20 Aralık 2015 Pazar

Lige Dönüş

  Geçtiğimiz hafta Beşiktaş önünde aldığımız mağlubiyet neredeyse şampiyonluk yarışında havlu atma noktasına getirdi bizi. Çünkü iki ezeli rakibimizden birinin 8, diğerinin ise 9 puan gerisine düşmek, ligin geri kalanında kolay kolay zirveye yerleşemeyeceğimiz anlamına geliyor gibiydi. Hal böyleyken yapmamız gereken tek şey, kalan 2 haftayı kayıpsız geçip, devre arası transfer dönemini beklemektir mantıken.
 Bugün, Perşembe akşamı Kupa’da yendiğimiz Akhisarspor önündeydik bir kez daha. Mustafa Hoca’nın sahaya çıkardığı on bir, devre arasında gerçekleşmesi muhtemel revizyon hakkında ipuçları veriyor gibiydi. Özellikle Tarık’ın aylar sonra bir lig maçında ilk on birde oluşu sürpriz oldu bizim için.
  İlk 10 dakikada Akhisar takımı biraz daha etkili gözüktü. Fakat sonraki 35 dakikalık bölümde oyunun tek hakimi Galatasaray’dı. Hatta son 7-8 haftanın en iyi Galatasaray’ını izledim desem yanlış olmaz herhalde.  Özellikle iki bekimiz Olcan ve Tarık’ın sürekli olarak ataklara katılmaları, orta alanda Bilal’in bütün pas trafiğini yönlendirmesi ve Umut Bulut’un beklentilerin çok üzerinde bir performans sergilemesi takımımızın etkili oyununun baş etkenleriydi.
  Umut Bulut hep böyle oynayacaksa, taraftar kendisi için tek bir olumsuz söz sarfetmez bundan sonra. Bambaşka bir Umut Bulut seyrettik çünkü bugün. İleride top tutan, saklayan, arkadaşlarına duvar olan, Burak Yılmaz’ın hepimizi isyan noktasına getiren hücum faullerini yapmayan ve ofsayta kesinlikle düşmeyen Umut Bulut gerçekten günün en iyilerindendi.
  26’da Chedjou’nun dikine pasında topla buluşan Podolski, hemen dönüp vurmak istedi. Rakibin müdahalesiyle etkisiz kalan şutuna son anda ayak koyan Umut Bulut kaleci Lukac’ın şaşkın bakışları arasında topu ağlarla buluşturdu.
  Zaten iyi oynayan takımımıza, golün getirdiği moral daha da olumlu etki yaptı. Neredeyse tamamen Akhisar yarı alanında oynanmaya başladı oyun.
  39’da Umut ve Podolski tekrar sahnedeydi. Ancak bu kez yer değişerek. Maç boyunca soldan yaptığı bindirmelerinden birini daha gerçekleştiren Olcan’ın sert ortasına Umut ön direkte ayak koydu, kaleci Lukac’tan seken topu Podolski boş kaleye gönderdi.
  2-0’dan sonra ister istemez fark beklentisi oluştu tribünlerde. İştahımız ve arzumuz buna yetecek seviyedeydi çünkü. Ancak ne var ki, ikinci devrede işler pek beklediğimiz gibi gitmedi. Devrenin hemen başında yediğimiz gol bir anda strese soktu herkesi. O ana kadar rahat giden maç, sıkıntı yaşatmaya başlayacağının sinyallerini verdi.
  57’de Yasin’le yeniden rahatladık. Sol tarafta Olcan-Sneijder-Yasin paslaşmaları, bir anda Sneijder’in mükemmel pasıyla Yasin’i ceza alanı içinde kaleciyle karşı karşıya bıraktı. Yasin’in yakın direğe sert vuruşu aradaki farkı tekrar 2’ye çıkardı.
  3-1’den sonra rahatlıkla 4-1’e, 5-1’e götürebilirdik maçı. Ancak final paslarında hep yanlış tercihler yaptık.  Girdiğimiz pozisyonları da değerlendiremedik.
   74’te sezonun flaş ismi Rodallega’nın antrenmanda bile bu kadar kolay atamayacağı kafa golü, ‘’Bugün rahat maç seyretmek haram size’’ diyordu bizlere! Galatasaray gibi bir takım bu kadar kolay gol yememeli! Kendi ceza sahası içinde rakip oyuncuyu bu kadar boş bırakmamalı!  
  3-2’den sonraki bölümde yine farkı arttırabilecek pozisyonlar bulduk. Özellikle Umut Bulut’un kaleye vurmak yerine anlamsızca topu geriye çıkardığı pozisyon ve soldan ceza alanına girip kalecinin üzerine nişanladığı şut, değerlendiremediğimiz önemli fırsatlardı.
  Yalnız şunu belirtmeden edemeyeceğim, 3-1’den sonra takım iyi de oynarken Mustafa Denizli’nin yaptığı Tarık-Jose Rodriguez değişikliği işleyen makinaya çomak sokmak gibi oldu! Tarık’ın çıkmasından sonra Semih’in sağ beke kayıp orada oldukça bocalaması, özellikle ikinci devrede ön liberoda hatasıza yakın oynayan ve aldığı toplarla Melo’nun ilk senesindeki gibi dikine doğru kaleye sokulan Chedjou’nun o bölgeden stopere çekilmesi, Jose Rodriguez’in de sürekli olarak orta alanda kritik top kayıpları yapması, Akihsar takımına resmen maça ortak olma olanağı tanıdı!
  Jose Rodriguez demişken, bu arkadaşı kim izlemiş, kim ‘’Alınsın’’ demiş cidden çok merak ediyorum! Yetersiz görüp yolladığımız Ceyhun Gülselam ve Dzemaili bile Rodriguez’den çok daha fazla fayda sağlıyordu bu takıma. Adamın tek özelliği pas hatası yapmak! Bu kadar pas hatası yapan, en kritik anlarda en kritik yerlerde bu denli top kaybı yapan bir başka oyuncumuz olmamıştı herhalde. Mustafa Hoca’ya naçizane tavsiyem; yorumcuyken ‘’Selçuk’un en kötü hali, Rodriguez’in en iyi halinden daha iyi’’ dediği bu Rodriguez’de bu kadar ısrarcı olmaması. Bu arkadaş, her an takımı yakabilir çünkü. Pimi çekili bomba gibi!
  Neyse ki, Rodriguez’e rağmen son bölümde korkulan olmadı ve Olcan’ın 60 metre top sürüp, 5 kişiyi geçip Umut Bulut’a pası veremediği pozisyonda golle sonuçlanmayınca karşılaşma 3-2’yle tamamlanmış oldu.
  Bugün her şeyden önemlisi galip gelmekti, bunu da başardık. Tatil öncesi son bir maçımız kaldı şimdi. Haftaya Kayseri deplasmanından da 3 puanla dönebilirsek, rakiplerimizin alacağı sonuçlar ve ara transferde takıma yapılacak 2-3 doğru takviye, ikinci yarıda daha farklı bir hava yakalamamıza ve daha farklı bir Galatasaray izlememize olanak tanır şüphesiz…

                                                                                             Kerem ZÜLFİKAR