Cumartesi akşamı Fenerbahçe’nin, dün de Beşiktaş’ın aldığı
galibiyetler, ister istemez hepimizin üzerinde ciddi bir stres oluşturdu. Allah
korusun, bugün yaşanacak bir puan kaybı şampiyonluğa %70 oranında havlu atmak
demekti çünkü. Çok şükür ki öyle bir şey olmadı ve bu zorlu virajı da alnımızın
akıyla geçmeyi bildik.
Cezalılar Chedjou ve
Melo’nun yerine beklediğimiz üzere Semih ve Emre forma giydi. Sneijder’de 1
haftalık aranın ardından (lig bazında tabi) takıma geri döndü.
Karşılaşmaya istekli
ve arzulu başladıysak da bu heyecanımız kısa sürdü. Akhisar takımı 8-10 dakika
sonra oyunu dengelemeyi başardı. Sonrasında ise oyun ağırlıklı olarak orta alanda oynanmaya başladı. İki takımda birbirleri üzerinde üstünlük
kurmaya çalışırken kalemizde 1-2 tehlike atlattık. Özellikle Güray’ın sağdan
ceza sahamıza girip sol ayağıyla çektiği şut yüreklerimizi ağzımıza getirdi.
Allah’tan Muslera son haftalardaki başarılı çizgisini bugün de sürdürdü.
Atlattığımız
tehlikelerin ardından organize gelişen ilk atağımızda golü bulduk. Seri
paslarla ceza sahasına sokulduğumuz pozisyonda, Sneijder’in yay
hizasından yaptığı etkili vuruşu kaleci Oğuz güçlükle çelebildi. Ancak 6 pas
içinde önüne düşen topu Burak Yılmaz affetmedi!
Çok etkili
olamadığımız bir bölümde golü bulmamız her anlamda ilaç gibi geldi. Özellikle
ligin sonlarına doğru bu tarz deplasmanlarda kilidi erken açabilmek çok çok
önemli. Nitekim golden sonra bir nebze de olsa kıpırdanmaya başladık.
Dakikalar 34’ü
gösterirken sahneye bir kez daha Burak Yılmaz çıktı. Emre Çolak’ın adrese
teslim müthiş ortasına aynı güzellikte yükselen Kral, aradaki farkı ikiye
çıkardı!
2-0’dan sonra bu
maçı kazanamamamız söz konusu değildi artık. Şampiyonluğa giden yolda büyük
takımlar bu haftalarda ve bu tarz karşılaşmalarda ortaya çıkar zaten.
Dolayısıyla şampiyonluğun en büyük favorisi Galatasaray’ımızın yarım saatte 2-0’ı
bulduğu bir karşılaşmada bu üstünlüğünü koruyamaması olasılıklar dahilinde
değildi.
Devrenin sonlarında
yine seri paslarla topu ceza sahasına taşıdığımız ve Sneijder’in ortaya
çıkardığı bir pozisyon vardı. Gelin görün ki, Burak 5 metreden çerçeveyi
bulamadı…
2-0’la geçilen ilk
yarının ardından ikinci yarı sanki formalite icabı oynanıyor havasındaydı. Ne
bizim farkı arttırabilecek bir görüntümüz vardı ne de Akhisar’in maça ortak
olabilecek… Oldukça sıkıcı bir 45 dakika izledik. Sahadaki 22 futbolcu da ‘’Bitse
de gitsek’’ modundaydı. Buna rağmen Burak ve Sneijder'le bulduğumuz 2 net
fırsatımız vardı.
Şampiyonluk için
çekiştiğimiz 2 rakibimizin de averajının bizden çok daha iyi olduğunu
düşünürsek, aslında bu tarz karşılaşmalar bizim için bir nevi averaj düzeltme
fırsatı. Fakat ne yazık ki, birçok kez ayağımıza gelen bu fırsatları geri
teptik. Kasımpaşa maçında yediğimiz 2 amatör gol, 3-0’ı yakalamışken rahatlıkla
5’e, 6’ya götüreceğimiz Karabük maçının bir anda 3-2’ye gelmesi hemen aklıma gelenler. Bu akşam da işi biraz
sıkı tutsak, ikinci devre biraz yüklensek, güle oynaya 3-4 yapabilirdik. Ancak
gerek Hamza Hoca gerekse de oyuncularımız 2-0’ı yeterli gördüler. Olaya bir
başka açıdan bakacak olursak, karşılaşmadan önce bize deselerdi ki, ‘’Bugün
sahaya çıkmayın, sizi 2-0 galip sayalım.’’ Bu teklifi hiç düşünmeden kabul
ederdik herhalde. Dolayısıyla artık en ufak hatanın dahi telafisi olmayan
haftalara gelinmişken, ne oynanan futbolun güzelliği, ne de kaç farklı galip
gelindiği çok da önemli olmasa gerek. Varsın kalan 5 maçın hepsini de hiçbir şey
oynamadan 1-0 kazanalım ama sonunda şampiyon olalım. Amaç sadece 4.yıldızsa bunun matematiği ortada.
Yapmamız gereken tek şey; son 5 maçın hepsine ‘’final’’ gözüyle bakmak ve her
seferinde 3 puan için gerekli skoru almak. Bunu da yapabilecek güce ve kapasiteye sahibiz bence…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR