olmayı hepsinden önemlisi de takım halinde kenetlenmeyi başardı. Oynayanı, oynamayanı herkesin aynı hedefe kilitlendiğini gösterdi. Bu saatten sonra Galatasaray kalan 4 maçı da kazanır. Puan kaybı yaşayacağını düşünmüyorum.
  Bayraklarınızı, atkılarınızı, formalarınızı hazırlayın ey Galatasaraylılar. 4.yıldıza, 20.şampiyonluğa sadece 4 hafta var…

                                                                e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR

5 Mayıs 2015 Salı

Hedefe 5 Kala...

 Cumartesi akşamı Fenerbahçe’nin, dün de Beşiktaş’ın aldığı galibiyetler, ister istemez hepimizin üzerinde ciddi bir stres oluşturdu. Allah korusun, bugün yaşanacak bir puan kaybı şampiyonluğa %70 oranında havlu atmak demekti çünkü. Çok şükür ki öyle bir şey olmadı ve bu zorlu virajı da alnımızın akıyla geçmeyi bildik.
  Cezalılar Chedjou ve Melo’nun yerine beklediğimiz üzere Semih ve Emre forma giydi. Sneijder’de 1 haftalık aranın ardından (lig bazında tabi) takıma geri döndü.
  Karşılaşmaya istekli ve arzulu başladıysak da bu heyecanımız kısa sürdü. Akhisar takımı 8-10 dakika sonra oyunu dengelemeyi başardı. Sonrasında ise oyun ağırlıklı olarak orta alanda oynanmaya başladı. İki takımda birbirleri üzerinde üstünlük kurmaya çalışırken kalemizde 1-2 tehlike atlattık. Özellikle Güray’ın sağdan ceza sahamıza girip sol ayağıyla çektiği şut yüreklerimizi ağzımıza getirdi. Allah’tan Muslera son haftalardaki başarılı çizgisini bugün de sürdürdü.
  Atlattığımız tehlikelerin ardından organize gelişen ilk atağımızda golü bulduk. Seri paslarla ceza sahasına sokulduğumuz pozisyonda, Sneijder’in yay hizasından yaptığı etkili vuruşu kaleci Oğuz güçlükle çelebildi. Ancak 6 pas içinde önüne düşen topu Burak Yılmaz affetmedi!
  Çok etkili olamadığımız bir bölümde golü bulmamız her anlamda ilaç gibi geldi. Özellikle ligin sonlarına doğru bu tarz deplasmanlarda kilidi erken açabilmek çok çok önemli. Nitekim golden sonra bir nebze de olsa kıpırdanmaya başladık.
  Dakikalar 34’ü gösterirken sahneye bir kez daha Burak Yılmaz çıktı. Emre Çolak’ın adrese teslim müthiş ortasına aynı güzellikte yükselen Kral, aradaki farkı ikiye çıkardı!
  2-0’dan sonra bu maçı kazanamamamız söz konusu değildi artık. Şampiyonluğa giden yolda büyük takımlar bu haftalarda ve bu tarz karşılaşmalarda ortaya çıkar zaten. Dolayısıyla şampiyonluğun en büyük favorisi Galatasaray’ımızın yarım saatte 2-0’ı bulduğu bir karşılaşmada bu üstünlüğünü koruyamaması olasılıklar dahilinde değildi.
  Devrenin sonlarında yine seri paslarla topu ceza sahasına taşıdığımız ve Sneijder’in ortaya çıkardığı bir pozisyon vardı. Gelin görün ki, Burak 5 metreden çerçeveyi bulamadı…
  2-0’la geçilen ilk yarının ardından ikinci yarı sanki formalite icabı oynanıyor havasındaydı. Ne bizim farkı arttırabilecek bir görüntümüz vardı ne de Akhisar’in maça ortak olabilecek… Oldukça sıkıcı bir 45 dakika izledik. Sahadaki 22 futbolcu da ‘’Bitse de gitsek’’ modundaydı. Buna rağmen Burak ve Sneijder'le bulduğumuz 2 net fırsatımız vardı.
  Şampiyonluk için çekiştiğimiz 2 rakibimizin de averajının bizden çok daha iyi olduğunu düşünürsek, aslında bu tarz karşılaşmalar bizim için bir nevi averaj düzeltme fırsatı. Fakat ne yazık ki, birçok kez ayağımıza gelen bu fırsatları geri teptik. Kasımpaşa maçında yediğimiz 2 amatör gol, 3-0’ı yakalamışken rahatlıkla 5’e, 6’ya götüreceğimiz Karabük maçının bir anda 3-2’ye gelmesi  hemen aklıma gelenler. Bu akşam da işi biraz sıkı tutsak, ikinci devre biraz yüklensek, güle oynaya 3-4 yapabilirdik. Ancak gerek Hamza Hoca gerekse de oyuncularımız 2-0’ı yeterli gördüler. Olaya bir başka açıdan bakacak olursak, karşılaşmadan önce bize deselerdi ki, ‘’Bugün sahaya çıkmayın, sizi 2-0 galip sayalım.’’ Bu teklifi hiç düşünmeden kabul ederdik herhalde. Dolayısıyla artık en ufak hatanın dahi telafisi olmayan haftalara gelinmişken, ne oynanan futbolun güzelliği, ne de kaç farklı galip gelindiği çok da önemli olmasa gerek. Varsın kalan 5 maçın hepsini de hiçbir şey oynamadan 1-0 kazanalım ama sonunda şampiyon olalım. Amaç  sadece 4.yıldızsa bunun matematiği ortada. Yapmamız gereken tek şey; son 5 maçın hepsine ‘’final’’ gözüyle bakmak ve her seferinde 3 puan için gerekli skoru almak. Bunu da yapabilecek güce ve kapasiteye sahibiz bence…

                                                                         e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR

1 Mayıs 2015 Cuma

Kol Kola, Omuz Omuza, Yürüyoruz Çifte Şampiyonluğa!

  Ligin en kritik haftalarına girilmişken ve her hafta oynanacak karşılaşmalar iple çekilirken, araya bir de kupa mesaisini sıkıştırdık. Salı akşamı Fenerbahçe’nin Bursa deplasmanından 2-1’lik galibiyetle dönerek final kapısını aralamasından sonra bizde aynı şekilde final biletini cebimize koymak için sahadaydık bugün. Hamza Hoca’da işi sıkı tutarak Burak Yılmaz dışında neredeyse ideal onbiriyle başladı karşılaşmaya. Onu da muhtemelen riske etmek istemedi ve Akhisar maçına sakladı.
  Oyuna Sivasspor daha istekli ve arzulu başladı. Henüz ne olup bittiğini anlamadan biz, topu ağlarımızda gördük. 7.dakikada Utaka’yla buldukları gol Türk Telekom Arena’da soğuk bir duş etkisi yarattı. Çünkü işi ilk maçta bitirme hedefiyle sahaya çıkan oyuncularımız, hiç hesapta olmayan bir golle başlayınca karşılaşmaya ister istemez ortaya olumsuz bir tablo çıkar gibi oldu.
  Neyse ki golün şokunu çabuk attık üzerimizden ve yavaş yavaş oyuna ağırlığımızı koymaya başladık.  Rakip kalede baskı kurmaya başladığımız bölümde Sabri’nin sol ayağından beraberlik golümüz geldi. Savunmanın uzaklaştırmaya çalıştığı topu ceza yayının 5 metre kadar gerisinde önünde bulan Sabri, çalımlarla ceza sahasına doğru sokuldu ve  yayın içinden ters ayağıyla yaptığı müthiş vuruşla takımına beraberliği getirdi.
   1-1’den sonra bu sefer galibiyet için yüklenmeye başladık. Sivasspor kalesinde kurduğumuz yoğun baskıyla başlayan sağlı sollu kornerler  beraberinde 2.golü getirdi. Sol köşe gönderden Sneijder’in kestiği müthiş ortaya bomboş durumda kafayı vuran Melo takımını üstünlüğe taşıdı.
   Ardı ardına yediği gollerle şaşkına dönen Sivasspor, oyunun başındaki arzu ve temposunu yitirdi ister istemez. Son düdüğe kadar da tekrar toparlanamadı.
  2-1’le geçilen ilk 45 dakikanın ardından ikinci yarı da sahanın hakimi takımımızdı.
  Dakikalar 64’ü gösterirken Sneijder’den alışıla geldiği üzere jeneriklik bir frikik golü daha geldi. Ceza sahasının 1 metre kadar dışından sağ çaprazda kazandığımız serbest vuruşta, topun başına geçen Sneijder mükemmel bir vuruş yaparak aradaki farkı 2’ye çıkardı.
  Oyunun son bölümlerine girilirken ise Sabri bir kez daha ortaya çıktı. Rakipten topu ustaca çalarak hızla ceza sahasına girdi. İbrahim Öztürk’ün kendisini düşürmesiyle de İlker Meral penaltı noktasına gitti. Yapılan yoğun itirazlara rağmen bence de pozisyon net bir şekilde penaltıydı.
  Penaltı vuruşunu kullanan Selçuk skoru 4-1’e getirerek 3 hafta sonra oynanacak rövanşı formaliteye çevirmiş oldu.
    Şampiyonluk stresinin iyiden iyiye hissedilmeye başladığı şu günlerde, bir diğer hedefimiz kupada da güzel sonuçlar almamız sevindirici tabi. Görünen o ki, büyük bir futbol mucizesi gerçekleşmediği takdirde %90 final oynayacağız. Muhtemelen de Fenerbahçe’yle. Dolayısıyla hem lig hem de kupada işlerin bizim için gayet yolunda gittiği şu günlerde taraftar olarak yapmamız gereken şey takıma inanmak, güvenmek ve hep birlikte bir bütün olmak. Kenetlendiğimiz takdirde 2 kupada bizim olacaktır. Buna bütün kalbimle inanıyorum. Haydi büyük Galatasaray Taraftarı, şimdi takımımıza destek olma zamanı. Kol kola, omuz omuza, yürüyoruz çifte şampiyonluğa…

                                                      e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR