Klasik bir derbiden
çok daha ötesidir Galatasaray-Fenerbahçe karşılaşmaları. Çünkü bu iki takımın
sadece aynı şehrin temsilcileri olmaları değildir bu karşılaşmaları derbi
haline getiren. 100 yılı aşkın zamandan bu yana süregelen ezeli rekabet ve en
az kendi başarısı kadar rakibin başarısız olmasını arzulayan düşünce yapısı,
Galatasaray-Fenerbahçe rekabetinin en önemli unsurlarıdır.
Dün de bu sezonu kafa
olarak haftalar öncesinde bitiren Galatasaray, taraftarına en azından bir
Fenerbahçe galibiyeti armağan edebilmek, tabi bunun yanında da ezeli rakibine
şampiyonluk yolunda derin bir darbe vurabilmek için sahadaydı.
Hakan Balta, Selçuk
ve Sneijder gibi uzun zamandır formasından uzak kalan oyuncularımızın yeniden
takıma dönüşü, son haftalarda oldukça sıradan ve yetersiz olan kadromuzu bir
nebze de olsa toparlayabilir diye düşündük maç öncesi. Yine uzun süreli
sakatlıktan çıkan bir başka isim Sabri’de yedek kulübesinde başlıyordu
karşılaşmaya.
Kadrolar açıklandığında
bizim adımıza en büyük sürpriz, Semih Kaya’nın sağ bek olarak forma giyecek
oluşuydu. Linnes, Tarık ve Sabri yani 3 tane sağ bek yedek kulübesinde otururken,
stoper orijinli Semih’in sağ bek olarak düşünülmesi oldukça ilginç geldi
hepimize…
Mete Kalkavan’ın ilk
düdüğüyle birlikte maça başlayan Fenerbahçe, 90 dakikanın tamamına yansıyacak oyunsal
üstünlüğü ilk dakikadan ele aldı.
Henüz 3.dakikada
savunmamızın arkasına atılan uzun topta Van Persie bir anda Muslera’yla karşı
karşıya kaldı. Neyse ki son haftaların formsuz ismi Muslera, kalesini zamanında
terk etti ve henüz ilk dakikalarda şok bir golle geriye düşmemize engel oldu.
4-5 dakika sonra bu
kez benzer bir uzun topla Nani sarktı defansımızın arkasına. Ancak Muslera yine doğru
zamanda doğru yerdeydi. Kalesinden açılarak Nani’nin rahat bir vuruş yapmasına
engel oldu.
Henüz 10 dakika
olmadan kalemizde yaşadığımız 2 büyük tehlike, ister istemez bizim açımızdan
zor bir akşam olacağını düşünmemize neden oldu.
Fenerbahçe’nin
yoğun baskısı altında oynadığımız ilk 10 dakikadan sonra yavaş yavaş bizde
rakip yarı alana gitmeye başladık. Fakat gol pozisyonları üretme konusunda
başarılı değildik. Koca devrede sadece 2 pozisyon bulabildik. İlki, soldan
gelen ortaya ceza yayı üzerinden vole vurarak kaleyi yoklayan Selçuk’un
pozisyonu. İkincisi ise Podolski’yle gelen ancak ofsayt gerekçesiyle! geçerli sayılmayan
nizami golümüz!
Açıkçası dünkü
karşılaşmanın ardından Mete Kalkavan ve yardımcılarından Alex Taşçıoğlu hakkında
söylenecek çok fazla şey var aslında! 90 dakikanın tamamında, bütün ikili mücadelelerde
takdir haklarını Fenerbahçe lehine kullandığı yetmezmiş gibi, oyuncularımıza
yapılan bariz faullerin neredeyse yarıdan fazlasını es geçen Mete Kalkavan, belli
ki art niyetli çıkmış sahaya! Aynı şekilde nizami golümüzü ofsayt gerekçesiyle
saymayıp ikinci yarıda neredeyese 30 santimetre dışarıdan çevrilen Fenerbahçe
topuna göz yummaya kalkan Alex Taşçıoğlu’da!
Fenerbahçe’nin bariz
üstünlüğüyle tamamlanan ilk 45 dakikanın ardından, ikinci devre de bazı
şeylerin biraz olsun değişebileceğini düşünüyorduk. Fakat gelin görün ki,
değişen tek şey Fenerbahçe’ye verdiğimiz pozisyon sayısındaki azalma oldu. Çünkü
ofansif olarak hiçbir etkimiz yoktu ikinci devrede de!
Donk ve Emre Çolak’ın
performansları için söyleyebileceğim tek şey ‘’Bu kadar da olmaz!’’ Özellikle
Donk sanki Fenerbahçe’ye bir gol hediye etmek ister gibiydi! Kontra atağa her
çıkışımızda topu ya rakibe ya da taca attı. Böylesine rezil bir ön libero
performansı Inamoto’da bile izlememiştik herhalde! Yazık günah… 4 ay sonra
bedavaya alınabilecek bir oyuncuyken kendisini kurtarıcı olarak görüp 2.5
milyon euro bonservis ödeyerek transfer edenlerin ayıbıdır Ryan Donk!
Yasin sahada ne
yaptığını bilmez bir halde amaçsız çalımlar attı durdu! Her defasında arka
arkaya 4-5 kişiyi geçmeye kalkıp kendini yerde buldu. Mete Kalkavan’da bunların
yarısına devam dedi!
Sneijder ve
Podolski ise çok etkisizlerdi. Podolski’de son 4-5 haftadır inanılmaz bir düşüş
var. Gerçi normaldir. Sezon başından
beri takımın ofansif anlamdaki en büyük silahı olan Alman yıldız da bir yerden
sonra arkadaşlarına uyum sağlamaya başladı doğal olarak…
Sneijder ise her
zamanki Sneijder. Sakatlıktan yeni çıktığını da hesaba katacak olursak bu
performansı normaldir diyorum…
Gecenin Galatasaray
adına iyi gözüken isimleri ise Muslera ve Semih’ti sadece. Muslera uzun bir
aradan sonra takımını yakmadığı gibi, Fenerbahçe ataklarına geçit vermeyen adam
oldu. Yazımın başında sağ bek oynamasını eleştirdiğim Semih Kaya ise beklenenin
aksine hatasız top oynadı. Stoperde bile bu denli hatasız oynadığı bir
karşılaşma 2-3 yıldır olmamıştır herhalde.
Sonuç olarak,
galibiyet hasretimiz dün itibariyle 8 maça çıkmış oldu. İşlerin her anlamda
kötü gittiği şu sezonda en azından taraftarına bir Fenerbahçe galibiyeti
armağan etmek Galatasaraylı futbolcuların boyunlarının borcuydu bence!
Özellikle dün her şeye rağmen o stada gelen 40 bin civarı cefakar, vefakar
taraftar fazlasıyla haketti bunu. Ancak ne yazık ki olmadı. Olayın bizim
adımıza sevindirici tek tarafı ise bu denli kötü olduğumuz sezonda Fenerbahçe’ye
her 2 karşılaşmada da yenilmemiş oluşumuz…
Kerem ZÜLFİKAR