14 Nisan 2016 Perşembe

Bu Kadroyla Anca Bu Kadar

  Klasik bir derbiden çok daha ötesidir Galatasaray-Fenerbahçe karşılaşmaları. Çünkü bu iki takımın sadece aynı şehrin temsilcileri olmaları değildir bu karşılaşmaları derbi haline getiren. 100 yılı aşkın zamandan bu yana süregelen ezeli rekabet ve en az kendi başarısı kadar rakibin başarısız olmasını arzulayan düşünce yapısı, Galatasaray-Fenerbahçe rekabetinin en önemli unsurlarıdır.
 Dün de bu sezonu kafa olarak haftalar öncesinde bitiren Galatasaray, taraftarına en azından bir Fenerbahçe galibiyeti armağan edebilmek, tabi bunun yanında da ezeli rakibine şampiyonluk yolunda derin bir darbe vurabilmek için sahadaydı.
  Hakan Balta, Selçuk ve Sneijder gibi uzun zamandır formasından uzak kalan oyuncularımızın yeniden takıma dönüşü, son haftalarda oldukça sıradan ve yetersiz olan kadromuzu bir nebze de olsa toparlayabilir diye düşündük maç öncesi. Yine uzun süreli sakatlıktan çıkan bir başka isim Sabri’de yedek kulübesinde başlıyordu karşılaşmaya.
  Kadrolar açıklandığında bizim adımıza en büyük sürpriz, Semih Kaya’nın sağ bek olarak forma giyecek oluşuydu. Linnes, Tarık ve Sabri yani 3 tane sağ bek yedek kulübesinde otururken, stoper orijinli Semih’in sağ bek olarak düşünülmesi oldukça ilginç geldi hepimize…
  Mete Kalkavan’ın ilk düdüğüyle birlikte maça başlayan Fenerbahçe, 90 dakikanın tamamına yansıyacak oyunsal üstünlüğü ilk dakikadan ele aldı.
  Henüz 3.dakikada savunmamızın arkasına atılan uzun topta Van Persie bir anda Muslera’yla karşı karşıya kaldı. Neyse ki son haftaların formsuz ismi Muslera, kalesini zamanında terk etti ve henüz ilk dakikalarda şok bir golle geriye düşmemize engel oldu.
  4-5 dakika sonra bu kez benzer bir uzun topla Nani sarktı defansımızın arkasına. Ancak Muslera yine doğru zamanda doğru yerdeydi. Kalesinden açılarak Nani’nin rahat bir vuruş yapmasına engel oldu.
  Henüz 10 dakika olmadan kalemizde yaşadığımız 2 büyük tehlike, ister istemez bizim açımızdan zor bir akşam olacağını düşünmemize neden oldu.
  Fenerbahçe’nin yoğun baskısı altında oynadığımız ilk 10 dakikadan sonra yavaş yavaş bizde rakip yarı alana gitmeye başladık. Fakat gol pozisyonları üretme konusunda başarılı değildik. Koca devrede sadece 2 pozisyon bulabildik. İlki, soldan gelen ortaya ceza yayı üzerinden vole vurarak kaleyi yoklayan Selçuk’un pozisyonu. İkincisi ise Podolski’yle gelen ancak ofsayt gerekçesiyle! geçerli sayılmayan nizami golümüz!
  Açıkçası dünkü karşılaşmanın ardından Mete Kalkavan ve yardımcılarından Alex Taşçıoğlu hakkında söylenecek çok fazla şey var aslında! 90 dakikanın tamamında, bütün ikili mücadelelerde takdir haklarını Fenerbahçe lehine kullandığı yetmezmiş gibi, oyuncularımıza yapılan bariz faullerin neredeyse yarıdan fazlasını es geçen Mete Kalkavan, belli ki art niyetli çıkmış sahaya! Aynı şekilde nizami golümüzü ofsayt gerekçesiyle saymayıp ikinci yarıda neredeyese 30 santimetre dışarıdan çevrilen Fenerbahçe topuna göz yummaya kalkan Alex Taşçıoğlu’da!
  Fenerbahçe’nin bariz üstünlüğüyle tamamlanan ilk 45 dakikanın ardından, ikinci devre de bazı şeylerin biraz olsun değişebileceğini düşünüyorduk. Fakat gelin görün ki, değişen tek şey Fenerbahçe’ye verdiğimiz pozisyon sayısındaki azalma oldu. Çünkü ofansif olarak hiçbir etkimiz yoktu ikinci devrede de!
  Donk ve Emre Çolak’ın performansları için söyleyebileceğim tek şey ‘’Bu kadar da olmaz!’’ Özellikle Donk sanki Fenerbahçe’ye bir gol hediye etmek ister gibiydi! Kontra atağa her çıkışımızda topu ya rakibe ya da taca attı. Böylesine rezil bir ön libero performansı Inamoto’da bile izlememiştik herhalde! Yazık günah… 4 ay sonra bedavaya alınabilecek bir oyuncuyken kendisini kurtarıcı olarak görüp 2.5 milyon euro bonservis ödeyerek transfer edenlerin ayıbıdır Ryan Donk!
 Yasin sahada ne yaptığını bilmez bir halde amaçsız çalımlar attı durdu! Her defasında arka arkaya 4-5 kişiyi geçmeye kalkıp kendini yerde buldu. Mete Kalkavan’da bunların yarısına devam dedi!
 Sneijder ve Podolski ise çok etkisizlerdi. Podolski’de son 4-5 haftadır inanılmaz bir düşüş var. Gerçi normaldir.  Sezon başından beri takımın ofansif anlamdaki en büyük silahı olan Alman yıldız da bir yerden sonra arkadaşlarına uyum sağlamaya başladı doğal olarak…
 Sneijder ise her zamanki Sneijder. Sakatlıktan yeni çıktığını da hesaba katacak olursak bu performansı normaldir diyorum…
  Gecenin Galatasaray adına iyi gözüken isimleri ise Muslera ve Semih’ti sadece. Muslera uzun bir aradan sonra takımını yakmadığı gibi, Fenerbahçe ataklarına geçit vermeyen adam oldu. Yazımın başında sağ bek oynamasını eleştirdiğim Semih Kaya ise beklenenin aksine hatasız top oynadı. Stoperde bile bu denli hatasız oynadığı bir karşılaşma 2-3 yıldır olmamıştır herhalde.
  Sonuç olarak, galibiyet hasretimiz dün itibariyle 8 maça çıkmış oldu. İşlerin her anlamda kötü gittiği şu sezonda en azından taraftarına bir Fenerbahçe galibiyeti armağan etmek Galatasaraylı futbolcuların boyunlarının borcuydu bence! Özellikle dün her şeye rağmen o stada gelen 40 bin civarı cefakar, vefakar taraftar fazlasıyla haketti bunu. Ancak ne yazık ki olmadı. Olayın bizim adımıza sevindirici tek tarafı ise bu denli kötü olduğumuz sezonda Fenerbahçe’ye her 2 karşılaşmada da yenilmemiş oluşumuz…

                                                                                                 Kerem ZÜLFİKAR