Geçtiğimiz hafta
Beşiktaş önünde aldığımız mağlubiyet neredeyse şampiyonluk yarışında havlu atma
noktasına getirdi bizi. Çünkü iki ezeli rakibimizden birinin 8, diğerinin ise 9
puan gerisine düşmek, ligin geri kalanında kolay kolay zirveye yerleşemeyeceğimiz
anlamına geliyor gibiydi. Hal böyleyken yapmamız gereken tek şey, kalan 2
haftayı kayıpsız geçip, devre arası transfer dönemini beklemektir mantıken.
Bugün, Perşembe
akşamı Kupa’da yendiğimiz Akhisarspor önündeydik bir kez daha. Mustafa Hoca’nın
sahaya çıkardığı on bir, devre arasında gerçekleşmesi muhtemel revizyon hakkında
ipuçları veriyor gibiydi. Özellikle Tarık’ın aylar sonra bir lig maçında ilk on
birde oluşu sürpriz oldu bizim için.
İlk 10 dakikada
Akhisar takımı biraz daha etkili gözüktü. Fakat sonraki 35 dakikalık bölümde
oyunun tek hakimi Galatasaray’dı. Hatta son 7-8 haftanın en iyi Galatasaray’ını
izledim desem yanlış olmaz herhalde.
Özellikle iki bekimiz Olcan ve Tarık’ın sürekli olarak ataklara
katılmaları, orta alanda Bilal’in bütün pas trafiğini yönlendirmesi ve Umut
Bulut’un beklentilerin çok üzerinde bir performans sergilemesi takımımızın
etkili oyununun baş etkenleriydi.
Umut Bulut hep böyle
oynayacaksa, taraftar kendisi için tek bir olumsuz söz sarfetmez bundan sonra. Bambaşka
bir Umut Bulut seyrettik çünkü bugün. İleride top tutan, saklayan,
arkadaşlarına duvar olan, Burak Yılmaz’ın hepimizi isyan noktasına getiren
hücum faullerini yapmayan ve ofsayta kesinlikle düşmeyen Umut Bulut gerçekten
günün en iyilerindendi.
26’da Chedjou’nun dikine pasında topla buluşan
Podolski, hemen dönüp vurmak istedi. Rakibin müdahalesiyle etkisiz kalan şutuna
son anda ayak koyan Umut Bulut kaleci Lukac’ın şaşkın bakışları arasında topu
ağlarla buluşturdu.
Zaten iyi oynayan
takımımıza, golün getirdiği moral daha da olumlu etki yaptı. Neredeyse tamamen Akhisar
yarı alanında oynanmaya başladı oyun.
39’da Umut ve
Podolski tekrar sahnedeydi. Ancak bu kez yer değişerek. Maç boyunca soldan yaptığı
bindirmelerinden birini daha gerçekleştiren Olcan’ın sert ortasına Umut ön
direkte ayak koydu, kaleci Lukac’tan seken topu Podolski boş kaleye gönderdi.
2-0’dan sonra ister
istemez fark beklentisi oluştu tribünlerde. İştahımız ve arzumuz buna yetecek
seviyedeydi çünkü. Ancak ne var ki, ikinci devrede işler pek beklediğimiz gibi
gitmedi. Devrenin hemen başında yediğimiz gol bir anda strese soktu herkesi. O
ana kadar rahat giden maç, sıkıntı yaşatmaya başlayacağının sinyallerini verdi.
57’de Yasin’le
yeniden rahatladık. Sol tarafta Olcan-Sneijder-Yasin paslaşmaları, bir anda
Sneijder’in mükemmel pasıyla Yasin’i ceza alanı içinde kaleciyle karşı karşıya
bıraktı. Yasin’in yakın direğe sert vuruşu aradaki farkı tekrar 2’ye çıkardı.
3-1’den sonra
rahatlıkla 4-1’e, 5-1’e götürebilirdik maçı. Ancak final paslarında hep yanlış
tercihler yaptık. Girdiğimiz
pozisyonları da değerlendiremedik.
74’te sezonun flaş
ismi Rodallega’nın antrenmanda bile bu kadar kolay atamayacağı kafa golü, ‘’Bugün
rahat maç seyretmek haram size’’ diyordu bizlere! Galatasaray gibi bir takım bu
kadar kolay gol yememeli! Kendi ceza sahası içinde rakip oyuncuyu bu kadar boş
bırakmamalı!
3-2’den sonraki
bölümde yine farkı arttırabilecek pozisyonlar bulduk. Özellikle Umut Bulut’un kaleye
vurmak yerine anlamsızca topu geriye çıkardığı pozisyon ve soldan ceza alanına
girip kalecinin üzerine nişanladığı şut, değerlendiremediğimiz önemli
fırsatlardı.
Yalnız şunu
belirtmeden edemeyeceğim, 3-1’den sonra takım iyi de oynarken Mustafa Denizli’nin
yaptığı Tarık-Jose Rodriguez değişikliği işleyen makinaya çomak sokmak gibi
oldu! Tarık’ın çıkmasından sonra Semih’in sağ beke kayıp orada oldukça
bocalaması, özellikle ikinci devrede ön liberoda hatasıza yakın oynayan ve
aldığı toplarla Melo’nun ilk senesindeki gibi dikine doğru kaleye sokulan
Chedjou’nun o bölgeden stopere çekilmesi, Jose Rodriguez’in de sürekli olarak
orta alanda kritik top kayıpları yapması, Akihsar takımına resmen maça ortak
olma olanağı tanıdı!
Jose Rodriguez demişken,
bu arkadaşı kim izlemiş, kim ‘’Alınsın’’ demiş cidden çok merak ediyorum!
Yetersiz görüp yolladığımız Ceyhun Gülselam ve Dzemaili bile Rodriguez’den çok daha
fazla fayda sağlıyordu bu takıma. Adamın tek özelliği pas hatası yapmak! Bu
kadar pas hatası yapan, en kritik anlarda en kritik yerlerde bu denli top kaybı
yapan bir başka oyuncumuz olmamıştı herhalde. Mustafa Hoca’ya naçizane tavsiyem;
yorumcuyken ‘’Selçuk’un en kötü hali, Rodriguez’in en iyi halinden daha iyi’’
dediği bu Rodriguez’de bu kadar ısrarcı olmaması. Bu arkadaş, her an takımı
yakabilir çünkü. Pimi çekili bomba gibi!
Neyse ki, Rodriguez’e
rağmen son bölümde korkulan olmadı ve Olcan’ın 60 metre top sürüp, 5 kişiyi
geçip Umut Bulut’a pası veremediği pozisyonda golle sonuçlanmayınca karşılaşma
3-2’yle tamamlanmış oldu.
Bugün her şeyden
önemlisi galip gelmekti, bunu da başardık. Tatil öncesi son bir maçımız kaldı
şimdi. Haftaya Kayseri deplasmanından da 3 puanla dönebilirsek, rakiplerimizin
alacağı sonuçlar ve ara transferde takıma yapılacak 2-3 doğru takviye, ikinci
yarıda daha farklı bir hava yakalamamıza ve daha farklı bir Galatasaray
izlememize olanak tanır şüphesiz…
Kerem ZÜLFİKAR