20 Şubat 2011 Pazar

Herşeye Rağmen

 
   Normal şartlar altında Buca Spor ile oynayacağı her maçın herkesler tarafından mutlak favorisidir Galatasaray. Ancak sezon başından beri değil normal şartları yakalayabilmek, tam tersine bütün anormallikleri bünyesinde barındıran Galatasaray Futbol Takımı’nı dün akşamki maçta favori gösterebilmek en azından benim için o kadar da kolay değildi. ''Yeneriz herhalde.'' diye düşünürken ben kendi kafamda, sarfetmiş olduğum o küçücük ''heralde'' kelimesi bile takıma duyduğum güvenin ne boyutta olduğunu özetler nitelikteydi sanki!
   Galatasaraylı kardeşlerimin çok büyük bir kısmının güven katsayısı da benimkine denk ya da yakın düzeyde olacak ki, dün akşam 52 bin kişilik stadda 25 bin taraftar ya vardı, ya yoktu. Bunun en önemli nedeni de; Galatasaray Futbol Takımı'nın başarı için en gerekli ve temel faktör olan istikrarı, sezon başından beri bir türlü sağlayamamış olmasından başka bir şey olamaz. Ligin 3. İla 6.haftaları arasında üst üste almış olduğumuz 4 galibiyeti saymazsak şayet, 2 maçlık bir galibiyet serisi bile yakalayabildik mi, ben hatırlayamıyorum. İşte durum böyle olunca da ne söylense boştu aslında Buca Spor karşılaşmasından önce.
   Futbolculuk kariyerinde imkansızların, teknik direktörlük kariyerinde ise anlamsızlıkların! üstadı olan Gheorghe Hagi, 4 hafta önce yaratmış olduğu o ilginç ve bir o kadar da şuğur yoksunu dizilişini dün akşam da koymuştu uygulamaya. Tabi o ne kadar ısrar etse de olmadı, olmuyor ve olmayacakta! Neden mi? Çübkü dün akşam da gördük ki Lucas Neill’den orta saha, Lorik Cana’dan da savunma oyuncusu yaratbilmemiz pek mümkün gözükmüyor. Zaten maçı dikkatle izleyenler Lorik Cana’nın, rakip forvet Mendy’e bulunduğu ikramların sayısını bir kenara not etmişlerdir.Tabi aynı şekilde Lucas Neill'in atağa kalkacağımız esnalarda rakibe kaptırıp bize kontra yedirttiği topların sayısını da!
   Bana soracak olursanız dün akşam galibiyeti hak eden taraf Galatasaray değildi. Çünkü daha çok ve daha net pozisyonlara giren taraf Buca Spor’du. 2 tane topları mucizevi bir şekilde direkten dönmüş olmasa, belki de bugün basında Lucesu, Fatih Terim ve Hakan Şükür isimleri havada uçuşmaya başlamıştı bile. Eğer Hagi’nin koltuğu 1 hafta daha sallanmayacaksa, bunun mimarı olan Culio'ya yatsın-kalksın teşekkür etsin.
   Yaklaşık 3 ay sonra ilk kez bir lig maçına 11’de başlayan Milan Baros’u hazır gördüğümü söyleyemem. Ama bu çok normal bir durum tabiki. Elbette eski günlerine dönmesi için biraz zamana ihtiyacı olacaktır Baros’un. Zaten kısmet olurda Baros, Pino, Arda ve Kewell’dan bir tekinin bile sakat olmadığı bir maça çıkabilirsek bir gün, işte o maç belki de Galatasaray Futbol Takımı’nın son yıllardaki makus talihinin değişeceği maç olacaktır!
  Birkaç cümle de Colin Kazım için yazmadan edemeyeceğim. Transferine en çok karşı çıkan insanlardan biri de bendim herhalde. Ancak Kazım geldiği ilk günden bu yana, Fenerbahçe’deki günlerine göre bambaşka bir portre çizdi bizlere. Şu ana kadar ara transfer döneminde takıma katılan oyunculardan takıma en çok katkısı olan isim hiç tartışmasız Colin Kazım. Ümid ediyorum ki, bir zaman sonra yeniden o hovarda günlerine geri dönmeye kalkıp şu çizgisinden uzaklaşmaz.
   Evet kısaca toparlamak gerekirse dün akşam her şeye rağmen kazandık. Sanırım sezonun bundan sonraki kısmını da içerdeki maçları kazanıp, deplasmanlarda takılarak yani bir ileri, bir geri oynayarak noktalayacağız.

                                                                                                          e-falanfilan Yazarı: Kerem Zülfikar