Gençlerbirliği maçları daima tedirgin etmiştir beni. Çünkü
kendimi bildim bileli, 1999-2000 sezonundaki 6-0’lık galibiyetimizi saymazsak
Ankara temsilcisini çok rahat geçebildiğimiz bir başka karşılaşma
hatırlamıyorum. Üzerinde çok fazla yoğunlaşmaya gerek yok. Futbolda ‘’ters
gelen’’ rakipler vardır. Başka bir deyişle ‘’şansınız tutmaz’’ o rakiplere
karşı. İşte Gençlerbirliği de ne yazik ki bizim o şansımızın tutmadığı
rakiplerden bir tanesi…
Hamza Hoca’nın bugün
sahaya çıkardığı onbirin onunu büyük bir kısmımız doğru tahmin etmiştir
herhalde. On isim belliydi, onbirinci olarak Bruma mı oynar yoksa Olcan mı?
teredüttündeydik sadece. Hamza Hoca tercihini Olcan’dan yana kullandı.
Tabi dün Ankara’ya
gidecek 18 kişilik kafile açıklandığında Chedjou ve Sneijder’in olmayışı
hepimizde büyük bir şok yarattı. Hatta Pandev’i de ekleyebiliriz buna. Çünkü
son 2 kupa maçında attığı 4 gol, en azından lig karşılaşmalarında da 18’de
olmayı hakettiğini gösterir bence. Hele hele yedek kulübenizde başka bir golcü
yoksa…
Chedjou ve
Sneijder’in kafilede yer almayışı çeşitli spekülasyonları da beraberinde
getirdi doğal olarak. Resmi ağızlardan yapılan açıklamalar ise sakat oldukları
yönündeydi. Hee bu cevap seni tatmin etti mi diye sorarsanız, hayır etmedi!
Çünkü birdenbire ikisinin de sakatlanması cidden çok enteresan! Benim fikrim,
bu iki oyuncumuza hatta Pandev’i de sayarsak üç oyuncumuza muhtemelen Noel izni
verildi. Bunun yanına Hamza Hoca’da ‘’Biz nasıl olsa Gençlerbirliği’ni bir
şekilde yeneriz, bunları da boş yere riske etmeyelim. Saklayalım Beşiktaş
maçına’’ düşüncesini eklediyse şayet bu arkadaşların maç kadrosunda olmaları
çok da farz görülmemiştir.
Chedjou’suz ve
Sneijder’siz Galatasaray oyuna iyi başladı aslında. İlk 8-10 dakikada özellikle
Alex Telles’in kanadından ataklar geliştirdik. Ancak 10.dakikadan itibaren
Gençlerbirliği takımı topa daha çok sahip olmaya ve oyunu bizim yarı alanımızda
oynamaya başladı.
19.dakikada
Gençlerbirliği’nin kalemize kalabalık gelmesinden faydalanarak Selçukla kaptığımız
topta bir anda atağa kalktık. Olcan rakibinden sıyrıldı, topu Burak’a bıraktı.
Burak topla beraber rakip yarı alanın ortalarına kadar ilerledi ve yaklaşık 80
metre depar atan Emre Çolak’ı gördü. Emre’de tek vuruşla topu ağlarla
buluşturdu. Hazırlanış olarak güzel bir goldü gerçekten.
Galatasaray’ın
bugün 90 dakika boyunca sahada futbol adına ortaya koyduğu tek olumlu hareket
attığımız goldü sanırım. Çünkü son dakikada Burak’ın karambolde vurduğu kafayı
saymazsak, golden başka pozisyonumuz yok gibi bir şeydi. Açıkçası bu akşam
sahada Prandelli döneminden resitaller sunan bir Galatasaray vardı!
Takımımız nedenini
anlayamadığım bir şekilde, son 4-5 resmi karşılaşmadaki kazanma arzusundan,
iştahından oldukça uzaktı bugün. Bunun böyle olmasını Hamza Hoca mı istedi,
yoksa oyuncuların mı sahada bir şeyler yapmaya isteği yoktu, o kısmı
bilemeyeceğim.
Henüz 19.dakikasında
öne geçtiğiniz bir karşılaşmada rakip kim olursa olsun, 70-75 dakika skoru
korumaya oynarsanız siz, o maçı kazanma ihtimaliniz %10’lara iner. Çünkü
yüklenmediğiniz, rakip üzerinde baskı kurmadığınız her an sizin için gol yeme
tehdidi arz eder! İşte bugün de tam olarak böyle oldu. Emre Çolakla bulduğu golün
üzerine yatarak 90 dakikayı bitirmeye çalışan takımımızın, özellkle ikinci 45 dakikada
Gençlerbirliği’nin sağlı sollu ataklarla kalemize yüklendiği oyun şeklinde beraberlik golünü yemesi kaçınılımaz
sondu! Tabi oyuncu değişikliklerinde geç kalan, bu da yetmezmiş gibi yanlış
tercihler yapan Hamza Hoca’da bir anlamda rakibin ekmeğine yağ sürmüş oldu!
Kimseler kusura
bakmasın, Ziraat Türkiye Kupası maçlarında 2.lig ekiplerine karşı yıldızlaşması,
bir futbolcuyu büyük takım oyuncusu yapmaz. İsmini vermeyeyim, siz kim olduğunu
anlamışsınızdır. Ki bugün oyuna dahil olduktan sonra takımı adına tek bir
olumlu hareket dahi yapamadı bu arkadaş. Hatta 1-2 pozisyonda da neredeyse
golden etti bizi! Yanlış anlaşılmasın, niyetim kaybedilen 2 puanı birilerine
mal etmek değil kesinlikle. Sadece bu formanın bir ağırlığı olduğu ve her önüne
gelene giydirilmemesi gerektiği noktasındayım ben.
Toparlamak gerekirse, bugün yediği beraberlik
golüne kadar hiçbir şekilde maçı istemeyen, galibiyet için hiçbir şey ortaya
koymayan takımımız, bunun bedelini belki de sezonun en kritik maçlarından
birinde 2 puan bırakarak ödemiştir. Bu sonuçtan sonra gelecek haftaki Beşiktaş
karşılaşmasını kazanmaktan başka alternatif kalmadı bizim için. Çünkü
Beşiktaş’ın Konya Torku’dan alacağı muhtemel galibiyetten sonra gelecek hafta
onlara kaybetmemiz demek, bir anlamda şampiyonluk yarışının büyük ölçüde
dışında kalmak demektir. Bu yüzden de bu akşam alınan neticenin ufak bir iş kazası
olduğunu ispatlamak için Hamza Hamzaoğlu ve öğrencileri gelecek hafta, bugün
sahaya koymadıkları kazanma arzusunu ve isteğini fazlasıyla göstermek zorundalar…
e-falanfilan yazarı: Kerem ZÜLFİKAR