26 Mayıs 2015 Salı

Selam Durun ŞAMPİYONA!!!

  Nihayet fırsat bulabildim; 20.şampiyonluğumuzun hikayesini kaleme almaya. Pazar bizim maçın ardından bilerek yazmadım aslında. Çünkü ertesi akşam Fenerbahçe’nin Başakşehir’i yenemeyeceğinden adım gibi emindim. Dolayısıyla 1 gün daha beklemek ve ‘’şampiyon takımın taraftarı’’ olmanın gururuyla dökmek istedim içimdekileri…
 
Şimdi önce Pazar’a gidelim ve bizim maçtan bahsedelim biraz. Sonra da sezona dair genel bir değerlendirme yapalım.
  Haftalardır şampiyonluğa giden yolda karşısına çıkan rakipleri yılmadan, usanmadan, sabırla birer birer geçen Galatasarayımız sezonun galasına 47 bin taraftarının önünde çıkıyordu. Uzun zaman sonra Türk Telekom Arena tribünlerinin ilk kez böylesine dolu olması, elbette ki futbolcularımızın kazanma isteğini ve arzusunu arttırmıştır.
  Hamza Hoca’nın sahaya çıkardığı derbi on biri tek kelimeyle kusursuzdu. Ben de antrenör olsam mevcut kadro yapısı içerisinden kesinlikle bu on biri tercih ederdim. Özellikle orta sahadaki Hamit-Selçuk-Melo hamlesi, Hamza Hoca’nın bugüne kadar ki en doğru hareketiydi belki de…
  Muhteşem taraftarının desteğini ardına alan takımımız karşılaşmaya müthiş bir başlangıç yaparak ilk 10 dakikada Beşiktaş'ı adeta kendi on sekizine hapsetti. Belli ki Hamza Hoca maç öncesindeki son konuşmasında ‘’Golü erken bulalım’’ demişti. Ne mutlu ki öyle de oldu. 11.dakikada tamamen Yasin’in kişisel becerileriyle gelişen atağımız, aynı oyuncumuzun kaleci Günay’dan dönen topu ustaca takip ederek filelere göndermesiyle, golle sonuçlanmış oldu!
  Erken gelen gol Türk Telekom Arena tribünlerini neredeyse sahaya indiriyordu. 7’den 70’e staddaki herkes görülmeye değer bir sevinç yaşadı...
  1-0’dan sonra lehimize geçen moral üstünlükle beraber çok daha rahat ve etkili oynarız diye düşündüm. Ancak ne var ki, beklediğim gibi olmadı. Hamza Hoca ‘’vurkaç’’ da karar kıldı ve takımı geri çekti. Son 5-6 maçta olduğu gibi yine müdafaa ağırlıklı, tamamıyla kontra atağı hedefleyen bir oyun tarzına büründük.
   Torku Konyaspor’a ya da Gaziantep’e karşı oynarken oyunu kendi yarı alanınızda kabullenmeniz belki rakibin kapasitesinden ötürü çok fazla sorun yaratmayabilir. Ancak Beşiktaş’a karşı da aynı şeyi uygularsanız siz, ister istemez yoğun bir baskıya maruz kalır, kalenizde de net pozisyonlar verirsiniz... Nitekim öyle oldu.  Golün santrasından devrenin bitiş düdüğüne kadar geçen 35-36 dakikalık bölümde Beşiktaş tek kale oynadı desek yanlış olmaz herhalde! Bu zaman diliminde Demba Ba’yla bir topları da direkten döndü.
   Verilmiş sadakamız varmış, yediğimiz yoğun baskıya rağmen kalemizde gol görmedik ve devreyi 1-0 üstünlükle tamamladık.
  İkinci 45 dakikaya da yine kontrollü başladı Hamza Hoca. Çok fazla çıkmadan, savunmada da boş alanlar bırakmadan oynamaya çalıştık. Hal böyle olunca da top sürekli olarak Beşiktaşlı oyuncularda kalmaya devam etti.
    45-75 arası bölümü de kazasız belasız atlattıktan sonra Beşiktaş takımında artık yavaş yavaş yorgunluk baş göstermeye başladı. Kolay değil, 60-65 dakika oyunun bütün hakimiyetini elinizde bulunduruyorsunuz, pozisyonlara da giriyorsunuz ancak golü atamıyorsunuz… Kim olsa hem yorulur hem de demoralize olur.
  Beşiktaş’ın yüksek seviyedeki temposunu yitirmeye başlamasını fırsat bilen oyuncularımız, 65 dakikalık müdafaanın ardından yeniden atağa çıkmaya başladılar.
  Rakip yarı alana kalabalık gitmeye başlamamız beraberinde 2.golümüzü getirdi. Önce Beşiktaş kalecisi Günay’ın sonra da savunma oyuncularının bir türlü uzaklaştıramadığı top döndü dolaştı ve ceza yayı içinde Selçuk’la Sneijder’in arasına düştü. Selçuk Sneijder’e bıraktı, Sneijder’de sol üstle Allah ne verdiyse vurdu. Günay’ın uzanamayacağı noktaya giden bazuka, Galatasarayımız'ın 20.şampiyonluğunu müjdeliyor gibiydi!
  Kalan bölümde başka önemli bir şey olmayınca, sahadan 2-0’lık galibiyetle ayrılan takımımız, 20.şampiyonluğu %99.9 kazanmıştı artık. Çünkü son dönemlerde aldıkları başarısız sonuçlardan ötürü ciddi bir moral çöküntüsü yaşayan Fenerbahçeli oyuncular, belki de son umutları olan Beşiktaş’ın da onlara istediklerini verememesi sonucu tam bir yıkım etkisi yaşadılar şüphesiz…
   Şampiyonluk yolundaki son engeli de alnımızın akıyla geçmemiz, artık 4.yıldız için sadece Başakşehir’in Fenerbahçe’den alacağı puan ya da puanları beklememiz anlamına geliyordu.
  Abdullah Avcı’nın Fenerbahçe’ye her zaman ters gelen ve ciddi sıkıntılar yaşamalarına neden olan oyun anlayışı, dün de meyvelerini verdi ve Başakşehir takımı Mehmet Batdal’la bulduğu gollerle 2-0’ı yakaladı. Ancak sonrasında laubalileşmeye başlamaları ve fazla rahat hareket etmeleri, neredeyse ‘’kazandık’’ dedikleri maçı yitirmelerine neden olacaktı!
  2-0’dan sonra Fenerbahçeli futbolcuların bitmek tükenmeke bilmeyen pislikleri baş gösterdi. Kasti olarak rakibinin ayağına  basan Mehmet Topuz, gole giden topu kale çizgisinde elle kesen Bruno Alves, hakeme ana avrat küfürler eden Caner ve izleyenlere futbol sahalarında pek rastlanamayacak türden bir  ‘’judo hareketi’’ sunan Webo, hakem Ali Palabıyık’tan birer birer kırmızı kartları görerek, takımlarını sahada 7 kişi bıraktılar! Ne var ki aynı bölümde Fenerbahçe’nin golleri de geldi ve skor bir anda 2-2 oldu. Tabi tam anlamıyla şampiyonluk havasına girdiğimiz esnada gelen bu goller, hepimizde ‘’acaba?’’ lar oluşturdu şüphesiz... Ancak duraklama dakikalarında Başakşehir’in kazandığı penaltı Fenerbahçeliler’in tüm ümitlerini bitiren olay oldu. Her ne kadar gecenin yıldızı Mehmet Batdal, tavana asıyım derken topu tribüne gönderse de orada yaşanan süre kaybı ve penaltı pozisyonunda Bruno Alvesle Caner’in atılmaları maçı bir yerde bitirmiş oldu.
  Nihayet 90+6’da gelen Ali Palabayık’ın son düdüğü Galatasaray’ın 20.şampiyonluğunun resmiyet kazandığını müjdeliyordu.
  Kötü başladığımız bir sezon, yanlış teknik direktör tercihi yüzünden yaşadığımız, hiç alışık olmadığımız mağlubiyetler ve sezon başında verdiğimiz 4.yıldız pozu için ‘’kek kalıbı’’ diye bizle alay eden seviyesiz insanlar… Sanırım hepsine gereken dersi ve en güzel cevabı 20.şampiyonluğumuzla vermiş olduk. En’lerin ve ilk’lerin kulübü Galatasaray, 3.yıldızda olduğu gibi 4.yıldızı da Türkiye’de ilk takan oldu! Bunun yanında şampiyonluk için kendisine şans vermeyenlere de büyük bir kapak yapmış oldu! Galatasaray isminin ve büyüklüğünün ne ifade ettiğini, ne anlama geldiğini unutanlara veya görmezden gelenlere bir kez daha hatırlatmış olduk en azından!
   Evet sevgili Galatasaraylılar, artık formamızda 4 yıldız var. Bundan böyle herkes haddini bilecek, herkes rütbesini bilecek! Şampiyona selam durun, bükemediğiniz bileği de öpün bakalım şimdi!

                                                  e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR